Hzl: Günyüz Keskin
Önsöz
Erhan Altunay
Enok’un Kitabı[1] dinler tarihinin en ilginç
metinlerinden biridir. İçinde anlatılanlar birçok kişiye bir bilimkurgu kitabı
okuyor izlenimi verse de Enok’un Kitabı, Yahudi
mistisizminin temel taşlarından biridir.
Enok’un Kitabı, önceleri bizim “Eski Ahit”
ya da yanlış olarak “Tevrat” diye adlandırdığımız Tanah’ın[2] Apokrif kitaplarından biri
olarak kabul ediliyor olsa da sonradan “kaybolmuştur.” Bu “kayboluş”un nasıl
olduğu bilinmemektedir.
Bu kayboluşun
nedenlerini anlamak için öncelikle Apokrif Kitap kavramına bakmak
gerekmektedir. Apokrif kitaplar, Yahudi dini külliyatında bulunduğu halde Tanah’a dahil edilmemiş olan kitaplardır.
Apokrif
sözcüğü Yunanca’dan gelmekte olup, “saklı”, “gizli” anlamını taşımaktadır.
Apokrif sözcüğü daha çok Protestanlar tarafından kullanılmakta olup, Katolikler
genelde, Kitab-ı Mukaddes’e dahil edilmeyen bu
kitaplar için “deuterokanonik” sözcüğünü kullanırlar.
Yahudi dini
külliyatında olan kitapları Tanah’a kimler, nasıl ve
hangi kıstaslara göre seçmişlerdir bir bilgimiz yoktur, ancak bildiğimiz
Tanah’ın MS 90 yıllarında artık saptanmış olduğudur. Hıristiyanlar ise bu
kitaplarla daha sonra ilgilenmiş ve Kitab-ı Mukaddes
dördüncü asırdan sonra şekillenmeye başlamıştır.
Bu bağlamda Enok’un Kitabı’nın ne zaman yazıldığı da bilinmemektedir.
Ancak yapılan araştırmalar bu kitabın bir defada yazılmadığını uzun yıllar
içinde değişime uğradığını ve birkaç yazar tarafından eklemeler yapıldığını
göstermektedir. Örneğin Gözcüler’den söz eden bölüm en eski bölümlerden olup MÖ
300 yıllarına giderken diğer bölümleri MÖ 1. yy’a kadar tarihlenebilmektedir.
Yunanca nüshaları bilinmekle birlikte, orijinalinin Aramice olduğu düşünülmektedir.
Enok’un Kitabı ise yukarıda belirttiğimiz
gibi, başlangıçta Apokrif kitaplar içinde var olmakla beraber sonradan ortadan
kaybolmuştur. Zaten Apokrif sözcüğü de zamanla daha farklı bir anlam kazanarak
“okunmaması” gereken anlamına gelmiş ve kitapların çoğu sadece belli kimseler
dışında okunamaz hale gelmiştir. Ancak her şeye rağmen Enok’un
Kitabı, Kutsal Kitap’ın birçok yerinde
alıntılarla yaşamış ve bazı apokrif kitaplara da esin kaynağı olmuştur.
(Graves, Patai; 2009)
Dini
külliyatı çok iyi koruyan bir ruhban sınıfının elinde böyle bir kitabın
kaybolması, bu kitabın okunmasını “uygun bulmayan” bir dini görüşün varlığını
da akla getirmektedir. “Düşmüş Melekler” ve kötülüğün kaynakları gibi çok
marjinal konulardan bahseden Enok’un Kitabı’nın ise
hem Yahudi din adamları hem de özellikle kilise babaları tarafından da sapkın
olarak kabul edilmiş olması büyük olasılıktır. Bu nedenle bu kitap tarihin bir
yerinde “kaybolmuştur”.
Ancak bu
durum çok uzun sürmemiş ve 1773 yılında bir söylenti üzerine İskoç araştırmacı
ve Mason[3] James Bruce Habeşistan’a
gitmiş ve Enok’un Kitabı’nın orada bir manastırda
saklanmış üç nüshasını bulmuştur. Kitap 1821 yılında İbranice profesörü Richard
Laurence tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiş ve bu derlememizin de ana
kaynağını oluşturmuştur.
Enok’un Kitabı’nın tam olarak varlığının
ispatı aslında Ölü Deniz Yazmaları’nın bulunmasıyla da alakalıdır.
Yazmalar 1947
yılında bir çoban tarafından, Ölü Deniz kıyısında Kumran’da bir mağarada
rastlantısal olarak bulunmuştur. Daha sonra, bu yazmalar Kudüs Üniversitesi’nin
eline geçmiş ve bu mağaralarda araştırmalar başlamıştır. 1958 yılına kadar
süren çalışmalarda birçok yazmanın yanı sıra arkeolojik başka bulgulara da
rastlanmıştır.
10 yıl
süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın ve birçok parçanın gün
ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bunlar arasında Tevrat’ta geçen metinler
bulunduğu kadar bulunmayanlar da mevcuttur. Bu metinlerin aşağı yukarı dörtte
biri kadarı Tevrat’ta geçen metinlerdir. Bunların
dışında kutsal metinlerin imitasyonları da söz konusudur. Ancak yazmaların pek
çok yeri okunamadığı için bunları yeniden derlemek çok zor olmuş, bazı bölümler
ise derlenemez şekilde bozulmuştur.
Metinler daha
çok deri üzerine yazılmış olmakla birlikte papirüs ve bakır üzerine yazılmış
metinler de vardır. Bu metinlerin dilleri İbranice, Arami dili ve yerel
dillerdir. Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve
yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir.
Bu metinleri
bir Yahudi topluluğunun yazdığına kuşku yoktur. Bu topluluk genellikle
Esseniler olarak düşünülmektedir. Metinlerin yazılış tarihleri de metinlerin
bir topluluk tarafından yazıldığını ve saklandığını göstermektedir. Metinlerin
en eskisi MÖ 250 en yenisi ise 68 tarihine tarihlenmektedir. 68 tarihi aynı
zamanda Kudüs’e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir.
Bu yazmaların
arasında Enok Kitabı’na ait parçalarında olduğu ve bu toplulukları etkilediği
bilinmektedir.
Kitabın
yazarı Enok olarak gözükse de, araştırmacılar bunun Tanah’da
adı geçen Enok olmadığından emindirler. Daha önce de belirttiğimiz gibi kitaba
eklemeler yapılmış ve kitap birçok yazarın elinden çıkmıştır.
Peki Efsanevi
Enok Kimdir ?
Enok adına
ilk olarak Tanah’ın Yaradılış bölümünde rastlarız.
Vulgata’da “Enok” ve Türkçe Kutsal Kitap’ta “Hanok”
adıyla geçen Enok’u, aşağıdaki alıntıda da olduğu gibi bazı kitaplar Enoş diye
yazsa da yine Türkçe Kutsal Kitap’ta geçen Enoş
(Vulgata’da Enos) ile karıştırmamak gerekir.
Enok adı ilk
Adem soyu sayılırken karşımıza çıkar:
“Kayin karısıyla
yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok’u doğurdu. Kayin o sırada bir kent
kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok’un adını verdi.” (Yaratılış 10;17)
Oysa Kutsal Kitap’ta Adem soyunun farklı bir versiyonu daha
bulunmaktadır:
“Yeret 162
yaşındayken oğlu Hanok doğdu. Hanok’un doğumundan sonra Yeret 800 yıl daha
yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra
öldü. Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu. Metuşelah’ın doğumundan sonra
Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu. Hanok toplam
365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu
yanına almıştı.”
(Yaratılış 5; 18-24)
Tanah’ın Yaratılış bölümü çok tartışıldığı
gibi en az iki farklı metnin bir araya getirilmesinden oluştuğundan iki farklı
Enok versiyonu olması normaldir.
Öte yandan
ikinci versiyon çok büyük bir önem taşımaktadır, çünkü burada Enok’un gökyüzüne
Tanrı yanına alınması vardır. Bu aynı zamanda Kabalaya kadar gidecek Gökyüzü’ne
çıkma motifinin de başlangıcıdır. Bu bağlamda Enok, Tanrı yanına alınan kişi
olarak da büyük önem taşımaktadır.
Enok’un Tanrı
tarafından alınması İncil’de de geçer:
“İman
sayesinde Hanok ölümü tatmamak üzere yukarı alındı. Kimse onu bulamadı, çünkü
Tanrı onu yukarı almıştı. Yukarı alınmadan önce Tanrı’yı hoşnut eden biri
olduğuna tanıklık edildi.” (İbraniler 11;5)
Rohl (2003),
Enok’un İbranicesi olan “Hanok”un “kurucu” anlamına geldiğinden yola çıkarak,
Mezopotamya mitolojisindeki Anunnaki ile Enok arasında ilişki kurar. Ancak bu
da tartışmalı bir görüştür.[4]
Enok’un Tanrı
tarafından alınması Göğe Yükseliş motifleriyle birlikte özellikle ortaçağ
boyunca Yahudi mistisizminin en önemli çalışma öğelerinden biri olmuş; Encoh
Mısır Tanrısı Thot ya da İslam’daki Hz. İdris ile de ilişkilendirilmiştir.
Kaballah çalışmaları için de çok önemli olan bu motif aynı zamanda birçok
ezoterik ekolü de etkilemiş, Enok’u Hermes ile bağdaştıranlar da olmuştur.
Burada Enok - Hermes tartışmasına girmeyi yersiz bulduğumuzdan Enok’u bir başka
ezoterik ekol bağlamında incelemeye geçmeyi daha uygun buluyoruz.
Masonlukta
ise Enok’un çok özel bir yeri vardır. Erman (2004) 13. derece için bunu şöyle
açıklar:
“Hz. Adem’in
altıncı kuşağından füruu olan Jared’in oğlu Enok, rüyasında zirvesi göğe kadar
yükselen bir dağa çıktığını görür. Orada, Allah, Enok’a kendi ismini terkip
eden harflerin üzerinde kazılı olduğu altından mamul bir üçgeni gösterir, fakat
bu ismi hiçbir zaman telaffuz etmemesini emreder. Ancak bu isimin nasıl
telaffuz edileceğini Enok’un kulağına fısıldar.
Bundan sonra
Enok, birbiri üzerine inşa edilmiş 8 kemerin altından geçerek 9. kemerin altına
gelir. Burada aynı altın üçgeni görür ve yanına alarak Dünya’ya döner ve
uyanır.
Bunun üzerine
Enok, tufanın yakın olduğunu bildiği için, yerin dibindeki mahzende rüyada
gördüğüne benzeyen 9 kemer inşa eder, kıymetli taşlarla süslenmiş aynı üçgeni
yapar ve akik bir taşın içine yerleştirir ve rüyasında 9 kemerin altında
gördüğü bu harfleri bu üçgene yazar ve bunu beyaz mermerden bir kaidenin
üzerine koyar. Bu 9 kemerin içine iki de sütun inşa eder: bronzdan yapılmış
birinci sutunun üzerine, o zamana kadar bilenen sanatları ve masonluğun
aletlerini ve üçgene kazıdığı harfleri yazar. Mermerden olan ikinci sütuna ise
bu harflerin nasıl telaffuz edileceğini, yani sessiz dört harfin arasında kalan
sesli harfleri yazar.
Tufan olunca,
bu yerin altındaki mahzen de sular altında kalır. Sular, mermer sütun
üzerindeki yazıları eriterek sildiği için kelimenin nasıl telâffuz edileceği
yine bilinemez. Sadece bronz sütun üzerindeki harfler kalmıştır. Şu halde
kelimenin sessiz harfleri okunabilmekte, fakat sesli harfleri bilinmediği için
telâffuzu yine mümkün bulunmamaktadır.
[…]
Mahzende
bulunan iki sütunu bir defa daha düşünelim; bronzdan yapılmış sütunun üzerinde
Enok insan tarafından kendi çalışması sayesinde elde edilen bilgileri
hakketmişti. Bunlar arasında telâffuzu imkânsız kelimeyi teşkil eden harfler de
mevcuttu. Mermerden olan ikinci sütuna ise, Enok Allah’ın kulağına fısıldadığı
bilgiyi, yani Kelime’nin nasıl telaffuz edildiğini yazmıştı. Şu halde bu iki
sütunu alttan ve üstten birbirlerine bağlayan kemerler her iki kaynaktan gelen
bilgilerin birbirini tamamladıklarını da remzederler. İşte 13. derecenin nihai
öğretisi burda saklıdır: dini inkâr eden ilim nasıl noksan kalmaya mahkûmsa,
ilmi inkâr eden din de öylece noksandır ”.
Masonlukta
Enok ile ilgili anlatılanlara farklı bir gözle bakarsak çok daha ilginç
anlatımlarla kaşılaşabiliriz (Ayan, 2000):
“Enoş Royal Arch
(Süleyman Tapınağı’nın “Kutsallar Kutsalı” -Sanctum Sanctorum- bölümünün
altındaki Kemerli ya da kubbeli mahzen) versiyonuna göre özetle bu yapı Enoş
(yani Hanok veya İdris peygamber veya Hermes) tarafından, gördüğü rüya üzerine,
Moriah Dağı’nda dokuz katlı yeraltı mabedi şeklinde inşa edilir. Enoş, Adem’in
oğlu Kabil veya Kain’den gelen torunudur. Yapı bir kattan diğer kata inilecek
şekilde alt alta sıralanan dokuz adet kemerden oluşur. Enoş, en dipteki hücreye
koyduğu mermer kaidenin üzerine koyduğu Akik Küptaş’ın üzerine Enoşien
harflerle Tanrı’nın kutsal adı yazılı olan bir Altın üçgen yerleştirir. Ayrıca
Tufan olacağı kehanetiyle Dünya’da mevcut bilgileri sifreli olarak kotlarıyla
birlikte iki sütun üzerine yazıp bırakır. Bunların arasında Tanrı’nın adının
nasıl okunacağının şifresi vardır. Yeraltı yapısını giriş kapısını, üzerini
hamtaştan inşa ettiği mabed içine saklar.
Ancak Nuh
Tufanı ile kil sütuna yazılı şifre kotları silinmiş olduğundan Kelime’nin nasıl
okunacağı bilgisi kaybolur ve unutulur gider. Yapının üzerindeki mabed harabeye
döner ve giriş kapısı enkazla örtülür.”
Yıllar sonra
Süleyman aynı yeri tapınak yapmak için seçer ve tapınağını oraya yapar.
Süleyman da aynı şekilde Kutsallar Kutsalı bölümünün altına Dokuz Kemerli Yeraltı
Yapısı inşa ettirir; ancak bu Enoş’un yaptırdığından farklıdır.
Gerisini yine
Ayan’ın (2000) anlatımından okuyalım:
“Mabedin
bitmesinden sonra bazı masonlar Tanrı’nın kutsal adını kendilerine öğretmesini
Hz. Süleyman’dan isterler. Ancak Hz. Süleyman kendilerine Enoş[5] harabelerinde
araştırmalarını öğütler. Orada araştırma yaparken gizli girişe rastlar ve
aşağıya inerler, Kutsal İsim’in yazılı olduğu Altın Üçgen’i bulup Hz.
Süleyman’a götürürler. Hz. Süleyman peygamber olduğu için Kelime’yi okuyup
bilmesine rağmen, okuyup öğretmeye mezun değildir. Bulanları ödüllendirmek için
RA derecesini ihdas ederek onları Royal Arch Masonu yapar.”
Buna benzer
bir anlatımı da Knight ve Lomas (2000) aktarır ve bu efsanenin masonluk tarihi
içinde 17. yy’a kadar uzandığını belirtir ve daha Enok’un
Kitabı bulunmadan önce bu efsanenin masonluğa girmiş olmasına dikkat
çeker.
Knight ve
Lomas’ın bir ilginç saptaması da, masonluğun birinci derecesinde kullanılan
“Evrenin Ulu Mimarı”[6] ifadesiyle, loca
tavanındaki yıldızların Enok’un Kitabı’nda anlatılan
düzen ile olan ilişkisidir.[7]
Enok bu kadar
efsanelere karışmışken Enok’un Kitabı ne anlatır?
Bu sorunun
yanıtı sadece Enok’un Kitabı’nı okuyarak vermek olanaksızdır.
Enok’un Kitabı’nın ne anlattığını o dönemin
mistik öğretileriyle de kıyaslamak gerekmektedir. Mistisizmin karanlık
labirentleri bu kitabın önsöz konusunu çok aştığından çok ayrıntılı girmek
olanaksızdır. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Enok’un
Kitabı’nın son halini alması MÖ 1. yy’a kadar ulaştığından, Ölü Deniz
Yazmaları’nın mistik ortamını ve İsa’nın doğuşuna yakın dönemlerdeki mistik
öğretileri anlamak Enok’un Kitabı’nı anlamayı biraz
daha kolaylaştıracaktır.
Enok’un Kitabı’nda Tanah’ın
Yaratılış bölümleriyle büyük benzerlikler gösteren ve hatta Yaratılış’ı
tamamlayan bölümlerinin yanı sıra mistik öğretilere de giren bölümleri vardır.
Mistik
öğretilerde daha çok kötülüklerin kaynağı üzerinde duran Enok’un
Kitabı öğretisini aydınlık-karanlık, iyi-kötü üzerine kuran Ölü Deniz
Yazmaları’nı bulunduran toplulukla da ilgili gözükmektedir. Zaten bu yazmalar
arasında Enok’un Kitabı’na ait parçaların da bulunması
rastlantı değildir.
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Ölü Deniz Yazmaları’nın Esseni adı verilen bir tarikate ait
olduğu sanılmaktadır.
Bu dönemde,
Yahudi halkı için dini kaynaklar büyük bir çeşitlilik gösteriyordu. Bugün Eski
Ahit dediğimiz kutsal yazıların yanında Talmud[8] adı verilen ve din
büyükleri tarafından oluşturulmuş bulunan yazılar da büyük önem taşımaktaydı. O
devirde Kudüs Talmud’u (Yerushalmi) ve Babil Talmud’u
(Babli) çok yaygındı.
Eğer bir
Yahudi, kutsal yazıları daha derinlemesine okumak isterse midrash[9] (çoğulu midrashim)
adı verilen tefsir yöntemini uygulamak zorundaydı. Yazıcılar da (sopherim) aslında bu tefsir işi ile uğraşıyorlardı. Dini
üstadlar ise Rabbi[10]unvanını alıyorlardı.
Midrashim
rabbinik eğitimin temelini oluşturuyordu. Eğitim kutsal yazılardaki öykülerin
anlatıldığı metinler olan haggadoth (çoğulu haggadah) ile kuralların ve törelerin yer aldığı Halakoth’dan (çoğulu Halakah)
oluşmaktaydı. Bunlar dışında, doğal olarak Talmud da
kıymetli bir kaynak olarak yer almaktaydı.
Ancak bütün
bu kitaplarda yapılan yorumlar oldukça farklılıklar gösteriyor ve yaşam
şekilleri bu bağlamda farklılaşıyordu; bu da birçok tarikatın ya da topluluğun
kurulmasına neden olmuştu. Bu dönemde bilebildiğimiz en önemli topluluklar
Saddukiler, Ferisiler, Zelotlar ve Esseniler’dir.
Yine Ölü
Deniz Yazmaları’na dönersek, Ölü Deniz Yazmaları’nda topluluğun öğretilerinde
en ilgi çekici husus, Zerdüştlük’te olduğu gibi, iyi ve kötü güçlerin
karşıtlığının önemli bir yer tutmasıdır.
İyi güçlere
hükmeden güç topluluk tarafından “Işık Prensi” diye
adlandırılmaktaydı. Onun emrindekiler ise “Işık oğulları”
diye adlandırılmaktaydı. Onların karşısında ise kötü güçlere hükmeden “Karanlıkların Prensi” ya da “Belial”
vardı. Emrindeki güçler ise “Karanlık Oğulları” olarak
adlandırılıyordu.
Ölü Deniz
Yazmaları’na göre, Tanrı insana iki tür ruh vermişti. Biri doğruluğun yolundan
giderken ötekisi sapkınlık yolunu izliyordu. Bu yolların açıklaması da
ilginçtir. Kurallar yazması şöyle anlatır:
“Bir ışık
kaynağından Doğruluk kökünü almaktadır,
Sapkınlık ise
karanlıkların kaynağından,
Işık
Prensi’nin elinde
Doğruluk
oğullarının hükümdarlığı vardı,
Işık yolundan
yürüyorlardı.
Karanlıklar
Prensi ise
Sapkınlık
oğullarının hükümdarlığını elinde bulunduruyordu,
Ve onlar
Karanlıkların yolundan yürüyorlardı.” (Kurallar 3, 19-20)
Kralların
dördüncü bölümünde de buna benzer ifadeler geçer. Yine Kurallar yazmasına göre
Işık oğullarının işlediği günahların nedeni de Karanlıklar Prensidir.
Burada dikkat
edilmesi gereken, Işık ve Karanlıklar Prensinin iyi ve kötü tanrılar olarak
düşünülmemesi gerektiğidir. Çünkü her ikisi de Tanrı tarafından insanlar için
yaratılmışlardır.
“Fakat Tanrı,
Sapkınlığın sonunu önceden belirlemiştir.
Bu onun
gizemi ve bilgeliğinin zaferidir.
Ve Tanrı
yeniden geldiği vakit doğruluk sonsuza kadar hükmedecektir.”
Ancak iyi ve
kötünün savaşı Tanrı’nın geleceği hüküm gününe kadar sürmektedir.
Bu bölümler
bize, Hıristiyanlığın kökeni, daha başka bir deyişle Hıristiyanlıktaki Şeytan
kavramının kökeni hakkında bilgi vermektedir.
Kişilerin
Işık Oğullarına ya da Karanlık oğullarına katılmaları tamamen Tanrı’nın önceden
yaptığı bir seçim olarak belirlenmiştir. Karanlık oğulları sonsuza kadar böyle
kalacaktır. Işık oğulları ise yanlış yollara da sapabilirler. Ancak “Tanrı ve Işık Prensi bütün Işık oğullarının yardımına
geleceklerdir.” (Kurallar 3, 24-25) . Böylece toplulukta Tanrı’nın
onları kurtaracağına dair her zaman bir güven hüküm sürmektedir. Bu güven daha
sonra Hıristiyanlık’ta da, İslam’da da karşımıza çıkacaktır.
Buradaki
dikkat çekici bir nokta da, hüküm gününde ödüllendirilme ve cezalandırılma
kavramlarıdır.
Hüküm günü
geldiğinde “ölüler topraktan kalkacaklar” (Savaş
Kuralları Yazması 12,5) ve son mücadele başlayacaktır. Seçilmiş olanlar ise
sonsuz mutluluk dolu bir yaşamı yaşayacaklardır. Karanlık oğulları ise,
karanlıkların ateşi içinde tamamen yok olana kadar acılar içinde
kıvranacaklardır. Kurallar yazmasında geçen bu bölümler de bize Hıristiyanlığı
ve İslam’ı anımsatmaktadır.
Enok’un Kitabı’nda da ışık-karanlık
motifleri geçtiği gibi, cezalandırma da büyük önem taşımaktadır.
Enok’un Kitabı her ne kadar Esseni
öğretileriyle benzerlik gösterse de, Riggan (1957) özellikle Mesih düşüncesi
açısından inceleyerek, Hassidik ya da Ferisi düşünce etkisinde yazıldığını
savunur.
Enok’un Kitabı, düşmüş meleklerle başlar,
Yahudi tarihini sembolik anlatımlarına kadar çeşitli konulara girer ve öğüt ve
cezalandırmaları kapsar.
Enok’un Kitabı, Enok’un vizyonlarını
kapsadığından vizyon kavramı üzerinde durmak gerekir. Çağdaş psikoloji
vizyonları sembolik anlatımlar olarak görürken, eski zamanlarda vizyonlar tanrısal
mesajlar olarak algılanıyorlardı. Bu bağlamda kâhin ya da peygamber özelliği
bulunan birinin vizyon görmesi büyük önem taşımaktaydı. Nitekim Kutsal Kitap içinde de vizyona dayalı bölümler vardır.
Enok’un Kitabı’nda geçen çok önemli bir
konu, kütülüğün doğuşudur ve bu “Düşmüş Melekler” ile ilişkilendirilmektedir.
Düşmüş
Melekler ile ilgili tartışmalar oldukça yoğundur.
Düşmüş
meleklerin Tanrı’ya karşı geldiklerinden ya da günaha karşı olan
dayanıksızlıklarından Tanrı’nın huzurundan uzaklaştırıldıkları söylenir.
Apokrif
yazılarda çok geçen düşmüş melekler Yahudi ve Hıristiyan teolojisinde tartışma
konusudur. Özellikle, aslında köken olarak Venüs’ü sembolize eden ve “Işık
getiren”, “Tan ağartan” anlamı taşıyan Lucifer’in de bir düşmüş melek olarak
Şeytan’a dönüşmesi Hıristiyan teolojisinin tartışmalı konularındandır.
Enok’un Kitabı da bu konuya oldukça yer
ayırmakta ve düşmüş meleklerin isimlerini dahi vermektedir. Enok’un
Kitabı, yeryüzünde var olan kötülüklerin kökeninde de düşmüş melekleri
görmektedir.
Bazı
araştırmacılar, Enok’un Kitabı’nın ilerleyen
bölümlerinde, düşen yıldız sembolizminin kullanımını ve koyun analojisini de
hesaba katarak düşmüş melekler sembolizminin, Yahudi halkının o günkü durumuna
gönderme yaptıklarını da söylemektedir. (Pagels, 1997) Ancak, Tanah’ta da geçen bu efsanenin eskiliği ve Yaratılış
bölümünü Babil mitolojisiyle olan ilgisi bu görüşü çürütmektedir.
Düşmüş
meleklerin, Tanrı’yla olan ilişkisi de sıklıkla tartışma konusu olmuştur.
Tanah’ta geçen, “Yeryüzünde insanlar çoğalmaya
başladı, kızlar doğdu. İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce
beğendikleriyle evlendiler” (Yaratılış 6; 1-2) ifadesinin daha ayrıntılı bir
anlatımı Enok’un Kitabı’nın önemli bir bölümünü
oluşturur. İlahi varlıklar aslında Tanrı oğulları olarak geçer, bunun orijinali
“Beni Elohim”dir. Elohim aslında çoğul olarak Tanrılar anlamına gelir ve dişi
“Eloh”[11] sözcüğünün çoğuludur.
Ancak Elohim cinssiz olarak nitelendirilir.
Tanah çok iyi incelendiğinde aslında birden
çok metnin karmasından oluştuğu görülür. Bu metinlerden ikisi “Elohimci” ve
“Yehovacı” metinler olarak adlandırılır. Bu metinlerin ayırımının nedeni bir
metinde Tanrı Elohim olarak adlandırılırken diğerinde Yehova (Yahve) olarak
geçmesidir. Bu iki metin anlatım açısından da farklıdır ancak belli bir şekilde
harmanlanıp Tanah oluşturulmuştur.
Enok’un Kitabı Elohimci metine daha
yakındır. Melekler ya da İlahi varlıklar Beni Elohim diye de adlandırıldığından
düşmüş melekler de Elohim ile alakalıdır. Bazı mistik düşüncelerde “Elohim”
düşmüş melekler anlamına da gelir. Bu bağlamda İsa haçta Elohim’e seslenerek
onu neden bıraktığını sorarken, düşmüş melekler tarafından kandırılmış olduğunu
da söyler. Bu büyük bir tartışma konusudur.
Bu noktada
Alford (2000) ilginç bir görüş ortaya atmaktadır. Bilindiği gibi Tanah “Bereşit” sözcüğüyle başlamaktadır. Yani ilk harf
İbrani alfabesinin ikinci harfi olan Bet’tir. Oysa Kutsal
Kitap ilk harf olan alef ile başlamalıydı. Alford aslında bunun böyle
olduğunu ve sonradan değiştiğini söyler. Buna göre “başlangıçta” anlamına gelen
bereşit sözcüğünde önce “ab” sözcüğü vardı ve ilk sözcük “ab-reşit” diye
okunuyordu. Bunun anlamı “Başlangıcın Babası” demektir ve Tanrı’ya verilen bir
sıfattır. Bu bağlamda Kutsal Kitap’ın ilk cümlesi, “Başlangıçta
Tanrı yeri ve göğü yarattı” yerine, “Başlangıcın Babası yerin ve göğün
Tanrılarını (Elohim) yarattı” şeklinde olmalıdır. Bu da aslında Elohim’in
melekleri kastettiğinin kanıtıdır. Alford’un görüşü çok yandaş bulmamasına
rağmen ilginç bir görüştür.
Enok’un Kitabı’nın bir başka özelliği ise, Tanah’ın Yaratılış bölümünde sadece tek bir yerde geçen
“Nefilim” ya da “Nefil’ler konusuna ışık tutmasıdır. Yaratılış 6;4’te “İlahi varlıkların[12] insan
kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde
Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi” şeklinde geçen Nefilim bir çok araştırmacının dikkatini çekmiştir.
Nefilim için
bir çok görüş ortaya atılmıştır.
Bu görüşlerden en sıradışı olanı kuşkusuz
Däniken’in görüşüdür. Däniken (1974), Yaratılış bölümünün ilgili kısmına ve Enok’un Kitabı’na atıfta bulunarak, “Bu olay da, insan
soyunun, uzaydan gelen bilinmeyen yaratıklar eliyle çoğaltıldığı düşüncesini
doğrulamıyor mu? Aksi halde, insanların hiç durmadan devler ve tanrı oğulları
tarafından döllenmesinin ve başarısız olan türlerin sürekli yok edilmesinin bir
anlamı kalmıyor. Bu açıdan bakılınca, Tufan’ın bir iki üstün kişi dışında kalan
insanları ortadan kaldırmak için bilerek yapıldığı anlaşılıyor. Böyle olunca da
ilahî bir yargılama niteliği ortadan kalkıyor.” diyebilmiştir. Scognamillo
(1982) da aynı bağlamda devleri bir tarihsel gerçeklik olarak kabul eder.
Yelpazenin en
ucunda Däniken bulunurken, gerek Nefilim gerekse de ilahi varlıklar hakkında,
“uzaylı”, “Atlantisli” gibi yakıştırmalar yapan pek çok yazar da olmuştur.
Graves ve
Patai (2009) Nefilim ve ilahi varlıklar konusunda daha akılcı bir yaklaşımda
bulunmaktadırlar:
“Bazı
kaynaklar için önünde her zaman bir ayak bağı olmayı sürdüren bu söylence, uzun
boylu Yahudi çobanlarının MS ikinci bin yılın başlarında Filistin’e ulaştıkları
ve evlilik yoluyla Asya uygarlığının etkisine maruz kaldıkları şeklinde
yorumlanabilir. El’in oğulları bu bağlamda ‘Sami Boğa-Tanrı, El’e ibadet eden
sürü sahipleri anlamına gelirken; ‘Adem’in kızları’ ise ‘toprağın kadınlarını’,
bir başka deyişle Tamrıça’ya ibadet eden, ilişkileri evlilik öncesi cinsel
zevke olan düşkünlükleri ile ünlü Kenanlı çiftçileri sembolize etmektedir. Eğer
bu ilişkilendirme doğru ise söz konusu tarihi olay, El’in iki ölümlü kadını
baştan çıkartarak onlardan Shahar (şafak) ve Shalem (kusursuz) adlarında iki
tanrısal oğula sahip oluşunu konu alan Ugarit söylencesi ile birbirine
karışmaktadır. […] Tanrılar ve ölümlüler, bir başka deyişle kral ya da kraliçe
ile sıradan insanlar arasında yaşanan birliktelikler Akdeniz ve Ortadoğu
söylencelerinde oldukça sık işlenen bir temadır. Sonraları Museviliğin, kendi
aşkınsal Tanrısı dışında bütün tanrıları reddetmesi, ayrıca, Tanrı hiç
evlenmediğinden ve dişi bir varlıkla birlikte olması da söz konusu
olmadığından, Genesis Rabba’da, Rabbi Shimon ben Yohai, kendisini, Ugarit
mitolojisindeki anlamıyla Tanrı’nın oğullarını okuyan ve yorumlayan herkesi
lanetlemek zorunda hissetmiştir. […] Josephus’un, Tanrı’nın oğullarının birer
melek olduğu şeklindeki iddiası, Shimon ben Yogai’nin lanetine rağmen yüzyıllar
boyunca varlığını korumuştur. MS 8. yüzyıla ait bir midraşta, Rabbi Eliezer,
‘Cennet’ten atılan melekler etraflarında gezen ve gizli uzuvlarını gösteren Kain’in
kızlarını gördüler. Gözleri antimon boyalı bu kızlar birer fahişe gibi
davranmaktaydılar. Çok geçmeden baştan çıkan melekler onları kendilerine eş
seçtiler’ifadesini kullanmaktadır.”
Bu arada
Nefilim sözcüğünün tekil hali lan Nefil sözcüğünün İbranice “npl” köküyle
ilintili olması ve bu kökün de “düşmek” anlamıyla alakalı olması aklımıza
düşmüş meleklerle Nefilim’i başat şekilde de ilişkilendirmeyi
düşündürtmektedir. Etimolojik olarak Orion takımyıldızıyla olan ilişki ise
artık günümüze ulaşamamış mitlerle alakalı olmalıdır.
Birçok
mitolojide var olan dev kavramına sık getirilen açıklamalardan biri de sonradan
gelen kavimlerin, megalitleri devlerin yaptığı şeklinde düşünmeleridir. Graves
ve Patai (2009) de benzer bir açıklama yapmaktadır:
“İbranilerin,
Kenan ülkesine geldiklerinde buldukları megalit anıtlarından büyük ihtimalle
devler hakkındaki efsanelerin zihinlerdeki büyüsünü sağlamlaştırmıştır.”
Kitabın bir
bölümünde yer alan evren ve astronomi görüşleri ise o dönemin Yahudi toplumu
içindeki evren algısını yansıtması bakımından çok önemlidir. Bu nedenle
buraların bu bağlamda okunması gerekmektedir.
Enok’un Kitabı birçok bölümüyle Kutsal Kitap ile büyük paralellik gösterir. Hatta Yeni
Ahit’in birçok bölümünde alıntılara rastlarız.
Bu tercüme bu
kitap için yapılacak çalışmalara bir başlangıç olması için yapılmıştır. Enok’u
iyi anlamak için Eski Ahit’te Yaratılış bölümü olduğu kadar Daniel bölümünü de
okumak gerekmektedir. Yeni Ahit’in ise tamamını okumak, bu yazıların Enok’un Kitabı’na dayanan kaynakları hakkında da bilgi
verecektir.
Burada, Enok’un Sırları Kitabı’ndan da söz etmek gerekmektedir. Slav
dilinde bulunan ve MS birinci yüzyıla tarihlendiği zannedilen bu kitap
hakkındaki bilgilerimiz kısıtlıdır. 2009 yılında bu kitaba benzer Kıpti
yazıların bulunması bu konudaki tartışmaları alevlendirmekle beraber çok fazla
şey söylemek olanaksızdır. Bu kitap da Enok’un Kitabı’na
benzemekte ve ilk bölümlerinde Enok’un açıklamalarına benzer bir kozmoloji
anlayışı sunmaktadır. Ancak ilerleyen bölümlerde Enok’un Tanrı ile bizzat
karışması ve konuşması bu kitaba daha büyük bir sır katmaktadır. Kitabın 27’den
33’e kadar olan bölümlerinde Tanrı ile konuşan Enok yaratılışın ve Tufan’a
kadar olan dönemin sırlarını öğrenir. Daha sonra etik konulara giren kitap
Melchizedek ile ilgili bir bölümle biter. İkinci Tapınak dönemi düşüncesine
yakın olan bu kitap Enok’un Kitabı’nı andırmakla
birlikte bazı betimlemeler ve benzetmelerle Enok’un Kitabı’ndan
ayırlır.
Enok’un Kitabı birçok bağlamda çok önemli
bir incelemeyi hak etmektedir. Günümüz ezoterizmine de ışık tutacak en önemli
kaynaklardan biri olan Enok’un Kitabı aynı zamanda
içerdiği sembolik anlatım ile de Yahudi mistisizmine ışık tutmaktadır.
Enok’un Kitabı’nın gerek Kutsal
Kitap ile gerekse de Mezopotamya mitolojisiyle karşılaştırılması bu
önsözün sınırlarını aşan başlıbaşına bir çalışma konusu olacaktır. Bu kitabın
bu çalışmalara bir temel oluşturmasını da dileriz.
ADAM Baki, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Seba Yayınları, Ankara,
1997
ALFORD Alan
F., When the Gods Came Down, Hodder & Stoughton,
London, 2000
ALLEGRO John
Marco, The People of the Dead Sea Scrolls, Doubleday
&Company Inc., New York, 1958
ALLEGRO John
Marco, The Treasure of the Copper Scroll, Doubleday
Anchor Books, New York, 1964
AYAN Tamer, Royal Arch, Ak Yayınları, İstanbul, 2000
BAIGNENT
Michael, LEIGH Richard, The Dead Sea Scrolls Deception,
Touchstone, New York, 1991
BENWARE Paul,
Survey of the Old Testament, Moody Press, Chicago,
1993
CLARE PROPHET
Elizabeth, Fallen Angels and the Origins of Evil,
Summit University Press, Montana, 2000
DANIKEN Erich
Von, Tanrıların Arabaları (çev.Zeki Okar), Milliyet
Yayınları, İstanbul, 1974
DANILEOU Jean, Les
Manuscrits de la Mer Morte et les Origines du Christianisme, Editions de l’Orante,
Paris, 1974
DAVIDSON
Gustav, Melekler Sözlüğü (çev. İsmail Yergüz), Sel
Yayıncılık, İstanbul, 2009
DEL MEDICO
H.E. , L’Enigme des Manuscrits de La Mer Morte,
Librairie Plon, Paris, 1957
DRANE John, Introducing the Old Testament, Lion Publishing, Oxford, 1987
EISENMAN
Robert, James, the Brother of Jesus, Penguin Books,
New York, 1998
ERMAN Sahir, Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti’nin 10,11,12,13 ve 14. Dereceleri
Üzerine Açıklamalar, E. ve K.S.R. 33. ve Sonuncu Derecesi Türkiye Yüksek
Şurası Yayını, İstanbul, 2004
FEATHER
Robert, The Copper Scroll Decoded, Thorsons, London,
2000
FRIEDMAN
Richard Elliott, Kitabı Mukaddes’i Kim Yazdı? (çev.
Muhammet Tarakçı), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005
GASTER
Theodor H., The Dead Sea Scriptures, Doubleday Anchor
Books, New York, 1956
GRAVES
Robert, PATAI Raphael, İbrani Mitleri, Say Yayınları,
İstanbul, 2009
JACOB Edmond,
L’Ancien Testament, Presses Universitaires de France,
Paris, 1988
LAPERROUSAZ
E. M., Les Manuscrits de la Mer Morte, Presses
Universitaires de France, Paris, 1984
LAYCOCK
Donald, The Complete Enokian Dictionary, Weiser Books,
San Francisco, 2001
KELLER
Werner, The Bible as History, William Morrow and
Company, New York, 1964
KNIGHT
Christopher, LOMAS Robert, Uriel’s Machine, Arrow
Books, London, 2000 (Türkçesi: Hanok’un Gizemi (çev.
Umut Yener Kara), Yurt Kitap-Yayın, Ankara, 2010)
PAGELS
Elaine, The Origin of Satan, Penguin Books, Middlesex,
1997
PICKNETT
Lynn, The Secret History of Lucifer, Constable &
Robinson Ltd., London, 2006
RIGGAN George
A., Messianic Theology and Christian Faith, The
Westminster Press, Philadelphia, 1957
ROHL David, From Eden To Exile, Arrow books, London, 2003
SAKİOĞLU
Mehmet, Tevrat’ı Kim Yazdı?, Ozan Yayınıcılık,
İstanbul, 2004
SCOGNAMILLO
Giovanni, Dünyamızın Gizli Sahipleri, Nurdan Pazarlama
ve Yayınevi, İstanbul, 1982
SHANKS Hershel, The
Mystery and Meaning of the Dead Sea Scrolls, Random house, New York, 1998
SHUELER
Gerald & Betty, The Enokian Workbook, A Complete Guide to
Angelic Magic, Llewellyn Publications, Minnesota, 1995
VERMES G., The Dead Sea Scrolls in English, Penguin Books, Middlesex,
1965
1. Bölüm
1. Bunlar
Enok’un kutsanma sözleridir. Karışıklık zamanlarında “Seçilmiş Olanı” ve “Adil
Olanı”[13] nasıl kutsadığını ve
lanetli ve günahkâr olanları nasıl reddettiğini [anlatır]. Gözleri [Tanrı
tarafından] açılan ve göklerde kutsal bir vizyon gören Enok [hikâyesine
başladı] ve dedi ki: O görüntüyü bana melekler gösterdi.
2. Her şeyi
onlardan duydum, gördüğümü anladım. Bu nesil için değildi bu gösterilenler;
henüz gelmemiş, “Seçilmiş Olan”a ait olacak uzak bir nesil için.
3. Onlar
adına mekânından çıkıp gelecek olan Yüce ve Kudretli Olan’la, Dünya Tanrısı’yla
konuştum.
4. Tanrı,
Sina Dağı’na adım atacak, topluluğuyla birlikte görünecek, göklerin kudretiyle
ortaya çıkacak.
5. Herkes
korkuyla sarsılacak. Gözcüler[14] bile titreyecek.
6. Korku ve
titremeleri dünyanın sonuna kadar devam edecek. Yüksek dağlar sallanacak,
yüksek tepeler ateşin önündeki balmumu gibi eriyecek. Dünya parçalanacak ve
üzerindeki her şey mahvolacak. Adil olanlar dahil herkes yargılamadan
geçirilecek.
7. Ama
[Tanrı] onlarla barış yapacak. Seçilmişleri koruyacak, onlara merhamet edecek.
8. Hepsi ona
ait olacak. Mutluluk ve huzur içinde olacaklar. Tanrı hepsine yardım edecek.
Tanrı’nın ihtişamı hepsini aydınlatacak.
2. Bölüm
İşte! Herkesi
yargılamadan geçirmek ve günahkârları yok etmek için on bin aziziyle birlikte
geliyor. Tüm insanların adaletsizlikleriyle yaptıkları tüm adaletsiz işler ve
günahkârların O’nun hakkında söylediklerinin hesabını sormak için geliyor.[15]
3. Bölüm
1. Göklerde
olanlar ne olduğunu bilirler.
2.
Gökyüzündeki ışıklar yörüngelerini değiştirmez, her biri kendi zamanında
düzenli bir şekilde doğup batar ve kendileri için belirlenmiş kurallarının
dışına çıkmaz. Dünyaya bakın. Üzerinde meydana gelen şeylere başından sonuna
dikkat edin.
3. Her şey ne
kadar sabittir. Hiçbir şey değişmez. Yaza ve kışa bakın. Dünya su doludur.
Üzerinde bulutlar, çiğ ve yağmur vardır.
4. Bölüm
Kışın nasıl
tüm ağaçların ölmüş gibi göründüğüne bakın. Hepsi, yenileri çıkana kadar eski
yapraklarını iki-üç yıl koruyan on dört ağaç hariç, soldular ve tüm
yapraklarını döktüler.
5. Bölüm
Yazın günlerine
bakın. Güneş yerin tepesindedir. Dünya Güneş’in kavurucu sıcağıyla yanarken
kapalı ve gölgelik bir yer ararsınız. Sıcaktan dolayı toprağın ve taşların
üstüne oturamazsınız.
6. Bölüm
1. Ağaçların
nasıl kendilerini yapraklarla kapladığına, meyve ürettiğine bakın. Sonsuz
Olan’ın her şeyi bu şekilde sizin için yaptığını anlayın.
2. O’nun
işleri yılın başından itibaren ve değişmeden bu şekilde devam eder. Tanrı nasıl
emretmişse, her şey o şekilde meydana gelir.
3. Sular ve
ırmaklar da kendi işlerini onun emri dışına çıkmadan yapar.
4. Ama siz
sabırla beklemediniz ve Tanrı’nın emirlerine uymadınız. Emirleri çiğnediniz,
günaha girdiniz ve pis ağızlarınızla onun Yüceliğine iftirada bulundunuz.
5. Siz katı
kalpliler, siz huzur bulmayacaksınız!
6. Günlerinizden
alabildiğine nefret edeceksiniz. Ömrünüzün yılları hızla geçiverecek.
Mahvedilme zamanınız sonsuz bir nefretle güçlenecek; huzur bulmayacaksınız.
7. O günlerde
adlarınız tüm adil olanlar için sonsuz bir iğrenti olacak. Tüm lanet okuyanlar
sizin adınızla lanet okuyacak.
8. Tüm
suçlular, günahkârlar size lanet edecek.
9. Ama
seçilmişler için ışık, sevinç ve huzur olacak. Dünya onlara kalacak.
10. Ama sizin
için suçlular, kurtuluş olmayacak. Hepinizi bir lanet saracak.
11. Seçilmiş
olanlara bilgelik verilecek. Hepsi yaşayacak ve bir daha asla adaletsizlikle
veya gururla günah işlemeyecekler.
12. Onlar
yaşamları boyunca mahkûm olmayacak; bir daha yoldan çıkmayacak, ömürleri
boyunca günah işlemeyecek, ilahi kızgınlık veya gazapla ölmeyecekler.
Yaşamlarını sonuna kadar yaşayacaklar. Evet, huzur içinde çoğalacaklar ve
sevinç dolu yılları tüm ömürleri boyunca sonsuz bir mutluluk ve huzura
dönüşecek.
Meleklerin Düşüşü
7. Bölüm
1.
İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu.
2. Melekler,
göklerin çocukları onları görüp onlara karşı şehvet hissettiler. Birbirlerine
dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan
çocuklarımız olsun.”[16]
3. Sonra
liderleri Semyaza onlara dedi ki: “Bunu gerçekten yapmayı kabul
etmeyeceğinizden,
4. ve büyük
bir günahın cezasını tek başıma çekmek zorunda kalacağımdan korkuyorum.”
5. Onlar da
ona dedi ki: “Yemin edelim”
6. “Ne olursa
olsun bu plandan vazgeçmeyeceğimize dair karşılıklı [yemin edelim.]”
7. Sonra hep
birlikte yemin ettiler ve planı uygulayacaklarına söz verdiler. Toplam iki yüz
kişi, Yeret’in zamanında Hermon Dağı’nın zirvesine indiler.
8. O dağa
Hermon Dağı demişlerdi, çünkü bu iş için birbirlerine yemin etmiş, vazgeçmemek
üzere lanet okumuşlardı.[17]
9.
Liderlerinin isimleri şöyleydi: Semyaza, Araklba, Rameel, Kokablel, Tamlel,
Ramlel, Danel, Ezeqeel, Baraqiyal, Asael, Armarel, Batarel, Ananel, Zaqiel,
Samsapeel, Satarel, Turel, Yomyael, Sariel.[18] İki yüz meleğin liderleri
bunlardı.
10. Onlarla
birlikte olan diğer tüm meleklerle birlikte kendilerine eşler aldılar. Her biri
kendine bir eş seçti ve onlarla birleşmeye, kendilerini onlarla kirletmeye
başladılar. Onlara büyüler öğrettiler. Onları bitkiler konusunda ustalaştırmak
için kök kesmeyi de öğrettiler.
11. Sonra
kadınlar hamile kaldı ve boyları 135 metre olan devler doğurdu.[19]
12. Sonunda
insanlar onları besleyemeyecek hale gelene kadar, bu devler insanların ürettiği
her şeyi tüketti.
13. Ve devler
yemek için insanlara döndü ve onları yediler. Kuşlara, yabani hayvanlara,
sürüngenlere, balıklara karşı günah işlemeye ve sonra birbirlerinin vücutlarını
yemeye, hatta kanını içmeye başladılar.
14. Ve dünya
bu vicdansızlardan şikâyetçi oldu.
8. Bölüm
1. Azazil
insanlara kılıç, bıçak, kalkan ve zırh yapmayı öğretti. Ayrıca onlara metal
işçiliklerini gösterdi: Bilezikler, takılar, boya kullanımı, kaşların
güzelleştirilmesi, en değerli ve seçkin taşların kullanımı ve topraktan çıkan
maddelerin ve metallerin boyanması.
2. Kötülük
arttı. Çok zina işlediler ve yoldan çıktılar.
3. Semyaza
büyü yapmayı ve kök kesmeyi,
4. Armaros
büyü çözülmesini,
5. Baraqiyael
astrolojiyi,
6. Kokabel
takımyıldızları,
7. Ezeqeel
bulut bilgilerini,
8. Araqiel toprak
bilgilerini,
9. Shamsiel
güneş bilgilerini ve
10. Sariel de
Ay’ın hareketlerini öğretti.[20]
11. İnsanlık
mahvoldukça çığlıkları göklere ulaştı.
9. Bölüm
1. Sonra
Mikail ve Cebrail, Rafael, Suryal, Uriel göklerden aşağı bakıp dünyada dökülen
hesapsız kanı, işlenen sonsuz kötülükleri gördü. Birbirlerine dediler ki:
2. “Boşalan
dünyanın çığlıkları göklerin kapısına ulaştı.
3. İnsanların
ruhları bize sesleniyor ve durumlarını En Yüce’ye bildirmemizi istiyorlar.”
Onlar da Kral’a, Tanrı’ya dediler ki: “Ey Tanrıların Tanrısı, Kralların Kralı!
Senin ışıktan tahtın ebedidir ve adın tüm çağlarda ilelebet kutsanır, övülür.
4. Her şeyi
sen yaptın. Gücün her şeye yeter. Karşında her şey açık ve çıplaktır. Her şeyi
görürsün ve hiçbir şey kendini senden gizleyemez.
5. Azazil’in
neler yaptığını, dünyaya nasıl tüm kötülükleri öğrettiğini, göklerin ebedi
sırlarını nasıl ifşa ettiğini gördün.
6.
Arkadaşları arasında liderlik gücü verdiğin Semyaza da büyüler öğretti.
İnsanların kızlarıyla birlikte oldular, onlarla yattılar, kendilerini
kirlettiler
7. ve onlara
her tür günahı gösterdiler.
8.
Kadınlardan devler doğdu,
9. sonra da
tüm dünya kan ve günahla doldu.
10. Bak şimdi
ölenlerin ruhları ağlıyor
11. ve
çığlıkları cennetin kapılarına ulaşıyor.
12. Dünyadaki
adaletsizliklerden dolayı feryatları dinmek bilmiyor.
13. Sen her
şeyi olmadan önce bilirsin. Olanları biliyorsun, izin veriyorsun
14. ama bize
tüm bunlar karşısında ne yapacağımızı söylemiyorsun.”
10. Bölüm
1. Sonra, En
Yüce Olan konuştu.
2. Arsayalalyur’u[21] Lamek oğluna[22] yolladı
3. dedi ki:
“Git ona benim adımla de ki:[23] ‘Kendini sakla!’
4. Ve ona
gelen sonu göster. Çünkü dünya yıkılacak. Tufanın suları tüm dünyaya gelmek
üzere ve dünyanın üzerindeki her şeyi yok edecek.
5. Nuh’a bu
tufandan nasıl kurtulacağını öğret ki dünyanın gelecekteki tüm nesilleri için
tohumu korunabilsin.”
6. Sonra
Tanrı Rafael’e dedi ki: “Azazil’in elini ayağını bağla ve onu karanlığa koy.
Dudael’deki çölde bir yer aç ve onu oraya koy.
7. Üzerine
sivri ve sert kayalar koy. Tamamen karanlıkla örtülsün
8. ve sonsuza
kadar orada kalsın. Yüzünü de kapat ki ışığı göremesin.
9. Büyük
yargı gününde Azazil ateşe atılacak.
10.
Meleklerin[24] mahvettiği dünyayı
iyileştir ve yaşam ver ki orayı yeniden canlandırabileyim.
11.
Gözcülerin açıklayıp çocuklarına öğrettikleri tüm gizli şeyler yüzünden tüm
insanoğulları yok olmasın.
12. Azazil’in
öğrettikleri yüzünden tüm dünya kirlendi. O yüzden tüm günahı ona yükle.”
13. Sonra
Tanrı Cebrail’e dedi ki: “Gayri meşruluğun, yozlaşmışlığın, ahlaksızlığın ürünü
olan çocukların karşısına çık ve o Gözcüler’in çocuklarını insanların arasından
çıkar. Onları oradan çıkar ve birbirlerine düşür ki birbirlerini yok etsinler.
Çünkü fazla günleri kalmadı.
14. Hepsi
sana yalvaracak ama ne onların ne de babalarının istekleri yerine
getirilmeyecek. Sonsuz bir yaşam umuyorlar ama her biri yalnızca beş yüz yıl
yaşayacak.”
15. Sonra
Tanrı Mikail’e dedi ki: “Semyaza’ya ve onunla birlikte olanlara, pisliklerini
bulaştırmak için kendilerini kadınlarla birleştirenlere suçlarını bildirin. Tüm
oğulları birbirini katlettiğinde, sevdiklerinin yok oluşunu gördüklerinde,
neticesi sonsuza kadar sürecek olan yargılama gününde sonları gelene kadar,
yetmiş nesil boyunca onları alçak yerlere zincirleyin.
16. O günler
geldiğinde işkenceyle ateş çukuruna gönderilecek, sonsuza kadar
hapsedilecekler.
17. Tüm
nesillerin sonuna kadar birlikte yanıp yok edilecekler.
18. Tüm bu yozlaşmışların
ruhlarını, Gözcüler’in çocuklarını yok edin, çünkü onlar insanlığa zulmettiler.
19. Tüm
zalimleri dünyanın üzerinden temizleyin.
20. Tüm
ahlaksızlıkları sona erdirin
21. ki
adaletin ve gerçeğin ağacı ortaya çıksın.
22. Doğruluk
ve adalet sonsuza kadar sevinçle sürsün.
23. Sonra tüm
suçsuzlar ölümden kurtulacak, bin tane çocukları olana kadar yaşayacaklar.
Gençliklerinin ve yaşlılıklarının tüm dönemini huzur içinde tamamlayacaklar. O
günlerde tüm dünya üzerinde adaletle çalışılacak. Her yeri ağaçlarla
kaplanacak, bereket olacak.
24. Dünyaya
her tür hoş ağaçlar ve asmalar dikilecek. Dikilen asmalardan bolca şarap elde
edilecek. Ekilen her tohum on binler verecek, her bir ölçü zeytinden on ölçü
yağ çıkacak.
25. Dünyayı
tüm baskılardan, üzerindeki tüm adaletsizliklerden, günahlardan ve
adaletsizliklerden arındırın. Bunların kökünü kazıyın dünyadan.
26. O zaman
tüm insanoğulları adil olacak, tüm milletler bana hayranlıklarını gösterecek,
beni övecek, hepsi bana tapacak.
27. Dünya tüm
yozlaşmışlıklardan, suçlardan, cezalardan, acılardan arınacağı için bir daha
nesilden nesile ona tufan da göndermeyeceğim.”
11. Bölüm
“O günlerde
göklerdeki lütuf hazinelerini açıp dünyadaki insanoğullarının çalışmalarının,
emeklerinin üzerine indireceğim. Tüm nesiller boyunca, dünyanın her gününde,
insanoğulları barış ve eşitlik içinde olacak.”
Rüya Vizyonu:
Melekler İçin Aracılık
12. Bölüm
1. Tüm bu
şeylerin öncesinde Enok gizlenmişti ve hiçbir insanoğlu onun nereye
gizlendiğini, ne durumda olduğunu bilmiyordu.
2. Onun tüm
faaliyetleri Gözcüler’le ve kutsal olanlarla ilgiliydi.
3. Ben, Enok,
Ulu Efendimiz’i ve Barış Kralını kutsuyordum.
4. Gözcüler
beni “Katip Enok” diye adlandırıyorlardı.
5. Sonra Ulu
Efendimiz seslenip bana dediler ki: “Enok, adaletin katibi. Git o yüce cenneti
ve sonsuz kutsal mekânlarını terk eden, kendilerini kadınlarla kirleten,
insanoğullarının yaptığını yapan,
6. onları
kendine eş olarak alıp dünyada büyük bir yozlaşma yaratan Gözcülere deki,
7. dünyada
asla huzur bulmayacaklar. Günahları affedilmeyecek, çocuklarından da mutluluk
bulmayacaklar. Sevdiklerinin katledilişini görecek, oğullarının yok edilişinin
yasını tutacaklar ve sonsuza kadar yalvaracaklar ama onlara merhamet ve huzur
gösterilmeyecek.”
13. Bölüm
1. Sonra Enok
gidip Azazil’e dedi ki: “Huzur bulmayacaksın. Sana büyük bir ceza geldi.
2. Öğrettiğin
kanunsuzluklar, insanoğullarına gösterdiğin tüm aldatıcı, gayrimeşru ve sapkın
şeyler yüzünden,
3. sana ne
huzur, ne merhamet, ne de şefaat gösterilecek.”
4. Sonra
gidip tüm Gözcülerle konuştum.
5. Hepsi
korkuyordu. Korku ve titreme içindeydiler.
6. Affedilmek
için benden onlar adına bir istek yazmamı[25] ve isteklerini yüce göğün
Tanrısının önünde okumamı istediler. Cezalarının nedeni olan günahlarından
dolayı artık O’nunla konuşamıyor, gözlerini göğe kaldıramıyorlardı.
7. Affedilme
ve ve huzur bulmayla ilgili isteklerini, dualarını yazdım yine de.
8. Yola
çıktım ve Hermon’un güney batısındaki Dan[26] diyarında, Dan sularının
kenarında oturdum. Uyuyakalana kadar okudum isteklerini.
9. Ve bir
rüya gördüm. Üzerimde vizyonlar ve cezalandırma görüntüleri gördüm. Bir ses
gelip bu rüyayı göğün çocuklarına anlatmamı ve onları uyarmamı söyledi.
Uyanınca yanlarına gittim. Lübnan ile Seneser arasındaki Oubelseyael’de
toplanmış ağlıyorlardı ve yüzleri örtülüydü.
10. Onlara
uykuda gördüğüm vizyonları anlattım.
11. Gökleri
terk eden Gözcülere doğruluk hakkında sözler söylemeye ve onu azarlamaya
başladım.
14. Bölüm
1. Bu kitap,
o vizyonda Ulu Tanrı’nın verdiği emre uygun olarak anlatılan doğruluk sözleri
ve Gözcülerin azarlanışı hakkındadır. O vizyonda gördüklerimi şimdi ağzımın
nefesiyle ve etten bir dille anlatacağım. Yüce Olan konuşmak için dil,
2. anlamak
için kalp vermiştir. Yüce Olan nasıl insanoğluna bilgelik sözlerini anlama gücü
verdiyse, beni de yaratıp Gözcüleri, göğün çocuklarını azarlama gücü verdi.
Onlara dedim ki: “Dileğinizi yazdım ve vizyonumda bana gösterildi ki, dileğiniz
asla kabul edilmeyecek.
3. Sonunda
size yargılama geldi ve isteğiniz kabul edilmeyecek.
4. Bu
zamandan sonra asla cennete yükselemeyeceksiniz. Dünya var olduğu sürece
zincirlenmenize karar verildi.
5. Ama
bunlardan önce sevdiğiniz çocuklarınızın yok oluşunu göreceksiniz. Onlar sizin
olmayacak; kılıçla önünüze düşürülecekler.
6. Kendiniz
ve çocuklarınızla ilgili hiçbir şey dileyemeyeceksiniz.
7. Sessizlik
içinde yalvaracaksınız. Yazacağım kitabın sözleri,
8. “Ve bir
vizyon göründü gözüme.
9. Bulutlar
beni davet etti, bir sisin içine çekildim. Yıldızların ve şimşeklerin
gösterdiği yolda ileri taşındım.
10. Rüzgârlar
beni uçurup göğe kaldırdı. Kristal taşlardan yapılma, etrafı kızgın alevlerle[27] çevrili bir duvara
yaklaşana kadar yükseldim. Korkmaya başladım.
11. Kızgın
alevlerin içinden geçtim
12. ve kristal
taşlardan yapılmış büyük bir eve yaklaştım. Evin duvarları ve zemini
kristallerden bir mozaik gibiydi. Temeli de kristaldi. Tavanı parlayan
yıldızlar, çakan şimşekler gibiydi ve aralarında kızgın Kerubiler[28] vardı. Gök su gibi
berraktı. Duvarları etrafında bir ateş vardı ve kapıları da yanıyordu. O eve
girdim. Ateş gibi sıcak, buz gibi soğuktu. İçeride hiçbir hayat belirtisi yoktu
ve keyifsizdi. Korkuyla kaplandım ve sonra bir titremeye tutuldum.
13. O titreme
içinde yüz üstü düştüm. Bir vizyon daha gördüm.
14. İkinci
bir ev daha vardı ve ilkinden büyüktü. Tamamen alevlerden yapılmaydı ve tüm
kapıları önümde açıldı.
15. Her
şeyiyle mükemmeldi ve çok büyüktü. Mükemmelliğini ve büyüklüğünü tasvir etmem
mümkün değil.
16. Zemini ateştendi.
Üzerinde şimşekler ve parlayan yıldızlar vardı. Çatısı da yanan bir ateşti.
17.
Dikkatlice bakınca o evde yüksek bir taht olduğunu gördüm.
18. Görünüşü
kristalimsiydi ve çevresi parlayan güneş gibiydi. Kerubilerin sesi[29] vardı.
19. Tahtın
altından ateşten ırmaklar çıkıyordu.
20. Bakmak
imkânsızdı.
21. Şanı
büyük biri oturuyordu üzerinde.
22. Elbisesi
güneşten daha parlak, kardan daha beyazdı.
23.
Haşmetinden, ışığından hiçbir melek onun yüzünü göremiyordu. Hiçbir insan da
ona bakamazdı. Etrafı ateşle çevriliydi
24. ve önünde
de büyük bir ateş vardı. Etrafındaki kimse ona yaklaşamıyordu. Önünde on
binlerce kere on binlerce varlık[30] vardı ama onun hiçbir
öğüde ihtiyacı yoktu. Yanındaki kutsal varlıklar ne gece ne de gündüz onun
yanından bir an olsun ayrılmıyordu. O ana kadar yüzüstü yerde duruyor,
titriyordum. Ve Tanrı kendi sesiyle beni çağırdı, dedi ki: “Yakınlaş Enok,
sözümü duy.”
25. Sonra
oradaki varlıklardan biri gelip beni kaldırdı, birlikte kapıya yaklaştık.
Yüzümü eğdim.
15. Bölüm
1. Tanrı bana
dedi ki: “Korkma adaletin katibi adil Enok. Yaklaş ve sözlerimi duy. Git seni
araya koyan göklerin Gözcülerine de ki: ‘Siz insanlar için araya girmelisiniz,
insanlar sizin için değil!
2. Neden
yüksek, ayrı ve sonsuz cennetten ayrılıp kadınlarla yattınız, insanların
kızlarıyla kendinizi kirlettiniz ve onları kendinize eş olarak aldınız? Neden
insanoğlunun arasına karışıp dev oğullar peydahladınız?
3. Yüksek,
ruhsal ve sonsuz bir hayat yaşarken neden kendinizi kadınların kanıyla
kirlettiniz? Neden insan kanına karıştınız? Neden insanlar gibi bedene ve kana
sahip olanları yaptınız?
4. Ve şimdi
onlar da ölecek.
5. Dünyadaki
erkeklere eş olarak kadınlar verdim ki onları gebe bırakıp çocuk sahibi
olsunlar ve hiçbir şeyleri eksik olmasın.
6. Siz
dünyadakilerden farklı olarak önceden ruhtunuz, sonsuz hayatı yaşıyordunuz;
ölümsüzdünüz.
7. Size eş
vermedim çünkü yeriniz göklerdi.
8. Şimdi bu
ruhtan ve etten olma devlere dünyada kötü ruhlar denecek ve mekânları dünya
olacak. İnsanlardan ve Gözcüler’den doğdukları için onların bedenleri kötü
ruhlara hizmet edecek. Göğün ruhlarının mekânı gökler, dünyada doğan dünya
ruhlarının mekânı dünyadır.
9. Devlerin
ruhları dünyaya zulüm, yozlaşma, savaş ve bela getirecek.
10. Feryatlara
neden olacaklar. Onların yemeye ihtiyacı yoktur ama yine de acıkır, susarlar.
Ve suç işlerler. Bu ruhlar insanoğullarına, özellikle kadınlara zulmedecek,
çünkü onlardan çıktılar.’
16. Bölüm
1. ‘Bu devler
ölecek ve ruhları bedenlerini terk edecek. Zamanlarının tamamlanacağı büyük
yargı gününe kadar bunu sürdürecekler. O gün Gözcüler ve inançsızlar tam bir
yıkıma uğratılacak.’
2. Şimdi,
isteklerini bildirmek için seni gönderen, bir zamanlar göklerde ikamet eden o
Gözcülere de ki:
3. ‘Evet, bir
zamanlar göklerdeydiniz ama tüm sırlar size açıklanmamıştı. Sizin
öğrendikleriniz sadece kıymetsiz şeylerdi!
4. Katı
kalpliliğinizle bunları kadınlara öğrettiniz ve kadınlarla erkekler de o
gizemlerle dünyada pek çok kötülük yapıyor.
5. O yüzden
siz hiç huzur bulamayacaksınız!’”
Yolculuk: Dünya
ve Şeol
17. Bölüm
1. Sonra beni
alıp sakinleri ateşe benzeyen bir yere götürdüler. İstedikleri zaman insan gibi
görünebiliyorlardı.
2. Beni
karanlık yere ve zirvesi göğe ulaşan bir dağa getirdiler.
3. En derin
yerlerinde bile olağanüstü ışıklar, yıldızlar ve gök gürlemesiyle dolu bir yer
gördüm. Ateşten bir yay ve oklar, ateşten bir kılıç[31] ve şimşekler vardı.
4. Sonra beni
yaşam sularına ve güneşin her batışını gören batının ateşine götürdüler.
Ateşten bir ırmağa geldim. Ateş su gibi akıyor ve batıda Büyük Deniz’e
boşalıyordu.
5. Büyük
ırmaklar gördüm ve sonunda büyük bir karanlığa vardım. Kimsenin olmadığı yere
gittim. Kış mevsiminin karabulutlarıyla kaplı dağları ve tüm suların derin
aktığı yeri gördüm.
6. Tüm
ırmakların ağızlarını ve derinliğin ağzını gördüm.
18. Bölüm
1. Sonra tüm
rüzgârların toplandıkları yeri gördüm. O’nun rüzgârlarla tüm varoluşu ve
dünyanın temellerini nasıl süslediğini gördüm.
2. Dünyanın
dört köşe-taşını gördüm.
3. Yeri ve
göğü destekleyen dört rüzgârı gördüm.
4.
Rüzgârların nasıl göğü genişlettiğini gördüm.
5. Gökle yer
arasında duruyorlardı; göğün sütunlarıydılar. Dönüp Güneş’in ve tüm yıldızların
batışına kılavuzluk eden rüzgârları gördüm.
6. Dünyada
bulutları taşıyan, güneşin ve yıldızların yörüngelerini belirleyen ve
Gökyüzü’nü döndüren rüzgârları gördüm.
7. Meleklerin
yollarını gördüm.
8. Dünyanın
sonunda, yukarıdaki göklerin kubbesini gördüm. Güneye gittim
9. ve gece
gündüz yanan bir yer gördüm. Orada kıymetli taşlardan oluşan yedi dağ vardı;
üçü doğuya, üçü güneye doğru.
10. Doğuya
doğru olanlardan biri renkli bir taştandı, biri incidendi ve biri de
antimondandı. Güneye doğru olanlar kırmızı taştandı. Ama ortadaki dağ Tanrı’nın
tahtı gibi göklere yükseliyordu. Kaymaktaşındandı ve tepesi safirdendi. Ve tüm
dağların üzerinde yanan bir ateş gördüm.
11. Bu
dağların ötesinde ise tüm suların toplandığı bir yer vardı.
12. Göklerin
ateşinden sütunları olan derin bir çukur gördüm.
13. Bu
sütunlar arasında enine ve boyuna ölçüsüz ateşlerin düştüğünü gördüm. O çukurun
ötesinde, üzerinde göğü ve altında toprak bir temeli olmayan bir yer gördüm.
Üzerinde su da yoktu. Ne de kuşlar. Harap, korkunç bir yerdi.
14. Orada
yanan büyük dağlar gibi, ruhlara benzer yedi yıldız gördüm.
15. Bunları
sormam üzerine melek dedi ki: “Burası yerin ve göğün sonu geldiğinde Göklerin
yer alacağı ve hapishanesi olacak yer.
16. Ateşin
üzerinde yuvarlanmakta olan yıldızlar, yükselişlerinin başlangıcında Tanrı’nın
buyruğunu çiğneyenlerdir. Çünkü kendilerine bildirilen zamanda çıkmadılar. Bu
yüzden O da onlara kızdı ve saklı yılda günahlarının bedelini ödeyecekleri
vakte kadar onları bağladı.”
19. Bölüm
1. Ve Uriel
bana dedi ki: “Kadınlarla çiftleşen melekler burada duracak.
2. Onların
pek çok biçim alan ruhları insanlığı kirletiyor. İnsanlığı saptıracaklar ve
insanlar şeytanlara tanrılarmış gibi kurbanlar sunacak. O melekler büyük yargı
gününe kadar burada kalacak. Yok edilene kadar yargılamadan geçirilecekler.
Meleklerin yoldan çıkan kadınları ise leş yiyiciler haline gelecek.”
3. Her şeyin
sonunun vizyonunu yalnız ben Enok gördüm. Kimse benim gördüğüm gibi görmedi.
Başmeleklerin
Adları
20. Bölüm
1. Bunlar,
gözleyen başmeleklerin adlarıdır:
2. Uriel,
başmeleklerden biridir. Haykırışları ve korkuyu yönetir.
3. Rafael,
başmeleklerden biridir. İnsanların ruhlarını yönetir.
4. Raguel,
başmeleklerden biridir. Dünya’da ve diğer parlayan [yıldızlarda] ceza verir.
5. Mikail,
başmeleklerden biridir. İnsanlığın erdemlerini ve ulusları yönetir.
6. Sarakiel,
başmeleklerden biridir. Günaha sapan insanoğullarının ruhlarını yönetir.
7. Cebrail,
başmeleklerden biridir. Cennet’i, Ikisat[32] ve Kerubileri yönetir.
8. Remiel,
başmeleklerden biridir. Başkaldıranları yönetir.[33]
Yolculuk: Korkunç
Çukur
21. Bölüm
1. Ve hiçbir
şeyin tamamlanmamış olduğu bir yere vardım.
2. Orada
korkunç bir şey gördüm. Ne üstünde gökler var, ne de altında sağlam bir zemin.
Sadece kaotik ve korkunç.
3. Orada
birbirine bağlanmış, yanan büyük dağlara benzeyen, göklerin yedi yıldızını[34] gördüm. Dedim ki: “Hangi
günahlar için bağlandılar ve buraya getirildiler?” Yanımda olan ve onları
yöneten yüce melek Uriel yanıt verdi: “Enok, neden soruyorsun? Gerçeği öğrenmek
için neden bu kadar isteklisin? Bunlar Tanrı’nın buyruğunu çiğneyen yıldızlardır.
Cezaları tamamlanana kadar burada bağlı kalacaklar.”
4. Yola devam
ettim ve öncekinden daha da korkunç bir yere vardım.
5. Büyük bir
ateş yanıyordu ve ortasında büyük bir çukur vardı. Alçalan büyük ateş
sütunlarıyla doluydu. Ne boyunu görebiliyordum ne de büyüklüğünü. Tahmin de
edemiyordum. Dedim ki: “Ne korkunç bir yer burası ve bakması ne kadar korkunç!”
6. Yanımda
olan yüce melek Uriel yanıt verdi: “Enok, neden bu kadar korku ve panik
içindesin?” Dedim ki: “Bu korkunç yerden ve bu acı verici görünüşten dolayı.”
Dedi ki: “Burası meleklerin hapishanesidir. Sonsuza kadar burada
hapsedilecekler.”
22. Bölüm
1. Oradan
başka bir yere gittim: Sert bir kayadan oluşan dağ.
2. Dağın
içinde derin, geniş ve çok düz dört mağara vardı. Mağaralar ne kadar düz, derin
ve karanlık!
3.
Başmeleklerden biri olan ve yanımda duran Rafael dedi ki: “Bu mağaralar
ruhların, ölülerin ruhlarının toplanması için. İnsanoğullarının tüm ruhları
burada toplansın diye.
4. Bu yerler
onların yargılanma gününe, belirlenen zamanlarına kadar kalmaları için.
5. Büyük
yargılamanın geleceği güne kadar.” Ölü bir adamın sızlanışını duydum. Feryat
ederken sesi göklere ulaşıyordu.
6. Yanımda
olan melek Rafael’e sordum: “Feryat sesleri göğe ulaşan şu ruh kim?”
7. Cevap
verdi: “O, kardeşi Kayin tarafından öldürülen Habil’in ruhu. Kayin’in tohumu
yeryüzünden silinene
8. ve
insanların arasında hiçbir tohumu kalmayana kadar ondan şikâyetçi olacak.”[35]
9. Sonra tüm
o mağaralarla ilgili bir soru sordum: “Neden her biri birbirinden ayrı?” Cevap
verdi: “Bu üç ayrı bölüm ölülerin ruhlarını ayırmak içindir. Mağaralardan biri
adillerin ruhları için yapıldı.
10. O
mağaranın içinde su ve ışık vardır.
11. Diğer bir
mağara, ölüp toprağa gömülmüş, yaşamları sırasında yargılamadan geçirilmemiş
günahkârlar içindir.
12. Ruhları
buraya ayrılacak, büyük yargı, ceza ve işkence gününe kadar büyük bir acı
içinde tutulacaktır.
13. Bu
Dünya’nın varoluşundan beri vardır. Tanrı ruhlarının cezalandırılması için
onları buraya hapsedecektir. Ve bu bölüm de günahkârların zamanında öldürülen,
yok edilişlerini haykırıp feryat edenler içindir.
14. Adil
değil günahkâr olan, tüm suçlara bulaşıp suçlularla birlikte olanlar için böyle
bir bölüm oluşturuldu. Yargı gününde onların ruhları yok edilmeyecek ve buradan
da çıkarılmayacaklar.” O zaman Yüce Tanrı’yı kutsadım
15. ve dedim
ki: “Ey kutsanmış Yüce Tanrım. Her şeyi sonsuza kadar yöneten doğruluk
Tanrısı!”
Gökteki Ateşli
Işıklar
23. Bölüm
1. Oradan
başka bir yere, batıya doğru gittim. Dünyanın uçlarına.
2. Ve hiç
durmadan yanan bir ateş gördüm. Gece gündüz hiç duraksamıyor, sürekli devam
ediyordu.
3. Sordum:
“Bu hiç dinlenmeyen şey nedir?”
4. Yanımda
bulunan yüce melek Raguel cevap verdi:
5. “Batıda
görmekte olduğun o ateş, göğün tüm ışıklılarını takip eden ateştir.”
Kuzeybatıdaki
Yedi Dağ ve Hayat Ağacı
24. Bölüm
1. Oradan
başka bir yere gittim ve gece gündüz sürekli yanan, ateşten yapılma bir dağ
dizisi gördüm. Ona doğru gittim ve hepsi birbirinden farklı olan yedi muhteşem
dağ gördüm.
2. Taşlar
parlak ve güzeldi. Görünüşleri muhteşem, yüzeyleri çok güzeldi. Birbiri üzerine
kurulmuş üç tanesi doğuya, birbiri üzerine kurulmuş üç tanesi de güneye
doğruydu. Derin ve dolambaçlı vadilerin hiçbiri birbiriyle birleşmiyordu.
Yedinci dağ ortalarındaydı. Yüksekliği diğerlerinden daha fazlaydı ve bir taht
gibi görünüyordu. Tahtın etrafı kokulu ağaçlarla çevriliydi.
3. Bu
ağaçlardan biri kokusunu hiç bilmediğim bir ağaçtı. Oradaki hiçbir ağaca da
benzemiyordu. Yaprağı, çiçeği ve kabuğu hiç kurumuyordu. Meyvesi güzeldi.
4. Hurmaya
benziyordu. Dedim ki: “Ne kadar güzel bir ağaç. Bakması keyif verici.
Yaprakları hoş ve meyvesinin görünüşü güzel.” Yanımda olan, yüce ve şanlı melek
Mikail bana yanıt verdi. Mikail onların yöneticisiydi.
5. Dedi ki:
“Enok, bu ağacın kokusunu neden merak ediyorsun?
6. Neden
gerçeği öğrenmek istiyorsun?”
7. Ve ben
Enok ona cevap verdim: “Her şeyi bilmek istiyorum ama özellikle bu ağacı.”
8. Cevap
verdi: “Zirvesi Tanrı’nın tahtı gibi olan bu yüksek dağ, yüce ve ihtişamlı
Tanrı’nın, Sonsuz Kral’ın, dünyayı iyilikle ziyaret etmeye ineceği zaman
oturacağı yerdir.
9. Ve büyük
yargı gününe kadar hiçbir insan bu güzel kokulu ağaca dokunamaz. Her şeyin
karşılığı verildiğinde ve her şey ebediyen belirlendiğinde, bu ağaç adillere ve
seçilmişlere verilecek. Meyvesi seçilmişlere hayat besini olacak. Kuzeye doğru
kutsal bir yerde Yüce Kral’ın evine doğru ekilecek. O zaman adiller ve
seçilmişler neşeyle dolacak, mutlu olacak ve o yüce mekâna girecekler.[36]
10. O ağacın
kokusu onların kemiklerine işleyecek. Dünyada babalarınızınki gibi uzun bir
hayat yaşayacaklar. O günlerde hiçbir sıkıntı, hastalık, dert veya işkence
onlara yaklaşmayacak.”
11. O anda
Yüce Tanrı’yı, Sonsuz Kral’ı kutsadım, çünkü bu ağacı aziz insanlar için O
hazırlamıştı ve onlara verecekti.
Şaşırtıcı Bir
Keşif
25. Bölüm
1. Oradan
dünyanın ortasına gittim. Kutsanmış, bereketli bir yere baktım. Oraya ekilmiş
bir ağaçtan çıkıp serpilen dallar vardı orada. Ve yüce bir dağ gördüm. Doğu
tarafında dağın altından akan bir su vardı. Güneye doğru akıyordu. Doğuda daha
da yüksek bir başka dağ gördüm.
2. İkisinin
arasında ise bir su akıntısının olduğu derin ve dar bir vadi. Batısında
öncekinden daha kısa olan başka bir dağ ve o iki dağ arasında da bir vadi
vardı.
3. Üç dağın
en uzak noktalarında başka derin ve kuru vadiler vardı. Tüm vadiler derin,
dardı ve sert kayalarla kaplıydı. Üzerlerinde hiç ağaç yoktu. O kayalara ve
vadiye şaşkınlıkla baktım. Çok hayret ettim.
Lanetliler Vadisi
26. Bölüm
1. Dedim ki:
“Tamamen ağaçlarla dolu bu kutsanmış arazi ile aradaki bu lanetli vadinin amacı
nedir?”
2. Yanımda
olan yüce melek Uriel cevap verdi: “Bu lanetli vadi sonsuza kadar
lanetlenecekler içindir. Ağızlarıyla Tanrı’ya karşı yakışıksız şeyler söyleyen,
onun şanına karşı küstahlıkla konuşanların hepsi burada toplanacak ve yargıla-
maları burada olacak.
3. Son
günlerde sadıkların huzurunda onlara bir yargılama yapılacak. Merhamet
gösterilenler ise tüm günleri boyunca Tanrı’yı, Sonsuz Kral’ı kutsayacak.
4. Ve
kendilerine gösterdiği merhamet için yargılanma günlerinde O’nu kutsayacaklar.”
Sonra Yüce Tanrı’yı kutsadım ve ona hitap ettim. Yüceliğini övdüm.
Doğuya Yolculuk
27. Bölüm
1. Buradan
doğuya doğru, çöldeki dağ dizisinin ortasına doğru gittim ve sadece bir düzlük
gördüm.
2. Issızdı
ama ağaçlarla, bitkilerle kaplıydı. Yukarıdan üzerine su dökülüyordu.
3. Dökülen su
kuzey-batıya doğru çok güçlü bir şekilde akıyor, her yanda bulut ve çiğ
oluşturuyordu.
28. Bölüm
1. Çölde
başka bir yere gittim ve dağ silsilesinin doğusuna yaklaştım.
2. Orada günlük
ve mürüsafi kokulu ağaçlar gördüm. Başka ağaçlara benzemiyorlardı.
3. Yukarıda,
yakında Doğu dağları görünüyordu.
29. Bölüm
1. Bunların
ilerisine, doğuya doğru gittim ve başka bir yer gördüm. Suyla dolu bir vadi…
2. Orada çok
güzel bir ağaç gördüm. Kokusu sakızağacının kokusu gibiydi.
3. Bu
vadilerin kenarlarında kokulu tarçın gördüm. Buradan doğuya doğru ilerledim.
30. Bölüm
1. Sonra
başka dağlar gördüm. Bunlar arasında ağaç bahçeleri vardı ve bu ağaçlardan
Sarara ve Galbanum[37] denen bir nektar
akıyordu. Bu dağların ötesinde, dünyanın uçlarının doğusunda başka bir dağ
gördüm. Üzerinde sarısabır ağaçları vardı.
2. Bu ağaçlar
bademe benzer sert meyvelerle doluydu. Ağaçların ürettiği bu meyvenin kokusu
tüm kokulardan daha güzeldi.
31. Bölüm
1. Sonra
dağların üzerinden kuzeye baktım ve hint sümbülü, kokulu ağaçlar, tarçın ve
biberle kaplı yedi dağ gördüm.
2. Oradan tüm
o dağların zirvelerine çıktım. Eritre denizinin üzerinden geçtim, uzaklaştım.
Melek Zateel’in üzerinden geçtim. Ve Adalet Bahçesi’ne geldim. O ağaçların
ötesinde, orada büyüyen çok sayıda güzel kokulu, büyük ve heybetli ağaç gördüm.
3. Ve meyvesi
yenildiğinde büyük bir bilgelik veren bilgi ağacını gördüm.[38]
4. Boyu
köknar ağacı kadar, yaprakları ise keçiboynuzu ağacınınkine benziyor. Meyvesi
üzüm salkımı gibi ve çok güzel. Ağacın kokusu çok uzaklara kadar yayılıyor.
Dedim ki: “Bu ağaç ne kadar güzel ve görünüşü ne kadar çekici!”
5. Yanımda
olan yüce melek Rafael cevap verdi: “Bu bilgi ağacıdır. Kadim baban ve annen
senden önce bu ağacın meyvesini yediler ve bilgeliği öğrendiler. Evet, gözleri
açıldı, çıplak olduklarının farkına vardılar ve bu yüzden de bahçeden
çıkarıldılar.”
32. Bölüm
1. Buradan
dünyanın uçlarına gittim. Orada hepsi birbirinden farklı büyük yaratıklar
gördüm. Ve görünüşleri, güzellikleri ve sesleri birbirinden farklı kuşlar
gördüm.
2. O
yaratıkların doğusunda dünyanın uçlarını gördüm.[39] Üzerinde gökler
uzanıyordu ve göklerin kapıları açıktı. Gökteki yıldızların hareketlerini
gördüm. Çıktıkları kapıları saydım ve tüm çıkışları yazdım. Yanımda olan melek
Uriel bana gösterdi ve ben de sayılarını, adlarını, bağlantılarını,
konumlarını, zamanlarını, aylarını not ettim.
3. Bana her
şeyi gösterdi ve benim için yazdı.
4. Adlarını,
yasalarını ve düzenlerini de yazdı.[40]
Kuzeye Yolculuk
33. Bölüm
1. Buradan
kuzeye, dünyanın uçlarına doğru gittim
2. ve tüm
dünyanın uçlarında büyük ve muhteşem bir şey gördüm.
3. Orada
göklerde açık olan üç kapı gördüm. Bunlardan kuzey rüzgârları geçiyordu. Bu
rüzgârlar estiğinde soğuk, dolu, don, kar, çiğ ve yağmur oluyor.
4. Rüzgâr bu
pencerelerin birinden iyilik için esiyor ama diğer iki kapıdan estiği zaman
güçlü esiyor ve evet, dünyaya şiddet, sıkıntı getiriyor.
Batıya Yolculuk
34. Bölüm
1. Oradan
batıya, dünyanın uçlarına doğru gittim,
2. üç açık
pencere gördüm. Doğuda gördüğüme benzer pencere ve geçitler vardı.
Güneye Yolculuk
35. Bölüm
1. Sonra
güneye, dünyanın uçlarına doğru gittim, orada üç açık gök kapısı gördüm.
Buralardan çiğ, yağmur ve rüzgâr çıkıyordu.
2. Buradan
doğuya, göklerin uçlarına gittim ve orada doğuya doğru açık üç gök kapısı
gördüm. Üzerlerinde ise daha küçük kapılar vardı. Göğün yıldızları bu küçük
kapıların her birinden geçip kendilerine gösterilen yolla batıya doğru
gidiyordu.
3. Bunlara
her bakışımda, tüm bu büyük ve muhteşem şeyleri yapan ve O’nu övmeleri ve
sonsuza kadar kutsamaları için eserlerinin ve yaratışının ihtişamını meleklere
ve insanların ruhlarına gösteren Yüce Tanrı’yı sürekli kutsadım.
İnsan Oğlu’nun Hikâyesi
Giriş
37. Bölüm[41]
1. Adem’in
oğlu Şit’in oğlu Enoş’un oğlu Kenan’ın oğlu Mahalalel’in oğlu Yeret’in oğlu
Enok’un ikinci bilgelik vizyonu. Bu, dünyada yaşayanlara anlatmaya başladığım
bilgelik sözlerinin başlangıcıdır. Ruhların Tanrısı’nın önünde açıklayacak
olduğum sözleri duyun eski insanlar ve görün onların neslinden gelenler!
Bunları yalnızca atalara bildirmek daha iyi olurdu ama bilgeliğin başlangıcını
yeni nesillerden de esirgemeyeceğiz.
2. Ruhların
Tanrısı bugüne kadar kimseye böyle bir bilgelik vermedi. Ben bu bilgileri, bana
sonsuz hayat bahşeden Ruhların Tanrısı’nın isteğiyle, sezgi gücümle aldım.
3. Bana üç
hikâye gösterildi ve ben de bunları dünyanın sakinlerine anlatmaya başladım.
İlk Hikâye:
Kötülerin Yargılanması
38. Bölüm [42]
1. Adil
olanlar topluluğu ortaya çıktığında günahkârlar günahlarından dolayı yargılanıp
dünyadan atılacak.
2. Tüm
yaptıklarını Ruhların Tanrısı’na bağlılıkla yapan Adil Kişi adil insanların
gözleri önünde ortaya çıktığında dünyadaki sadıklara ve seçilmişlere ışık
görünecek. O zaman günahkârların yeri neresi olacak ve Ruhların Tanrısı’nı
inkâr edenler nerede kalacak? Doğmamış olsalardı onlar için daha iyi olurdu.
3. Adil
olanların sırları ortaya çıktığında, günahkârlar yargılandığında, inançsızlar
adillerin ve seçilmişlerin huzurundan uzaklaştırıldığında, dünyayı elinde
tutanlar artık güçlü ve yüksek olmayacaklar.
4. Uluların
yüzüne bakamayacaklar, çünkü Ruhların Tanrısı ışığını yücelerin, adillerin ve
seçilmişlerin yüzlerine saçmış olacak. O zaman güçlü krallar mahvolacak,
adillerin ve seçilmişlerin ellerine verilecekler.
5. Ve
hayatları artık sona geldiği için, o zamandan sonra hiçbiri Ruhların
Tanrısı’ndan merhamet dileyemeyecek.
Adillerin Evi
39. Bölüm
1. O günlerde
seçilmişler ve kutsal ırk inecek gökten ve onların tohumu insanoğullarınınkiyle
bir olacak.[43] O günlerde Enok öfke,
gazap, kargaşa ve kovulma kitaplarını aldı
2. ve Ruhların
Tanrısı “onlara merhamet edilmeyecek” dedi.
3. Ve bir
bulut beni dünyadan aldı ve rüzgâr göklerin ucuna götürdü.
4. Orada
başka bir vizyon gördüm. Yücelerin mekânlarını, [adillerin dinlenme yerlerini][44] gördüm. Burada gözlerim
sadık meleklerin bulunduğu mekânları ve uluların bulunduğu dinlenme yerlerini
gördü. İnsanoğulları için istekte bulunuyorlar, yalvarıyorlar, dua ediyorlardı
ve doğruluk onların önünden dünyaya su gibi, merhamet ise çiğ gibi akıyordu.
Ebediyen bunu yapmaya devam edecekler.
5. Orada
gözlerim adaletin, imanın Seçilmiş Kişisini gördü. Onun Ruhların Tanrısı’nın
kanatları altındaki mekânını gördüm. Onun günlerinde doğruluk hüküm sürecek.
6. Ruhların
Tanrısı önünde adiller ve seçilmişler ebediyen sayısız çoklukta olacak.
7. O’nun
önünde tüm adiller ve seçilmişler ateşli ışıklar gibi güçlü olacak, ağızları
hayır duayla dolu olacak, dudakları Ruhların Tanrısı’nın adını övecek. O’nun
önünde doğruluk hiç bitmeyecek.
8. Keşke
orada kalıyor olsaydım. Ruhum o mekâna özlem duydu. Atalarım daha önce burada
bulunmuştu, çünkü Ruhların Tanrısı’nın önünde benimle ilgili durum böyleydi.[45]
9. Ve o
günlerde Ruhların Tanrısı’nın adını övgü sözcükleriyle kutsadım, methettim,
çünkü O’nu övmemi, O’na dua etmemi ihsan etmişti bana.
10. Uzun bir
süre boyunca gözlerim bu yere baktı. “Ezelden ebede kadar kutsansın!” diyerek
takdis ettim Ruhların Tanrısı’nı. O’nun için son yoktur. O dünyanın
yaratılmadan öncesini, dünyanın ne olduğunu ve nesilden nesle nasıl olacağını
bilir.
11. Hiç
uyumayanlar seni kutsar. İhtişamın önünde durur, seni kutsar, över,
yüceltirler: Uludur, Uludur, Uludur Ruhların Tanrısı.
12. Dünyayı
ruhlarla doldurur. Ve burada gözlerim o uyumayanları gördü. O’nun önünde durur,
O’nu kutsarlar: “Sen kutsanmış olansın. Tanrı’nın adı sonsuza kadar
kutsanmıştır.” Ve artık göremeyecek hale gelinceye kadar yüzüm değişti.
Dört Melek
40. Bölüm
1. Sonra,
Ruhların Tanrısı’nın önünde duran binlerce, on binlerce, sayısız varlık gördüm.
2. Ruhların
Tanrısı’nın dört yanında, farklı dört ruh gördüm ve adlarını öğrendim. Benimle
birlikte gelen melek bana onların adlarını söyledi ve sırlarını gösterdi.
3. Ve Yüce
Tanrı’nın önünde övgülerde bulunan o dört varlığın seslerini duydum.
4. İlk ses
Ruhların Tanrısı’nı sonsuza kadar kutsuyordu.
5. İkinci
ses, Ruhların Tanrısı’na bağlı olan Seçilmiş Olan’ı ve Ruhların Tanrısı için
acı çeken seçilmişi[46] övüyordu.
6. Üçüncü ses
dünyanın sakinleri için dua ediyor, Ruhların Tanrısı adına onlar için dilekte
bulunuyordu.
7. Ve
duyduğum dördüncü ses şeytanları[47] uzak tutuyor, Ruhların
Tanrısı’nın önüne gelmelerine ve dünyanın sakinlerini suçlamalarına engel
oluyordu.
8. Sonra
benimle gelen ve bana gizli şeyleri gösteren barış meleğine sordum: “Gördüğüm,
seslerini duyduğum ve yazdığım o dört kişi kimdir?” Ve o da bana dedi ki: “İlki
yüce Mikail’dir. Merhametli ve sabırlıdır.
9.
İnsanoğlunun tüm hastalıklarını ve yaralarını yöneten ikincisi Rafael’dir. Tüm
güçleri yöneten üçüncüsü yüce Gabriel’dir. Ve sonsuz yaşama geçecek olanların
tövbesini ve ümidini yöneten dördüncüsü de Fanuel’dir.” Bunlar Tanrı’nın, En
Yüce’nin dört meleği ve duyduğum dört sestir.
Ruhların Tanrısı,
Hükümdar
41. Bölüm
1. Ardından
göklerin sırlarını, krallığın nasıl bölündüğünü ve insanların eylemlerinin
terazide nasıl tartıldığını gördüm. Orada seçilmişlerin ve uluların mekânlarını
gördüm. Gözlerim günahkârların, Ruhların Tanrısı’nın adını inkâr edenlerin
oradan nasıl uzaklaştırıldığını gördü. Onlar Ruhların Tanrısı’nın cezası
nedeniyle oradan çekilip götürülür ve onlara rahat yoktur.
2. Ve orada
gözlerim şimşeğin, gök gürültüsünün, rüzgârların sırlarını, rüzgârların dünya
üzerinde esmek için nasıl bölündüklerini, bulutların ve çiğin sırlarını,
nereden çıktıklarını ve dünyanın toprağını nasıl doyurduklarını gördü.
3. Orada
rüzgârların bölündüğü kapalı hazneleri, dolu ve rüzgârların haznesini, sisin,
bulutların haznesini ve dünyanın yaratılışından beri dünya üzerinde olan bulutu
gördüm.
4. Güneş’in[48] ve Ay’ın haznelerini,
Ayların[49] nereden çıktılarını ve
nereye döndüklerini gördüm. Olağanüstü devridaimlerini, birinin diğerinden daha
muhteşem oluşunu, sabit yörüngelerini, o yörüngeden sapmayışlarını,
yörüngelerine hiçbir şey eklemeyip hiçbir şey çıkarmayışlarını, birbirlerine
bağlı oluşlarını ve yeminlerini tutuşlarını gördüm. Önce Güneş çıkar ve
Ruhların Tanrısı’nın emrine göre yolunu kateder. Adı sonsuza kadar kudretlidir.
5. Sonra
Ay’ın gizli ve açık yörüngesini gördüm. Ruhların Tanrısı’nın önünde Ay gece ve
gündüz birbirinin zıddı olan o yörüngelerde ilerler. Güneş ve Ay Tanrı’ya
şükreder, övgüde bulunur ve dinlenmezler. Çünkü onların şükürleri onlar için
dinlenmedir. Parlak Güneş bazen bereketli, bazen lanetleyici olan değişiklikler
yapar.
6. Ay’ın
yörüngesi adillere aydınlık, günahkârlara karanlıktır. Aydınlık ile karanlığı
birbirinden ayıran Tanrı insanların ruhlarını da birbirinden ayırmıştır.[50] Kendi adaleti nedeniyle
adil ruhları güçlendirmiştir.
7. Buna ne
bir melek ne de herhangi başka bir güç engel olabilir. Hepsi için bir yargıç
atar ve atadığı yargıç O’nun önünde her şeyi yargılar.
Bilgeliğin Mekânı
42. Bölüm
1. Bilgelik
yaşayabileceği bir yer bulamadı ve ona göklerde bir yer verildi.
2.
İnsanoğulları arasında yaşamaya geldi ama bir yer bulamadı. Eski yerine dönüp
melekler arasındaki koltuğuna oturdu. Adaletsizlik ileri çıktı. Aramadığı
şeyler buldu ve onlarla birlikte kaldı, çöldeki yağmur ve susuz bir arazideki
çiğ gibi.
Evrenin Diğer
Gizemleri
43. Bölüm
1. Bir başka
görkemli şeyi ve gökteki yıldızları gördüm. O’nun onları adlarıyla nasıl
çağırdığını gördüm, sesini duydum. Işıklarına, yerlerinin genişliklerine,
görünme günlerine ve yörüngelerine göre doğru bir dengeleme ile nasıl
tartıldıklarını gördüm. İhtişam, ihtişam yaratıyordu ve bunlar meleklere ve
inananlara dönüşüyordu.
2. Benimle
birlikte gelen, bana sırları gösteren meleğe sordum: “Bunlar nedir?” Dedi ki:
“Ruhların Tanrısı sana onların bir görüntüsünü gösterdi. Bunlar dünyada yaşayan
ve Ruhların Tanrısı’nın adına ilelebet inanan uluların adlarıdır.”
44. Bölüm
Bu ihtişamla
ilgili gördüğüm bir başka şey: Bazı yıldızlar yükselip parlaklığa dönüşüyordu
ve arkalarında hiçbir iz bırakmıyorlardı.
İkinci Hikâye:
Sadıkların Kaderi
45. Bölüm
1. Bu hikâye,
uluların mekânının ve Ruhların Tanrısı’nın adını inkâr edenler hakkındaki
İkinci Hikâyedir.
2. Onlar ne
göğe yükselecek ne de dünyaya geleceklerdir. Ruhların Tanrısı’nın adını inkâr
eden, bu nedenle de acı ve keder gününü bekleyen günahkârların kaderi bu
olacak.
3. O gün
Seçilmiş Olan şanlı tahtına oturacak, insanların işlerini kontrol edecek.
İnsanların sayısız mekânları olacak ve ruhları Benim Seçilmiş Olanım’ı[51] gördüğünde ve Şanlı adımı
söylediğinde, o yerlerde o insanların ruhları güçlenecek.
4. O gün
Benim Seçilmiş Olanım’ı onlar arasında oturtacağım. Göğü dönüştürüp
kutsayacağım ve onu ebedi bir ışık haline getireceğim.
5. Dünyanın
da çehresini değiştireceğim. Onu kutsayacağım ve seçilmişlerimi orada
oturtacağım. Günahkârlar ve suçlular oraya adım atmayacak. Adil olanlara huzur
vererek onları tatmin ettim ve önüme koydum. Ama günahkârları önümde bir
yargılama bekliyor, onları dünyanın üzerinden silebileyim diye.
46. Bölüm
1. Ve orada
Kadim Olan’ı gördüm. Başı yün gibi beyazdı. Yanında yüzü insan yüzüne benzeyen
başka biri daha vardı. Yüzü çok güzeldi; tıpkı kutsal meleklerden birinin yüzü
gibiydi. Benimle birlikte gelen ve bana tüm sırları gösteren meleklerden birine
o adamın kim olduğunu, nereden geldiğini ve neden Kadim Olan’la birlikte
olduğunu sordum.
2. Cevap
verdi: “Bu adil olan İnsan Oğlu’dur;[52] onun içinde adalet
vardır. O tüm hazineleri ortaya çıkartır çünkü Ruhların Tanrısı onu bunu
yapması için seçti. Onun topluluğu Ruhların Tanrısı önünde sonsuza kadar
üstündür.
3. Gördüğün o
insan kralların ve kudretlilerin mekânlarını, güçlülerin tahtını sarsacak.
Kudretlilerin hâkimiyetini zayıflatacak ve günahkârların dişlerini kıracak.
4. Kralları
tahtlarından ve krallıklarından çıkaracak çünkü onlar O’nu övüp kutsamıyor ve
krallığın onlara nereden verildiğini alçakgönüllülükle kabul etmiyorlar. Ve o
güçlülerin yüzünü yere indirecek. Onları utanç içinde bırakacak. Mekânları
karanlık, yatakları solucanlar olacak. Yataklarından kalkma umutları olmayacak
çünkü Ruhların Tanrısı’nın adını övmezler.
5. Onlar En
Yüce’ye karşı ellerini kaldıran, yaşadıkları dünyayı ayakları altında
ezenlerdir. Onların tüm yaptıkları adaletsizliktir ve güçleri zenginliklerinden
gelir. Elleriyle yaptıkları tanrılara inanırlar ve Ruhların Tanrısı’nın adını
inkâr ederler. Onlar elbette O’nun topluluklarının mekânlarından ve Ruhların
Tanrısı’nın adına bağlanan inançlıların tapınaklarından atılacaklardır.”
Sadıkların Duası
47. Bölüm
1. O günlerde
adillerin duası ve kanları Ruhların Tanrısı’nın önüne yükselecek.
2. O günlerde
gökte yaşayan ulular tek ses olacak. Adillerin duası boşa gitmesin,
yargılansınlar ve sonsuza kadar acı çekmesinler diye, dökülen kanları ve
duaları adına Ruhların Tanrısı’na ricada bulunacak, dua edecekler ve O’nun
adını övüp kutsayacaklar.
3. O günlerde
Kadim Olan’ı ilahi tahtına otururken gördüm. Cennette O’nun ve etrafında ve
önünde duran tüm topluluğunun önünde açıldı yaşayanların kitabı.
4. Uluların
kalpleri neşeyle doldu çünkü adillerin sayısı sunuldu, duaları duyuldu ve
Ruhların Tanrısı adillerin kanını övdü.
İnsan Oğlu,
Kadim Olan, Yargılama
48. Bölüm
1. Ve o yerde
adaletin ebedi çeşmesini gördüm. Etrafında çok sayıda bilgelik çeşmesi de
vardı. Tüm susayanlar onlardan içiyor, bilgelikle doluyordu. Adillerle,
ulularla ve seçilmişlerle kalıyorlardı.
2. O saatte
İnsan Oğlu Ruhların Tanrısı’nın önüne çağrıldı, Kadim Olan’ın önünde adı
söylendi.
3. Evet,
Güneş ve burçlar yaratılmadan önce, göğün yıldızları yaratılmadan önce, adı Ruhların
Tanrısı’nın önünde söylendi. O, adillerin düşmemek için yaslanacakları bir asa
olacak. milletlerin ışığı, kalpleri hasta olanların umudu olacak.
4. Dünyada
yaşayan herkes onun önünde diz çökecek, onu kutsayacak, övecek ve Ruhların
Tanrısı’nın adına ona şarkılar söyleyecek.
5. Seçilmiş
Olan ve Gizli Olan dünya yaratılmadan önce bu amaçla seçildiler ve sonsuza
kadar O’nun önünde olacaklar.
6. Ve
Ruhların Tanrısı’nın bilgeliğini ululara ve adillere gösterdi, çünkü O adiller
topluluğunu korur. Adiller bu adaletsizlik dünyasından nefret ettiler,
aşağıladılar ve Ruhların Tanrısı’nın adına bu dünyanın tüm işlerinden ve
hallerinden nefret ettiler.
7. Onun
adıyla kurtarılacaklar ve onun iradesi onların hayatları olacak. O günlerde
dünyanın kralları ve dünyaya sahip olan kudretliler, ellerinin yaptıkları
nedeniyle yüzlerini eğecekler.
8. Korku ve
felaket günlerinde ruhları kurtarılmayacak. Onları Seçilmiş Olanım’ın eline
vereceğim.
9. Tıpkı
samanın ateşte yanışı gibi adillerin huzurunda onların yüzleri yanacak ve
kurşunun suda batması gibi adillerin karşısında batacaklar ve onlardan hiçbir
iz kalmayacak.
10. Onların
felaket gününde dünyada huzur olacak.
11. Onun
huzurunda düşecekler ve tekrar kalkamayacaklar. Onları elleriyle tutup
kaldıracak kimse olmayacak çünkü onlar Ruhların Tanrısı’nı ve onun Mesih’ini[53] inkâr ettiler!
Sadıkların Bilgeliği
48. Bölüm [54]
1. Onun
önünde bilgelik su gibi saçılır, ihtişam asla bitmez. O adaletin tüm sırlarında
güçlüdür,
2. adaletsizlik
bir gölge gibi tükenecek, devam etmeyecek çünkü Seçilmiş Olan Ruhların
Tanrısı’nın önünde duruyor. Onun ihtişamı ebedidir ve gücü tüm nesiller boyu
devam eder.
3. Onda
bilgeliğin ruhu, kavrayış ve güç yayan ruh, adalete uyanların ruhu vardır.
4. O gizli
şeyleri yargılayacak ve kimse onun önünde tek kelime yalan söyleyemeyecek.
Çünkü o kendi iradesiyle Ruhların Tanrısı’nın önünde Seçilmiş Olan’dır.
Yargılamada
Merhamet
49. Bölüm
1. O günlerde
ulular ve seçilmiş olanlar değişecek. Günlerin ışığı üzerlerine doğacak.
İhtişam ve onur onlara dönecek.
2. Felaket
gününde şeytan günahkârlarla toplanmış olacak ama Ruhların Tanrısı’nın adıyla
adalet muzaffer olacak.
3. Tövbe
etsinler ve yaptıklarını bıraksınlar diye bu diğerlerine gösterilecek. Ruhların
Tanrısı’nın önünde hiçbir onurları olmayacak ama onun adıyla kurtarılacaklar ve
Ruhların Tanrısı onlara merhamet gösterecek çünkü onun merhameti büyüktür. Ve O
yargılamasında da doğrudur. O’nun ihtişamının önünde adaletsizlik kendini
sürdüremez. Tövbe etmeyenler O’nun önünde yok olacaktır.
4. “Artık
onlara merhamet etmeyeceğim” der Ruhların Tanrısı.
Diriliş
50. Bölüm
1. Ve o
günlerde dünya ona emanet edileni rahminden teslim edecek,[55] cehennem borçlu olduğunu
iade edecek ve yıkılışlar sahip olunanı yeniden düzenleyecek.
2. O
günlerde, onlar arasından adil ve ulu olanları seçecek, çünkü kurtarılacakları
gün geldi.
3. Seçilmiş
Olan o günlerde tahtına oturacak, tüm bilgelik sırları ağzından dökülecek,
çünkü o sırları ona Ruhların Tanrısı verdi ve onu onurlandırdı.
4. O günlerde
dağlar koçlar gibi sıçrayacak, tepeler süte doymuş kuzular gibi tepinecek
5. ve
göklerdeki meleklerin yüzü sevinçle parlayacak. Çünkü Seçilmiş Olan o günlerde
ortaya çıkacak. Dünya sevinecek, üzerinde doğruluk hâkim olacak ve seçilmişler
orada yürüyecek.
Metal Dağlar
51. Bölüm
1. O
günlerden sonra, tüm gizli görüntüleri gördüğüm yerde bir hortuma yakalandım ve
batıya doğru taşındım.
2. Orada
gözlerim göklerin tüm sırlarını ve dünyada mevcut olan her şeyi gördü: demirden
bir dağ, bakırdan bir dağ, gümüşten bir dağ, altından bir dağ, nikelden bir dağ
ve kurşundan bir dağ.
3. Benimle
birlikte gelen meleğe sordum: “Gizlilik içinde gördüğüm bu şeyler nedir?”
4. O da dedi
ki: “Gördüğün o bu şeyler onun Mesih’inin dünyada güçlü ve etkili olabilmesi
içindir.”
5. Sonra bu
barış meleği bana dedi ki: “Biraz bekle, göreceksin. Ruhların Tanrısı’nın
bildirdiği tüm sırlar sana gösterilecek. Gördüğün bu dağlar, demir dağ, bakır
dağ, gümüş dağ, altın dağ, nikel dağ ve kurşun dağ; Seçilmiş Olan’ın önünde
ateşin önündeki mum gibi, yukarıdan bu dağların üzerine dökülen su gibi olacak.
Onun ayakları önünde güçsüz olacaklar.
6. Ve o
günlerde kimse ne altınla, ne de gümüşle kendini kurtaramayacak.
7. Kimse
kaçamayacak.
8. Ne savaş
için demir, ne de zırh için bir elbise olacak. Metalin faydası olmayacak,
kalayın faydası olmayacak ve kurşun istenmeyecek.
9. Seçilmiş
Olan Ruhların Tanrısı’nın önünde ortaya çıktığında tüm bu şeyler dünyanın
üzerinden silinip yok olacak.”
Derin Vadideki
Yargılama
52. Bölüm
1. Orada ağzı
açık, derin bir vadi gördüm.
2. Dünyada,
denizde ve adalarda yaşayan herkes ona hediyeler, hatıra eşyaları getirecek ama
o derin vadi dolmayacak. Onlar elleriyle suçlar işler, yaptıkları her şeyi
suçla tüketirler; ama onlar, günahkârlar, Ruhların Tanrısı’nın huzurunda yok
edilecek, dünyanın üzerinden sonsuza kadar uzaklaştırılacaklar.
3. Gittim ve
orada Şeytan için her türlü silah hazırlayan ceza meleklerini gördüm.
4. Yanımda
gelen huzur meleğine sordum: “Bu silahları kimin için hazırlıyorlar?”
5. Bana dedi
ki: “Bunları bu dünyanın kralları ve güçlüleri için hazırlıyorlar ki bunlarla
yok edilsinler!
6. Seçilmiş
ve adiller topluluğu ortaya çıktığında, Ruhların Tanrısı adına onlar artık
engellenmeyecekler.
7. Ve bu
dağlar onun huzurunda toprak gibi, tepeler çeşme gibi olacak ve adiller
günahkârların baskısından kurtulacak.”
53. Bölüm
1. Baktım,
dünyanın bir başka tarafına döndüm ve ateş içinde yanan derin bir vadi gördüm.
2. Kralları
ve güçlüleri getirip bu derin vadinin içine koydular.
3. Orada
gözlerim onlar için nasıl ağırlığı ölçülmez demir zincirler yapıldığını gördü.
4. Ve benimle
gelen barış meleğine sordum: “Bu zincirler kimin için hazırlanıyor?”
5. O da dedi
ki: “Bunlar Azazil’in topluluğu için hazırlanıyor, onları hapsedip cehennem
çukuruna bağlamak için. Ve Ruhların Tanrısı’nın emrettiği gibi, çeneleri sert
taşlarla kaplanacak.
6. Mikail,
Cebrail, İsrafil ve Fanuel o büyük günde onları alıp yanan ateşe atacak ki
Ruhların Tanrısı onların adaletsizliklerinin, Şeytan’a hizmet etmelerinin ve
dünyadakileri yoldan çıkarmalarının öcünü alabilsin.”
7. O günlerde
Ruhların Tanrısı’ndan ceza gelecek ve göklerin üzerindeki su hazneleri ve
dünyanın altındaki su çeşmeleri açılacak.
8. Ve sular
sularla birleşecek;
9. göklerin
üzerindeki su eril,
10. dünyanın
altındaki su dişildir.[56] Ve o zaman dünyada
yaşayan herkes ve göklerin uçlarının altında yaşayanlar yok edilecek.
11. Bu yolla
dünyada yaptıkları adaletsizlikleri bilecek, bu şekilde yok edilecekler.
54. Bölüm
1. Sonra
Kadim Olan pişmanlık duydu ve dedi ki: “Dünyada yaşayan herkesi boşu boşuna yok
ettim.”
2. Ve büyük
adıyla yemin etti: “Bundan sonra dünyada yaşayan herkese böyle yapmayacağım.
3. Göklerde
bir imza atacağım ve yerle gök durdukça o imza benimle onlar arasında bir güven
simgesi olacak. Bu, buyruğuma uygundur.”[57]
4. “Felaket
ve acı gününde meleklerin eliyle onların hakkından gelmek istediğimde,
kızgınlığım ve cezam onlar üzerinde olacak.
5. Siz
dünyada yaşayan güçlü krallar, Seçilmiş Olan’ımı, onun görkemli tahtta oturup
Azazil’i, tüm işbirlikçilerini ve yardımcılarını Ruhların Tanrısı’nın adıyla
nasıl yargıladığını görmek zorunda olacaksınız.”
6. Orada
cezalandırma melekleri ordularının yürüdüğünü, ellerinde demirden ve bronzdan
zincirler tuttuklarını gördüm. Benimle gelen barış meleğine sordum: “O
zincirleri tutanlar kime gidiyor?”
7. O da bana
dedi ki: “Seçilmişlerine ve sevdiklerine gidiyorlar; vadinin derin çukuruna
atılabilsinler diye. O zaman o vadi onların seçilmişleri ve sevdikleriyle
dolacak, hayatlarının günleri tükenecek ve o zamandan sonra yoldan çıkış
günleri sayılamayacak kadar çok olacak.”
8. O günlerde
prensler toplanacak, başlarını doğuya, Partlara ve Medlere çevirecekler.
Kralları bir huzursuzluk içine sokup rahatsız edecekler ve tahtlarından
kaldıracaklar. Krallar bulundukları yerden bir aslanın ininden çıktığı gibi
çıksın, bir sürünün ortasındaki aç kurtlar gibi ileri fırlasınlar diye.
9. Yukarı
gidip seçilmişlerinin topraklarına adım atacaklar ve seçilmişlerinin toprağı
onların önünde bir harman yeri ve yol olacak. Ama Benim Seçilmiş Olanım’ın
şehri onların atlarına engel olacak. Kendi aralarında bir savaşa tutuşacaklar
ve kendi sağ kolları onlara karşı güçlü olacak.
10. Yeteri
kadar kişi katledilene kadar ne bir adam komşusunu veya kardeşini bilecek, ne
de bir oğul babasını veya annesini. Cezaları boşuna olmayacak.
11. O
günlerde Cehennem Dağı’nın ağzı açılacak, onlar onun içine girecekler ve
sonları gelecek. Cehennem seçilmişlerin huzurunda günahkârları tüketecek.
55. Bölüm
1. Ondan
sonra üzerlerinde insanların olduğu bazı arabaların geldiğini gördüm.
2. Doğudan ve
batıdan güneye doğru esen rüzgârla geliyorlardı. Arabaları büyük bir gürültü
çıkarıyordu
3. ve tüm bu
kargaşa yaşanırken, göklerdeki ulular bunu fark etti. Dünyanın sütunları
yerinden oynadı ve bunun sesi göklerin bir ucundan diğerine kadar duyuldu.
4. Hepsi
düşüp Ruhların Tanrısı’nın önünde diz çöktüler. Böylece İkinci Hikâye sona
erer.
56. Bölüm
1. Ve
ulularla ve seçilmişlerle ilgili üçüncü Hikâye’yi anlatmaya başladım.
2. Ne mutlu
size ulular ve seçilmişler, çünkü sizin kaderiniz güzeldir!
3. Ulular
güneşin ışığında, seçilmişler ebedi hayatın ışığında olacak. Hayatlarının
günleri sonsuz olacak ve uluların günleri sayısız olacak. Işığı arayacaklar ve
Ruhların Tanrısı’ndan adaleti bulacaklar.
4. Ebedi
Tanrı’nın adıyla ulular huzur bulacak.
5. Ardından
gökteki ululara denecek ki “Adaletin sırlarını, inancın mirasını arayın çünkü
dünya güneş gibi parladı ve karanlık geçti.” Hiç bitmeyen bir ışık olacak ve
günler hiç sona ermeyecek. Ruhların Tanrısı’nın önünde ışık güçlü olacak ve
Ruhların Tanrısı’nın önünde doğruluğun ışığı sonsuza kadar sürecek.[58]
57. Bölüm
1. O günlerde
gözlerim şimşeklerin, ışıkların ve bunların yaptıkları yargılamaların sırlarını
gördü.
2. Bu ışıklar
Ruhların Tanrısı’nın kararına göre kutsamak ve lanetlemek için çakarlar.
3. Orada gök
gürlemesinin sırlarını ve göklerde sesinin nasıl yankılandığını duydum. Bana
dünyada olanlar da gösterildi. Ruhların Tanrısı’nın isteğiyle, gök gürlemesi
hem barış ve kutsama, hem de lanet içindir.
4. Bunun
ardından iyilik ve bereket için çakan şimşeklerin ve ışıkların tüm sırları
gösterildi bana. Kutsama ve bereket için [olduklarını gördüm][59]
58. Bölüm
1. Enok’un
hayatında, beş yüz yılında, yedinci ayda ve ayın on dördüncü gününde, o
Hikâye’de göklerin göğünün nasıl kudretli bir şekilde sallandığını gördüm. En
Yüce’nin topluluğu, melekler, binlerce, on birlerce kere on binlerce varlık
büyük bir huzursuzluk içinde titredi. Sonra Kadim Olan’ın şanlı tahtında
oturduğunu gördüm. Melekler ve ulular O’nun etrafında duruyordu. Ve beni büyük
bir titreme ve korku sardı. Belim bükülüp gevşedi. Dizlerim çözüldü ve yüzüstü
düştüm. Ve yüce kutsal meleklerden biri olan kutsal melek Mikail gönderdi.
2. O melek
beni kaldırınca ruhum geri döndü. Çünkü o orduya, göklerin o hareket ve
sallantısına bakmaya dayanamamıştım.
3. Mikail
bana dedi ki: “Bu vizyondan neden korktun?
4. O’nun
merhameti bugüne değin sürdü. Dünyada yaşayanlara karşı hep merhametli ve
sabırlı oldu.
5. Ama doğru
yasaya tapmayanlar, doğru yargılamayı inkâr edenler ve onun adını boşu boşuna
ağzına alanlar için Ruhların Tanrısı’nın hazırladığı yaptırım, ceza ve
yargılama günü geldiğinde,
6. o gün
seçilmişler için bir anlaşma, günahkârlar için ise bir sınanma günü olacak.
[Ruhların Tanrısı’nın gönderdiği ceza onları bulduğunda onlarla kalacak ki,
Ruhların Tanrısı’nın cezası boşa gitmesin. Bu ceza çocukları anneleriyle,
babalarıyla birlikte öldürecek. Sonra da O’nun merhamet ve sabrına göre
yargılama olacak.][60]
7. O günde
yiyecek olarak iki canavar türeyecek. Bunlardan dişi olanının adı Leviathan
olacak ve denizlerin diplerinde, su kaynaklarının üstlerinde yaşayacak.
8. Bunlardan
erkek olan canavar ise Behemoth adını taşır. Göğüsünün üzerinde hareket eder ve
görülemez bir vahşiliği vardır.
9. Bunun,
seçilmişlerin ve adillerin kaldığı, Tanrı’nın yarattığı ilk insan olan Adem’in
yedinci kuşağı olan büyükbabamın kaldığı bahçenin doğusundaki adı Dendayen’dir.
10. Diğer
melekten bana o canavarların gücünü, bir günde nasıl ayrılıp birinin denizlerin
derinliklerine, diğerinin çöle yerleştirildiğini bana anlatmasını istedim.
11. Melek
bana dedi ki: “Sen insanoğlu, sen sır olan şeyi bilmek istiyorsun.”
12. Yanımda
olan barış meleği bana dedi ki: “Bu iki canavar, Tanrı’nın büyük günü için
hazırlanıyor. O gün yiyecek olarak yenecekler.”
13. Ve
çocuklar anneleriyle, oğullar babalarıyla öldürülecekler
14. Ve
Ruhların Tanrıs’nın cezalandırması devam edecek, bu cezalandırma boşuna
olmayacak. Ve hepsinin sonunda merhametle yargılama olacak.
59. Bölüm
1. Ve bir
başka melek benimle konuştu,
2. göklerin
üzerinde ve yerin derinliklerinin altında, göklerin uçlarında ve göklerin
temelinde ilk ve son sırların ne olduğunu gösterdi.
3. Bana
rüzgâr pencerelerini,
4.
rüzgârların nasıl bölündüğünü ve nasıl tartıldıklarını, rüzgârın gücüne göre
rüzgâr pencerelerinin nasıl anlaşıldığını gösterdi.
5. Işıkların
ve Ay’ın ışığının kendine özgü gücünü de gösterdi. Ve yıldız kümelerinin
adlarını ve tüm kümelerin nasıl bölündüğünü anlattı.
6. Düştükleri
yerlere göre gök gürlemelerini, ışık çıkaran tüm şimşek gruplarını ve itaat
ettikleri toplulukları anlattı.
7. Gök
gürlemesinin meydana gelmeyi beklemek için dinlenme yerleri vardır. Gök
gürlemesi ve şimşek birbirinden ayrılmaz. Aynı nefeste hareket etmezler[61] ve birbirlerinden hiç
ayrılmazlar.
8. Şimşek
çaktığında gök gürlemesi ses çıkarır ve bu gürleme sırasında bir nefes bunları
ayırır ve ikisini eşit şekilde böler. Gök gürlemelerinin kaynağı kum gibi
çoktur. Gök gürlerken bir dizginle geri çekilir ve dünyanın yerlerine göre
ileri fırlatılır.
9. Denizin
ruhu her şeye muktedir ve güçlüdür; gücüyle denizi dizginler. Aynı şekilde onu
ileri iter ve dünyanın dağları arasına yayar. Kırağının ruhu kendi meleğidir ve
iyi bir melektir. Karın ruhu büyük gücüyle hazneleri terk eder. Orada özel bir
ruh vardır ve ondan duman gibi yükselir; adı kırağıdır.
10. Sisin
ruhu diğerleriyle kalmaz, özel bir haznesi vardır.
11. Çünkü
onun rotası hem aydınlıkta hem karanlıkta, hem kışın hem de yazın harikadır.
Haznesi parlaktır ve içinde bir melek vardır.
12. Çiğin
ruhu göklerin uçlarında kalır, yağmur hazneleriyle bağlantılıdır. Kışın ve
yazın seyrine devam eder. Onun bulutları ve sis bulutları bağlantılıdır ve
birbirleriyle değiş tokuşları vardır.
13. Yağmurun
ruhu haznesinden çıktığı zaman melekler gelir, hazneyi açıp onu dışarı çıkarır
ve yağmur tüm dünyaya yayıldığında dünyadaki sularla birleşir. Sular dünyada
yaşayanlar içindir; göklerdeki En Yüce’nin toprağa verdiği besindir.
14. Bu yüzden
yağmur için belirli bir ölçü vardır ve bu meleklerin sorumluluğundadır.
15 Tüm bu
şeyleri Adillerin Bahçesi’ne yaklaşırken gördüm.
Seçilmişlerin
Yargılanması ve Cennetin ölçümü
60. Bölüm
1. O günlerde
o meleklere uzun ölçüm şeritleri verildi.[62] Melekler kendilerine
kanatlar alıp uçtular ve kuzeye doğru gittiler.
2. Meleğe
sordum: “Neden ölçüm şeritleri alıp gittiler?” O da dedi ki: “Ölçmeye gittiler.”
3. Ve benimle
gelen melek dedi ki: “Adillerin ve onların birbirleriyle olan bağlarını
ölçecekler ki sonsuza kadar Ruhların Tanrısı’nın adıyla huzur içinde
kalabilsinler.
4. Ve
seçilmişler seçilmişlerle birlikte kalmaya başlayacak.
5. İnanca o
ölçüler verilecek ve adaleti güçlendirecektir.
6. O ölçüler
dünyanın derinliklerinin tüm sırlarını ortaya çıkaracaktır.
7. Çölün yok
ettiği, vahşi hayvanların yediği, denizdeki balıkların yediği kişiler Seçilmiş
Olan’ın gününde dönüp orada dursun diye. Çünkü Ruhların Tanrısı’nın önünde
hiçbiri yok edilmeyecek ve hiçbiri yok edilemez.
8. Ve
göklerin üzerinde oturan herkes bir emir aldı; onlara tek bir güç, tek bir ses
ve ateşe benzer tek bir ışık verildi.
9. Sözleri
ile önce Seçilmiş Olan’ı kutsadılar, yücelttiler ve bilgelikle onurlandırdılar.
Bilgeliği sözlerle , yaşam nefesi ile verdiler.
10. Ruhların
Tanrısı Seçilmiş Olan’ı onurlu tahtına oturttu.
11. Böylece o
göklerdeki uluların tüm yaptıklarını yargılayacaktır. Onların yaptıkları
terazide tartılacaktır. Ve o dönüp Ruhların Tanrısı’nın adıyla, sözüyle ve
O’nun adil yargılamasıyla onların gizli amellerini yargıladığında,
12. o zaman
hepsi tek ses olup Ruhların Tanrısı’nın adını kutsayacak, onurlandıracak,
yüceltecek.
13. O zaman
göklerin topluluğu ve yukarıdaki tüm ulular, hatta Tanrı’nın topluluğu,
Kerubim, Serafim ve Ofanim, tüm güç melekleri, tüm üstünlük melekleri, Seçilmiş
Olan, ve dünyanın üzerindeki, suyun üzerindeki diğer güçler çağrılacak.
14. O gün
hepsi tek ses olup iman ruhuyla, bilgelik ve sabır ruhuyla, merhamet ruhuyla,
yargılama ve huzur ruhuyla, iyilik ruhuyla Tanrı’yı kutsayacak, övecek ve
onurlandıracak. Evet, hepsi tek bir sesle diyecek ki: ‘O kutsanmıştır ve
sonsuza kadar kutsansın Ruhların Tanrısı’nın adı.’Gökteki tüm o uyumayanlar
O’nu kutsayacak.
15.
Göklerdeki tüm ulular O’nu kutsayacak. Hayat bahçesinde kalan tüm seçilmişler,
kutsayabilecek, onurlandırabilecek, yüceltebilecek tüm ışık ruhları senin
kutsal adını ebediyen onurlandıracak ve kutsayacak.
16. Ruhların
Tanrısı’nın merhameti ve sabrı çok olduğu için, yaptığı, yarattığı her şeyi
ululara ve seçilmişlere bildirdi.”
Kralların
ve Yöneticilerin Suçlanışı
61. Bölüm
1. Tanrı
krallara, güçlülere, soylulara ve dünyada kalanlara emretti: “Gözlerinizi açın
ve boynuzlarınızı kaldırın, eğer Seçilmiş Olan’ı tanıyabilirseniz.”
2. Ruhların
Tanrısı şanlı tahtına oturdu,
3. Adalet
ruhu Seçilmiş Olan’ın üzerine döküldü;
4. onun
ağzından çıkan kelimeler tüm günahkârları öldürür, tüm inançsızlar onun önünde
yok olur.
5. O gün tüm
krallar, kudretliler, soylular ve dünyayı elinde tutanlar ayağa kalkacak, onun
nasıl şanlı tahtında oturduğunu ve önünde uluların adaletle yargılanışını ve
6. önünde
hiçbir şeyin söylenmeyişini, bunun beyhude olduğunu görecekler.
7. Ve doğum
sancısı içinde, oğlu rahminin ağzına gelmiş, zorlukla onu doğurmakta olan bir
kadın gibi onlara bir ağrı gelecek.
8. Bu Kadın
Oğlu’nu[63] şanlı tahtında otururken
görünce birbirlerine bakacaklar,
9. titreyip
boyunlarını eğecekler ve bir sancıyla kaplanacaklar.
10. Kudretli
krallar ve dünyayı elinde tutanlar, bu herkesi yöneten ve şimdiye kadar
gizlenmiş olanı kutsayacak, onurlandıracak, övecek. Evet, o İnsan Oğlu baştan
beri gizlen-
mişti. En Yüce Olan onu kendi
kudretinin huzurunda tutmuş, onu seçilmişlere bildirmişti.
11. Ve ulular
ve seçilmişler topluluğu o gün onun önünde duracak.
12. Tüm
kudretli krallar, soylular ve dünyayı yönetenler bu İnsan Oğlu’nun önünde
başlarını eğecek, ona tapacak
13. ve
umutlarını ona bağlayıp, yalvarıp merhamet dileyecekler.
14. Ama
Ruhların Tanrısı onlara öylesine bastıracak ki, onlar Seçilmiş Olan’ın
huzurundan uzaklaşacaklar. Yüzleri utançla dolacak, çehreleri kararacak. Ceza
melekleri intikam için onları alacak çünkü onlar O’nun çocuklarına ve
seçilmişlerine eziyet etti. Ulular ve seçilmişler bunu izleyecek. Bu
gördüklerine sevinecekler çünkü Ruhların Tanrısı’nın gazabı onların üzerinde
olacak
15. ve
Ruhların Tanrısı’nın kılıcı onların kanlarıyla sarhoş olacak. Ulular ve
seçilmişler o gün kurtarılacak. Bir daha asla günahkârların ve yasayı
çiğneyenlerin yüzlerini görmeyecekler.
16. Ruhların
Tanrısı onların üzerinde kalacak.
17. Sonsuza
kadar bu İnsan Oğlu’yla birlikte kalacaklar, yiyecekler, yatacaklar ve
kalkacaklar.
18. Ulular ve
seçilmişler yükselecek; artık boyunları eğik olmayacak. Ruhların Tanrısı’nın
hayat elbisesini giyecekler. Bu hayat elbiseleri Ruhların Tanrısı’ndan gelecek
ve hiç eskimeyecek. Ruhların Tanrısı’nın önünde ışığınız bitmeyecek.
Kralların
ve Yöneticilerin Ümitsiz Sonu
62. Bölüm
1. Ve o
günlerde dünyayı elinde tutan güçlü krallar, Ruhların Tanrısı’nın önünde yere
kapanıp günahlarını kabul etmek için, kısa bir soluklanmak için, teslim
edildikleri ceza meleklerinden izin isteyecekler.
2. Ruhların
Tanrısı’nı kutsayacak, yüceltecekler: “Kutsanmıştır Ruhların Tanrısı, Kralların
Tanrısı, Güçlülerin Tanrısı, Yöneticilerin Tanrısı, İhtişam Tanrısı ve Bilgelik
Tanrısı.
3. O her
gizli şeyi aydınlatacaktır.
4. Senin
kudretin tüm nesillere hükmeder, şanın ebedidir.
5. Sırların
derin ve sayısızdır. Adaletin sorgulanmaz.
6. Şimdi
Ruhların Tanrısı’nı, Kralların Kralı’nı övmemiz, kutsamamız gerektiğini
biliyoruz.”
7. Ve
diyecekler ki: “O’nu övmemiz, şükredip kutsamamız ve iman etmemiz için kim bize
fırsat verecek?
8. Şimdi
biraz zaman istiyoruz ama istediğimizi alamıyoruz. Buraya çekildik, mahrum
kaldık. Işığımız sona erdi ve mekânımız sonsuza kadar karanlık.
9. Çünkü onun
önünde inanmadık. Kralların Tanrısı’nın adını onurlandırmadık, tüm işlerimizde
Tanrı’yı övmedik.
10.
Krallığımızın saltanatına ve şanımıza güvendik. Sınanma ve felaket günümüzde O
bizi kurtarmadı. Tanrımız’ın tüm işlerinde, yargılamalarında ve adaletinde
sadık olduğuna, yargılamalarının şahsi olmadığına iman etmemiz için fırsat
bulamıyoruz şimdi.
11.
Yaptıklarımızdan dolayı onun önünden uzaklaşıyoruz.
12.
Günahlarımız gerçekten çok fazla sayıda.”
13. Kendi
kendilerine diyecekler ki: “Ruhlarımız suç dolu
14. ve bu
yüzden cehennemin şiddetli alevlerine gidiyoruz.”
15. Ardından
o İnsan Oğlu’nun önünde çehreleri karanlığa, utanca bürünecek ve onun huzurundan
kılıç önünde uzaklaştırılacaklar.
16. Ve
Ruhların Tanrısı dedi ki: “Ruhların Tanrısı’nın önünde güçlüler, krallar,
soylular ve dünyayı elinde tutanlar için hüküm ve yargı budur.”
Düşmüş Melekler
Hakkında
63. Bölüm
O gizli yerde
başka çehreler de gördüm. Meleğin sesini duydum: “Bunlar göklerden dünyaya
inen, insanoğullarına gizli şeyleri ifşa eden, yoldan çıkaran ve günah işleten
meleklerdir.”
Enok’un
Kehanetleri
64. Bölüm
1. O günlerde
Nuh[64] dünyanın suya gömüldüğünü
ve yıkımın yakın olduğunu gördü.
2. Ve oradan
ayrılıp dünyanın uçlarına gitti. Büyükbabası Enok’a seslendi.
3. Acı bir
sesle üç kere: “Duy beni! Duy beni! Duy beni!” dedi. Ona dedi ki: “Bana dünyaya
dökülenin ne olduğunu, dünyanın neden bu kadar kötü bir durumda olduğunu ve
sallandığını söyle. Yoksa sanırım ben de onunla birlikte yok olacağım!”
4. Dünyada
büyük bir karmaşa vardı. Göklerden bir ses duyuldu ve yüzüstü düştüm.[65] Büyükbabam Enok gelip
yanımda durdu
5. ve dedi
ki: “Neden bu kadar acı ve feryat içinde bana seslendin?
6. Tanrı’dan
dünyada yaşayan herkese bir buyruk geldi. Sonları yakın. Onlar meleklerin tüm
sırlarını, şeytanların tüm vahşiliklerini öğrendiler. Gizli güçleri,
büyücülüğün güçlerini, tüm dünyada eriyik metalden şekiller yapanların
güçlerini öğrendiler.
7. Topraktan
nasıl gümüş çıkarıldığını da öğrendiler. Gümüşten farklı olarak, kurşun ve
kalay topraktan elde edilmez. Bunları üreten bir çeşme vardır
8. ve o
çeşmede bir melek durur. O melek olağanüstüdür.”
9. Bunun
ardından büyükbabam Enok elimden tuttu, kaldırdı ve dedi ki: “Ruhların
Tanrısı’na dünyanın bu durumunu sordum. Adaletsizlikleri nedeniyle onların
kararları verildi ve bu karar asla geri alınmayacak. Araştırıp öğrendikleri
büyücülük faaliyetleri nedeniyle dünya ve üzerinde yaşayanlar yok edilecek.
Onlar için sonsuza kadar hiçbir sığınak da olmayacak
10. çünkü
onlar gizli olanı açığa çıkardılar ve yargılanacaklar. Ama senin durumunla
ilgili olarak oğlum, Ruhların Tanrısı senin saf olduğunu ve bu sırlarla ilgili
suçlardan münezzeh olduğunu biliyor.
11. Senin
adının ulular arasında olmasını planladı. Dünyada yaşayanlar arasında seni
koruyacak ve senin adalet tohumuna güç ve şan verecek. Ve tohumun sonsuza kadar
sadıkların ve uluların çeşmesi olacak.”
Tufanı Kontrol
Eden Melekler
65. Bölüm
1. Sonra,
dünyada yaşayan herkese yargılama ve yıkım getirmek için gelip dünyanın
altındaki tüm suların gücünü serbest bırakmaya hazırlanan
2. ceza
meleklerini gösterdi bana.
3. Ve
Ruhların Tanrısı ileri çıkan meleklere suları yükseltmemelerini, kontrolleri
altında tutmalarını söyledi.
4. Çünkü o
melekler suların gücünü yönetiyordu. Sonra Enok’un huzurundan ayrıldım.
Tanrı’nın Nuh’a sözü
66. Bölüm
1. O günlerde
Tanrı’nın sesi bana ulaştı,[66] dedi ki: “Nuh, senin
hayatında suç yok; senin hayatın bir sevgi ve adalet hayatı.
2. Şimdi
melekler ahşap bir araç yapıyorlar.[67] İşlerini bitirdiklerinde
elimi onun üzerine koyup koruyacağım.
3. Ondan
hayat tohumu çıkacak. Dünya boş kalmasın diye bir değişiklik yapacağım. Senin
tohumunu sonsuza kadar güçlendirip seninle birlikte yaşayanları tüm dünya
üzerine yayacağım ve tohumun dünyada Tanrı’nın adıyla kutsanacak ve çoğalacak.”
4. Ve Tanrı
adaletsizlik gösteren o melekleri, büyükbabam Enok’un daha önce bana batıda
gösterdiği altından, gümüşten, demirden, kurmuş ve kalaydan dağlar arasındaki
yanan vadiye tıkacak.[68]
5. O vadiyi
gördüm. Karalarda ve denizlerde büyük bir sarsındı vardı.
6. Tüm bunlar
olurken, o ateşli, erimiş metalden ve onun hareketinden bir sülfür kokusu çıktı
ve koku o sularla birleşti. İnsanlığı yoldan çıkaran meleklerin vadisi o toprak
altında yandı.
7. O vadide,
dünyada yaşayanları saptıranların cezalandırılacağı ateşten ırmaklar da akıyordu.
8. O günlerde
o sular krallara, kudretlilere, soylulara ve dünyada kalanlara hizmet edecek,
hem can ve bedenin şifası için, hem de ruhun cezası için.
9. Şimdi
ruhları şehvet dolu olduğu için bedenleri cezalandırılabilir, çünkü Ruhların
Tanrısı’nı inkâr ettiler. Cezalarına gün be gün tanıklık ediyorlar ama O’nun
adına inanmıyorlar.
10. Vücutları
yandıkça ruhlarında ebediyen bir değişiklik meydana gelecek.
11. Ruhların
Tanrısı’nın önünde kimse lüzumsuz bir laf edemez.
12.
Vücutlarının şehvetine inandıkları ve Tanrı’nın Ruhu’nu inkâr ettikleri için
onlara yargılama gelecek.
13. Ve o
sularda o günlerde bir değişiklik olacak. O melekler o sularda
cezalandırıldığında, o suların sıcaklığı değişecek.
14. Melekler
yükseldiği zaman sular değişip soğuyacak. Sonra yüce Mikail’in cevap verdiğini
duydum: “Meleklerin yargılanmalarını sağlayan bu karar, krallar için,
kudretliler için ve dünyayı elinde tutanlar için bir tanıklıktır.
15. Bu
yargılama suları kralların bedenlerinin ve bedenlerindeki şehvetin
şifalandırılmasına yönelik olduğu için onlar bunu görmeyecek ve bu suların
değiştiğine, sonsuza kadar yanan bir ateş haline geldiğine inanmayacaklar.”
Mikail ve
Rafael Yargılamayı Konuşuyor
67. Bölüm
1. Ardından
büyükbabam Enok ona verilen hikâyeler kitabındaki tüm sırları öğretti bana.
Bunları benim için Hikâyeler Kitabı’na yazdı.
2. O gün yüce
Mikail Rafael’e dedi ki: “Meleklerin yargılanmasının şiddetinden dolayı ruhun
gücü beni sersemletiyor, titretiyor. Onları eriten bu şiddetli yargılamaya kim
dayanabilir?”Yüce Mikail tekrar Rafael’e dedi ki: “Liderleri yüzünden onlara
uygulanan bu yargılama karşısında kimin kalbi yumuşamaz, kimin içi titremez?”
3. Ve
yargılama melekler Ruhlar Tanrısı’nın huzurundayken devam etti
4. Ruhların
Tanrısı’nın önünde yüce Rafael, Rakael’e dedi ki: “Tanrı’nın gözü önünde
olamayacaklar. Ruhların Tanrısı onlara kızdı, çünkü onlar Tanrı kendileriymiş
gibi davranıyorlar. O yüzden gizli bir yargı ebediyen buldu onları şimdi.
5. Ne
melekler ne de insanlar gidip onlara eşlik eder; onlar bu yargılamaya ebediyen
tek başlarına maruz kaldılar.”
68. Bölüm
1. Bu
yargılama esnasında korkup titreyecekler, çünkü bu yargılama dünyada yaşayan
herkese gösterildi.
2. O
meleklerin adlarıyla ilgili olarak: İlki Samyaza, ikincisi Artikafa, üçüncüsü
Armen, dördüncüsü Kakabel, beşincisi Turael, altıncısı Rumyel, yedincisi
Danyal, sekizincisi Kael, dokuzuncusu Barakel, onuncusu Azazel, on birincisi
Armers, on ikincisi Bataryal, on üçüncüsü Basasael, on dördüncüsü Hananel, on
beşincisi Turyal, on altıncısı Simapiseel, on yedincisi Yetarel, on sekizincisi
Tumael, on dokuzuncusu Tarel, yirmincisi Rumel, yirmi birincisi Azazyel.
3. Bunlar
onların onlarca ve yüzlercesini yöneten liderleri ve adlarıdır.
4. İlkinin
adı Yekun’du. O, kutsal meleklerin tüm çocuklarını saptıran, onları dünyaya
getirip insanların kızlarıyla yoldan çıkarandır.
5.
İkincisinin adı Kesabel’di. O, meleklerin kutsal oğullarına şeytani
kılavuzlukta bulundu ve onları yoldan çıkarıp vücutlarını insanların kızlarıyla
kirletmeye sevk etti.
6. Üçüncüsü
Gadreel’di. O, insanoğullarına tüm öldürücü darbelerini gösterdi ve
7. Havva’yı
yoldan çıkardı. İnsanoğullarına savaş zırhlarını, savaş kılıçlarını ve diğer
tüm ölüm silahlarını gösterdi.
8. O zamandan
sonra nesilden nesile dünyada yaşayanlara tüm bu şeyler onun elinden geçti.
9.
Dördüncüsünün adı Penemuel’di. O insanoğullarına acıyı ve tatlıyı
10. ve
meleklerin bilgeliklerinin tüm sırlarını öğretti.
11. İnsanlara
mürekkep ve kağıtla yazmayı öğretti;
12. böylece
bugüne kadar pek çokları günaha girdi.
13. İnsanlar
böyle bir amaç için, inançlarını kalem ve mürekkeple göstermek için
yaratılmadı.[69]
14. İnsanlar
tıpkı melekler gibi yaratıldı ki doğru ve saf kalabilsinler
15. ve her
şeyi yok eden ölüm onlara dokunmasın.
16. Ama şimdi
bilgileri nedeniyle yok oluyorlar ve bu güç onları tüketiyor. [70]
17
Beşincisinin adı Kasdeya’ydı. Bu, insanoğullarına kirli ruhların ve şeytani
varlıkların tüm kötü etkilerini gösterendir.
18. Düşük
olması için rahimdeki embriyonun nasıl öldürüleceğini gösterdi. Yılan
ısırıklarıyla ruha zarar vermeyi ve yılanın oğlu Taba’et ile öğlen vakti
meydana getirilen yıkıcı etkileri öğretti.
19.
Kasbaal’ın görevi, En Ulu Olan’ın tüm görkemiyle yaşarken ululara sunduğu
ahitin[71] liderliğini yapmaktır.
20. Melek
Beka Mikail’den ona gizli adı göstermesini istedi. Böylece o gizli adı ahitte
söyleyebilecek, insanoğullarına tüm gizli şeyleri açıklayanlar o adın ve ahitin
önünde titreyecekti.
21. O ahitin
gücü o kadar yüksektir. Çok kudretlidir.
22. Akae’nin
bu ahitini Mikail’e teslim etmişti.
23. O ahitin
gücünde saklı sırlar şunlardır:
24. Gökler
Dünya var edilmeden önce ve ebediyen sabitlenmişti.
25. Dünya da
su üzerinde kuruldu ve dünyanın yaratılışından sonsuza kadar dağların gizli
yerlerinden güzel sular geldi.
26. Denizler
ve temelleri o ahitle yaratıldı.
27. Gazap
anında kumu denizlerin temeline koydu. Dünyanın yaratılışından sonuna değişmez.
O ahitle derinlikler güçlendirildi. Hiçbir zaman yerlerinden kıpırdamazlar.
28. Güneş ve
Ay yörüngelerini o ahitle tamamlar, hiçbir zaman kurallarından sapmazlar.
29. Yıldızlar
yörüngelerini o ahitle tamamlar.
30.
Yıldızlara adlarıyla seslenildiğinde onlar O’na sonsuza kadar cevap verir.
31. Aynı şey
rüzgârların nefesleri için de geçerlidir, hepsinin nefesi vardır ve beraber
harekete geçerler.
32. Gök
gürlemeleri, şimşeğin ışığı,
33. dolu
hazneleri, kırağı hazneleri, sis hazneleri, yağmur ve çiğ hazneleri orada
korunur.
34. Hepsi
inanır. Tüm güçleriyle Ruhların Tanrısı’na şükreder,
35. O’nu yüceltirler.
Tüm şükürleri onların besinidir. Sonsuza kadar Ruhların Tanrısı’nın adını över,
yüceltirler.
36. Bu ahit
onlar üzerinde güçlüdür. Yolları bu ahitle korunur, ilerleyişleri bozulmaz.
37. İnsan
Oğlu’nun adı onlara bildirildiğinden beri sevinçleri büyüktü
38. ve onu
kutsadılar, onurlandırdılar, yücelttiler.
39. İnsan
Oğlu şanlı tahtına oturdu. Tüm yargı ona verildi ve o da tüm günahkârların ve
insanlığı saptıranların yok edilmesini ve dünya üzerinden silinmesini sağladı.
Zincirlerle bağlanacaklar.
40. Yıkım
onların tüm topluluğunu esir alacak. Tüm işleri dünyadan tamamen silinecek.
İnsan Oğlu ortaya çıktığı için, o vakitten sonra hiçbir şey bozulamayacak.
İnsan Oğlu ortaya çıktı ve şanlı tahtına oturdu.
41. Onun
huzurunda tüm kötülükler yok olacak. Ruhların Tanrısı’nın önünde İnsan Oğlu’nun
sözü kudretli olacak.
42. Bu
Enok’un üçüncü öyküsüydü.
Tarih Öncesi Atalar
69. Bölüm
1. Sonra
İnsan Oğlu’nun adı dünyada yaşayanların seviyesinden Ruhların Tanrısı’nın
seviyesine yükseltildi.
2. Evet, ruh
arabasıyla göğe yükseltildi ve insanlar arasında adı kayboldu.
3. O günden
sonra artık onlar arasında sayılmadım. O beni Kuzey ile Batı rüzgârları arasına
yerleştirdi. Orada melekler ölçüm şeritlerini alıp seçilmişlerin ve adillerin
yerini ölçtüler benim için.
4. Başlangıçtan
beri orada yaşayan ilk insanların babalarını ve uluları gördüm orada. [72]
Enok Başka Bir
Boyuta Götürülüyor
70. Bölüm
1. Ardından
ruhum çekilip göklere yükseltildi. Orada bir ateş üzerinde yürüyen meleklerin
oğullarını gördüm. Giysileri beyazdı ve yüzleri kristal kadar şeffaftı.
2. Ateşten
iki ırmak gördüm ve ateşin ışığı hiyasint[73] gibi parlıyordu.
3. Ruhların
Tanrısı önünde yüzüstü düştüm.
4. Meleklerin
liderlerinden Mikail sağ elimden tutup beni kaldırdı ve sonra bana tüm merhamet
ve adalet sırlarını gösterdi.
5. Bana tüm
göklerin, tüm yıldızların ve hatta tüm ışık-taşıyıcıların sırlarını, uluların
önünde hepsinin nasıl hareket ettiklerini gösterdi.
6. Mikail
Enok’un ruhunu göklerin göklerine taşıdı
7. ve orada
buz kristallerden yapılma bir yapı gördüm.
8. O
kristaller arasında canlı ateşin alevleri vardı. Ruhum bu evi saran bir ateşi
ve evin dört bir yanındaki canlı ateşten ırmakları gördü.
9. Evin
etrafında Serafim, Kerubim ve Ofanim[74] vardı. Onlar uyumaz,
O’nun şanlı tahtını korur.
10. Ve o evi
çevreleyen sayısız, binlerce, on binlerce melek gördüm.
11. Göklerin
üzerindeki melekler ve Mikail, İsrafil, Cebrail ve Fanuel o eve girip
çıkıyordu. Ve Mikail, Cebrail, İsrafil ve Fanuel ve sayısız kutsal melek o
evden çıktı.
12. Kadim
Olan onlarla birlikteydi. Başı yün gibi beyaz ve temizdi. Giysisi tarifsizdi.
13. Yüzüstü
düştüm. Tüm bedenim ışık haline geldi, ruhum dönüştü.
14. Tüm
gücümle sesimi çıkardım, kutsama, yüceltme ve onurlandırmada bulundum.
15. Ağzımdan
çıkan bu kutsamalar, Kadim Olan’ın nezdinde kabul gördü.
16. Kadim
Olan, Mikail, Cebrail, İsrafil, Fanuel ve sayısız melekle birlikte geldi.
17. Melek
gelip beni sesiyle selamladı ve dedi ki: “Sen adalet için doğmuş bir
insanoğlusun, adilsin.
18. Kadim
Olan’ın adaleti senin için hiç bitmeyecek.”
19. Ayrıca
bana dedi ki: “Yaklaşan çağ için, Kadim Olan sana barış bildiriyor. Dünyanın
yaradılışından beri O’ndan barış yayılıyor
20. ve sen de
sonsuza kadar huzur bulacaksın.
21. Herkes
O’nun yollarında yürüyecek, çünkü adalet O’ndan hiç ayrılmaz. Mekânları ve
mirasları hep O’nunla birlikte olacak. O’ndan hiç ayrılmayacaklar.
22. İnsan
Oğlu’yla birlikte uzun bir ömür olacak.
23. Adiller
Ruhların Tanrısı’nın adıyla sonsuza kadar huzur içinde ve doğru bir yolda
olacak.”
Gök Işıklarının Yasaları
71. Bölüm
1. Yanımda
olan yüce melek Uriel bana yönetmekte olduğu gök ışıklarının yörüngelerini,
birbirleriyle ilişkilerini, her birinin sınıflarını, hâkimiyetlerini,
mevsimlerini, adlarını, kökenlerini ve aylarını gösterdi. Bana bunların
dünyanın yaratılışından sonsuza kadar tüm yıllar içindeki yasalarını tam olarak
gösterdi.[75]
2. Bu,
ışıkların ilk yasasıdır: Güneş göğün doğu pencerelerinden doğar, batı
pencerelerinden batar.
3. Güneş’in
doğduğu ve battığı pencereleri gördüm.
4. Ay da bu
pencerelerden doğar ve batar. Yıldızların liderleri ve onların yönettikleri de
aynı şekilde: altı doğuda, altı batıda.
5. Hepsi
belirlenmiş doğru bir düzenle birbirini takip eder. Bu pencerelerin sağında ve
solunda da pek çok pencere var.
6. Evet, önce
Güneş denen büyük ışık-taşıyıcı gelir. Küresi gökküresi gibidir. Yanan ve
sıcaklık üreten bir ateşle doludur tamamen.
7. Üzerinde
yükseldiği arabanın sürücüsü rüzgârdır.
8. Sonra
Güneş göklerden iner ve doğuya ulaşmak için kuzeyden geri döner.
9. O
pencereye gelip gökyüzünde parlayacak şekilde ilerler.
10. İlk ay
Güneş o altı pencereden dördüncüsü olan büyük pencereden doğar.
11. Güneşin
ilk ay doğduğu o dördüncü pencerede on iki pencere vardır ve kendi zamanlarında
açılan bu pencerelerden ateş çıkar.
12. Güneş
gökte yükseldiğinde artarda otuz sabah o dördüncü geçitten doğar ve göğün
batısında dördüncü pencereden batar.
13. Bu
süreçte, otuzuncu sabaha kadar gündüz her gün uzar, gece her gece kısalır. O
gün gündüzün süresi gecenin süresinden iki parça daha uzundur;
14. gündüz
tam on parça ve gece ise sekiz parçadır.[76]
15. Ve Güneş
otuz sabah boyunca bu dördüncü pencereden doğar, dördüncü pencereden batar.
Sonra doğunun beşinci penceresine geçer ve beşinci pencereden doğup beşinci
pencereden batar.
16. O zaman
gündüzün süresi bir parça daha uzayarak on bir parça olur ve gece kısalarak
yedi parça olur.
17. Sonra
Güneş doğuya dönerek altıncı pencereye girer ve burcuna göre otuz bir sabah
boyunca altıncı pencereden doğar ve batar.
18. O gün
gündüzün süresi geceden uzundur ve gündüz gecenin iki katına çıkar: gündüz on
iki parça olur,
19. gece ise
kısalıp altı parça olur. Sonra gündüz kısalır, gece uzar.
20. Güneş
doğuya döner, altıncı pencereye girer ve otuz sabah boyunca oradan doğup batar.
21. Otuz
sabah tamamlandığı zaman gündüz tam bir parça kısalıp on bir parça olur, gece
ise yedi parça olur.
22. Sonra
Güneş batıdaki bu altıncı pencereden çıkar, doğuya gider ve otuz sabah boyunca
beşinci pencereden doğup batıda yine beşinci pencereden batar.
23. O gün
gündüzün uzunluğu bir parça daha kısalıp on parça olur, gece ise sekiz parça
olur.
24. Güneş o
beşinci pencereden doğar, batının beşinci penceresinden batar ve burcuna bağlı
olarak otuz bir sabah boyunca dördüncü pencereden doğar, batıdan batar.
25. O gün
gündüz ile gece eşitlenir, hem gündüz hem de gece dokuz parça olur.
26. Güneş o
pencereden doğar, batıdan batar, doğuya döner, otuz sabah boyunca üçüncü
pencereden doğar ve batıda üçüncü pencereden batar.
27. O gün
gece gündüzden daha uzundur. Otuzuncu sabaha kadar gece her gece uzar, gündüz
her gün kısalır ve gece tam on parça, gündüz ise sekiz parçadır.
28. Güneş
üçüncü pencereden doğar, batıda üçüncü pencereden batar ve doğuya döner. Otuz
sabah boyunca doğunun ikinci penceresinden doğar
29. ve aynı
şekilde göğün batısının ikinci penceresinden batar.
30. O gün
gece on bir parça, gündüz ise yedi parçadır.
31. Güneş o
gün ikinci pencereden doğar, batıda ikinci pencereden batar, doğuya dönüp otuz
bir sabah boyunca birinci pencereden doğar
32. ve batıda
birinci pencereden batar.
33. O gün
gece uzar ve gündüzün iki katı olur:
34. gece on
iki parça, gündüzse altı parçadır.
35. Böylece
Güneş yörüngesinin bölümlerini tamamlamıştır ve o bölümlerde dönmeye devam
eder.
36. Otuz
sabah boyunca o pencereye girer ve tam karşıda batıdan batar.
37. O gün
gecenin uzunluğu bir parça azalıp on bir parça olur,
38. gündüz
ise yedi parça olur.
39. Güneş
dönüp doğunun ikinci penceresine girer
40. ve otuz
sabah boyunca oradan doğup batar.
41. O gün
gecenin uzunluğu azalır. Gece on parça, gündüz sekiz parça olur. O gün Güneş
ikinci pencereden doğar ve batıda batar. Doğuya döner ve otuz bir sabah boyunca
üçüncü pencereden doğar ve göğün batısından batar.
42. O gün
gece kısalıp dokuz parça olur, gündüz de dokuz parça olup geceyle eşitlenir ve
yıl tam üç yüz altmış dört gündür.
43. Gündüzün
gecenin uzunluğu ve gündüzün ve gecenin kısalığı Güneş’in yörüngesiyle belirlenir.
44. Bu
hareket ile gündüz her gün uzar ve gece her gece kısalır.
45. Güneş’in
yasası ve yörüngesi budur; altmış kere döner ve doğar. Bu yüzden bu sonsuz ışık
sonsuza kadar Güneş olarak adlandırılır.
46. O
yükselen büyük ışıktır ve Tanrı’nın buyruğuyla, görünüşüne göre bu şekilde
adlandırılmıştır.
47. Güneş
doğduğu gibi batar. Ne azalır, ne de dinlenir; gece gündüz devam eder. Işığı
Ay’ınkinden yedi kat daha parlaktır ama büyüklükleri eşittir.
Ay’ın Işığı
72. Bölüm
1. Bu yasadan
sonra, Ay denen daha düşük ışıkla ilgili yasayı gördüm.
2. Küresi
gökküresi gibidir ve bindiği araba rüzgâr tarafından sürülür. Işık ona belirli
bir ölçüyle verilir.
3. Doğuşu ve
batışı her ay değişir. Günleri Güneş’in günleri gibidir ve ışığı tam olduğunda,
Güneş’in ışığının yedide biri kadardır ve o şekilde doğar.
4. İlk evresi
otuzuncu sabah doğudan başlar.
5. O gün
görünür olup ayın ilk evresini oluşturur sizin için. Güneş’le birlikte Güneş’in
doğduğu pencereden doğar.
6. Yarısı
yedi parçadır. On dört parçanın yedide birlik parçası hariç tamamen boştur. O
gün ışığının yarısının yedide birlik parçasını aldığında ışığı yarısının yedide
birine ulaşır.
7. Güneş’le
birlikte batar. Güneş doğduğunda Ay onunla birlikte doğar ve ışığın bir
parçasının yarısını alır.
8. O gece,
gününün başlangıcında Ay Güneş’le birlikte batar ve o gece on dört parçasından
birinin yarısı hariç görünmezdir. O gün tam olarak yedide birlik bir parça ile
doğar,
9. Güneş’in
doğuşundan uzaklaşır
10. ve kalan
günlerinde kalan on üç parçasıyla birlikte parlar.
73. Bölüm
1. Sonra onun
bir diğer yörüngesini ve yasasını, o yasaya göre aylık yörüngesini
tamamlayışını gördüm. Yöneticileri olan yüce melek Uriel hepsini gösterdi bana
2. ve o
gösterdikçe ben de bunların hepsini, aylarını
3. ve on beş
gün tamamlanana kadar bu yörüngede görünen ışıkları yazdım.
4. Ay yedide
birlik tek bir parçada, doğudaki tüm aydınlığını tamamlar ve yedide birlik tek
bir parçada, batıdaki tüm karanlığını tamamlar.
5. Belirli
aylarda batışlarını değiştirir ve belirli aylarda kendine özgü bir yörünge
izler. Ay iki ay boyunca ortadaki iki pencerede, üçüncü ve dördüncü
pencerelerde Güneş’le birlikte batar. Yedi gün boyunca üçüncü pencereden doğar
ve turunu tamamlar.
6. Sonra
Güneş’in doğduğu pencereye döner ve bu şekilde tüm ışığını tamamlar. Sonra
Güneş’ten uzaklaşır. Sekiz gün boyunca Güneş’in doğduğu altıncı pencereye
girer.
7. Güneş
dördüncü pencereden doğduğunda Ay yedi gün boyunca oradan doğar. Sonra beşinci
pencereden doğar
8. ve yine
yedi gün içinde dördüncü pencereye döner ve tüm ışığını tamamlar. Sonra
uzaklaşır ve sekiz gün boyunca ilk pencereye girer.
9. Yine yedi
günde Güneş’in doğduğu dördüncü pencereye döner.
10. Yedi gün
içinde, Güneş’in doğduğu dördüncü pencereye döner tekrar. Onların konumlarını,
o günlerde Ay’ın nasıl doğduğunu ve Güneş’in nasıl battığını gördüm.
11. Beş yıl
toplandığında Güneş’in otuz artık günü oluyor ve bu beş yıldan biri için ona
ait olan tüm günler, tam olduklarında, üç yüz altmış dört gün ediyor. Güneşin
ve yıldızların artık süresi altı gün ediyor. 5 yılda her bir yıl için 6 günden
otuz gün ediyor.
12. Böylece
Ay 30 gün Güneş’ten ve yıldızlardan geri düşüyor.
13. Güneş ve
yıldızlar tüm yılları tam bir şekilde tamamlıyor. Böylece konumları ne bir gün
ileri gidiyor, ne de geri kalıyor; tam doğrulukla 364 günde tamamlıyor. 3 yılda
1092 gün, 5 yılda 1820 gün, 8 yılda ise 2912 gün vardır.
14. Sadece Ay
için 3 yıldaki gün sayısı 1062’dir ve 5 yılda Ay 50 gün geri kalır; yani
toplama 62 gün eklenir. 5 yılda 1770 gün vardır ve dolayısıyla ayın 8 yıldaki
gün sayısı da 2832 eder.
15. 8 yıldaki
geri kalış süresi 80 gün olduğu için, 8 yılda 80 gün geride kalır.
16. Ve yıl,
onların otuz gün boyunca doğup battıkları pencerelerdeki konumlarıyla doğru bir
şekilde tamamlanır.
On İki Ruh ve
Pencereler
74. Bölüm
1. Tüm yaratılışa
ve tüm yıldızlara yıl hesabında eklenen dört ek günle[77] birlikte hükmeden
binlercesinin başlarının liderleri de bunlardır.
2.
Yerlerinden ayrılmazlar ve yılın hesaplanmasında sayılmayan dört günde hizmette
bulunurlar.
3. İnsanlar
onlardan dolayı hata yapar çünkü O ışıklar kendi yerlerinde, biri ilk
pencerede, biri göklerin üçüncü penceresinde, biri dördüncü pencerede ve biri
altıncı pencerede olmak üzere dört hizmette bulunurlar.
4. Yılın
tamlığı, onun üç yüz altmış dört ayrı konumuyla sağlanır. Yüce Tanrı tarafından
tüm ışıkların yönetiminin verildiği Melek Uriel bana burçları,
5.
mevsimleri,
6. yılları
7. ve günleri
gösterdi.
8. Onların
gökyüzündeki hâkimiyeti dünyada görülür.
9. Onlar
gündüzün ve gecenin yöneticileridir: Güneş, Ay, yıldızlar ve göğün tüm
arabalarında dönüşlerini gerçekleştiren tüm yönetici yaratıklar.
10. Melek
Uriel bana Güneş’in yörüngesinde Güneş’in ışınlarının geldiği on iki açıklığı
da gösterdi.
11.
Kendilerine ayrılan mevsimlerde açıldıklarında, onlardan dünyaya sıcaklık
yayılır. Uçlardaki bazıları da açıldığında rüzgârlar için ve çiğin ruhu için
açılır.
12. Dünyanın
uçlarında, Güneş’in, Ay’ın, yıldızların ve göğün tüm işlerinin geldiği on iki
kapı gördüm.
13. Onların
sağında ve solunda da pek çok pencere açıklığı vardır.
14.
Pencerelerden biri kendi mevsiminde sıcaklık üretir. Ayrıca kendilerine
emredildiği şekilde bazı pencerelerden doğan ve batan yıldızlar vardır.
15. Ve gökte,
hiç batmayan yıldızların döndüğü tüm pencerelerin üstünden geçen arabalar gördüm.
Bunlardan biri diğerlerinin hepsinden büyük ve o tüm dünyayı katediyor.
75. Bölüm
1. Dünyanın
uçlarında, on iki geçidin, dünyaya esen rüzgârların geldiği yerlere açık
olduğunu gördüm.
2. Bunlardan
üçü göğün doğusunda, üçü batısında, üçü göğün güneyinde, üçü de kuzeyinde
açıktır. İlk üçü doğuda, üçü kuzeyde, solda olanların arkasındaki üçü güneyde
ve üçü de batıda.
3. Bunların
dördünden bolluk ve bereket rüzgârları, sekizinden ise zararlı rüzgârlar gelir.
Bu yıkıcı rüzgârlar gönderildiğinde, suyun yıkıcı gücüyle tüm dünyaya, üzerinde
yaşayan herkese, karadaki ve denizdeki her şeye zarar verir.
4. O
pencerelerden gelen ve doğu rüzgârı olarak adlandırılan ilk rüzgâr doğudaki ilk
pencereden gelir ve güneye yönelir. Issızlık, kuraklık, sıcaklık ve yıkım
getirir.
5. Ortadaki
ikinci geçitten ise uygun olan şeyler, yağmur, bolluk, bereket ve çiğ gelir. Ve
kuzeydeki üçüncü pencereden soğuk ve kuraklık gelir.
6. Bunların
ardından, güneydeki üç pencereden rüzgârlar gelir. Doğuya doğru olan ilk
pencereden sıcak rüzgârlar gelir.
7. Onun
yanındaki orta pencereden hoş kokular, çiğ, yağmur, bolluk ve sağlık gelir.
8. Batıdaki
üçüncü pencereden çiğ, yağmur, çekirgeler ve yıkım gelir.
9. Bu kuzey
rüzgârlarından sonra, doğudaki yedinci pencereden çiğ, yağmur, çekirgeler ve
yıkım gelir. Orta pencereden sağlık, yağmur, çiğ ve bereket gelir. Batıdaki
üçüncü pencereden bulut, kırağı, kar, yağmur, çiğ ve çekirgeler gelir.
10. Batı
rüzgârları dördüncü bölümdedir: kuzeye doğru olan ilk pencereden çiğ, kırağı,
soğuk, kar ve kırağı gelir. Orta pencereden çiğ, yağmur, bolluk ve bereket
gelir.
11. Güneye
doğru olan son pencereden ise kuraklık, sıcaklık ve yıkım gelir.
12. Böylece
göğün dört merkezinin on iki penceresi tamamlanır.
13. Bunların
tüm yasalarını, faydalarını ve zararlarını açıkladım sana oğlum Metuşalah.
Dört Yön, On
İki Dağ, Irmaklar
76. Bölüm
1. İlk
rüzgâra doğu rüzgârı derler çünkü o ilktir.
2. İkinciye
güney derler çünkü En Yüce oraya inecektir. Sonsuza kadar Kutsanmış Olan çok
olağanüstü bir şekilde inecek oraya!
3. Batı
rüzgârına “azalan” denir çünkü orada göğün tüm ışıkları solar ve gider.
4. Kuzey
denen dördüncü rüzgâr üç parçaya ayrılır: bunlardan ilki insanların yaşaması
içindir. İkincisi denizler, derin mağaralar, ormanlar, ırmaklar, karanlık ve
bulutlar içindir. Ve üçüncüsü Cennet Bahçesi içindir.
5. Dünyadaki
tüm dağlardan yüksek olan yedi yüksek dağ gördüm. Günler, mevsimler ve yıllar
geçtikçe onlardan kırağı gelir.
6. Tüm
nehirlerden daha büyük olan yedi nehir gördüm dünyada. Bunlar arasında batıdan
geleni sularını doğuda Eritre Denizi’ne döker.
7. İkisi
kuzeyden gelip denize yönelir ve sularını doğuda Eritre Denizi’ne boşaltır.
Kalan dördü kuzeyden gelip kendi denizlerine giderler ve bunlardan ikisi Eritre
Denizi’ne, ikisi ise büyük sulara boşalır ama kimisi de çöle boşaldıklarını
söyler.
8. Denizde ve
karada yedi büyük ada gördüm! İkisi karada, beşi de Büyük Deniz’deydi.[78]
Güneş’in ve
Ay’ın Adları, Ay’ın Periyotları
77. Bölüm
1. Güneş’in
diğer adları şöyledir: birincisi Aryares, diğeri Tomas.
2. Ay’ın dört
ismi vardır: birincisi Asonya, ikincisi Ebla, üçüncüsü Benase ve dördüncüsü
Erae.
3. Bunlar iki
büyük ışıktır: Küreleri gökküresi gibidir ve büyüklükleri eşittir.
4. Güneş
küresinde Ay’ın yedi katı kadar ışık vardır. Bu ışık belirli bir ölçüyle Ay’a
eklenir. Bunlar batı pencerelerine girer, kuzeyden döner ve göğün doğu
pencerelerinden doğarlar.
5. Ay
doğduğunda on dört parçasından biri[79] görülür gökte.
6. On
dördüncü günde ışığını tamamlar.
7. On beşinci
güne kadar ona on beş parça ışık aktarılır ve yılın burcuna göre ışığı
tamamlandığında on beş parça olur.
8. Böylece Ay
ilk on dört günlük hareketini tamamlar.
9. Azalışının
ilk gününde Ay’ın ışığı on dört parçaya düşer, ikinci gün on üç parçaya, üçüncü
gün on iki parçaya, dördüncü gün on bir parçaya, beşinci gün on parçaya,
altıncı gün dokuz parçaya, yedinci gün sekiz parçaya, sekizinci gün yedi
parçaya, dokuzuncu gün altı parçaya, onuncu gün beş parçaya, on birinci gün
dört parçaya, on ikinci gün üç parçaya, on üçüncü gün iki parçaya, on dördüncü
gün yedide bir parçasının yarısına düşer ve on beşinci gün kalan ışığı da
tamamen kaybolur.
10. Belirli
aylar yirmi dokuz gündür
11. ve bir
kez de yirmi sekiz gün.
12. Uriel
bana başka bir yasa daha gösterdi: Güneş’ten Ay’a ışık aktarıldığında, ışık
onun yalnızca bir tarafına gönderilir.
13. Ay’ın
ışığının arttığı süreçte, Güneş’in varlığından ona ışık aktarılır. On dördüncü
günde ışığı gökte tam olur ve göklerde tüm ışığıyla parlar.
14. İlk gün
ona yeniay denir, çünkü o gün onun üzerinde ışık yükselir.
15. Tam
Güneş’in batıdan battığı gün dolunay olur, gece doğudan doğar ve
16. Güneş
onun karşısında yükselene kadar tüm gece boyunca parlar. Sonra da Güneş’ten
önce kaybolur.
17. Işığının
geldiği yerden tekrar solmaya başlar, tüm ışığı kaybolana kadar solar.
18. Ayın tüm
günleri sona erdiğinde küresi ışıksız kalır.
19.
Zamanlarından birinde üç ay boyunca otuz günlük devirler yapar, diğer bir
zamanında ise üç ayı yirmi dokuz günlük devirlerle tamamlar. İlk zaman periyodunda
ve ilk pencerede soluşunu yüz yetmiş yedi gününde tamamlar.
20. Çıkış
zamanında üç ay boyunca otuz gün görünür, üç ay ise yirmi dokuz gün görünür.
21. Yirmi gün
boyunca geceleyin bir adam yüzü gibi görünür, gündüzse gökyüzü gibi görünür,
çünkü ışığı dışında onda bir şey yoktur.
Göklerin Yasaları
Tamamlanıyor
78. Bölüm
1. Şimdi,
oğlum Metuşelah, sana her şeyi gösterdim ve göğün tüm yıldızlarının yasaları
tamamlandı.
2. Bana
onların her gün, her hafta, her ay, her mevsim, her yıl uydukları yasalarını
gösterdi. Ay’ın soluşu altıncı pencerede meydana gelir. Bu altıncı pencerede
ışığı tamamlanır, ardından azalmaya başlar.
3.
Mevsiminde, yüz yetmiş yedi gün tamamlanana kadar azalışı ilk pencerede
gerçekleşir. Bunların tümü haftalara göre hesaplanır: yirmi beş hafta artı iki
gün.
4. Sonra
Güneş’in gerisine düşer. Bir periyotta yıldızların düzeni tam beş gündür.
5.
Yöneticileri olan yüce melek Uriel’in bana gösterdiği her bir ışığın haritası
ve programı böyledir.
79. Bölüm
1. O günlerde
Uriel bana cevap verdi, dedi ki: “Sana her şeyi gösterdim Enok
2. ve her
şeyi açıkladım! Güneş’i, Ay’ı, göğün yıldızlarının liderlerini, onları
döndürenleri, görevlerini, programlarını açıkladım.
3.
Günahkârların günlerinde yıllar kısalacak.
4.
Topraklarında, tarlalarında tohumları gecikecek. Dünyadaki her şey değişecek!
Hiçbir şey zamanına uygun görünmeyecek. Yağmur yağdırılmayacak; gökler yağmuru
tutacak.
5. O
zamanlarda dünyanın meyvelerin gelişimi engellenecek. Zamanında
yetişmeyecekler. Ağaçlar meyve zamanlarında meyve vermeyecek.
6. Ay
düzenini değiştirecek, zamanında görünmeyecek. O günlerde Güneş görünecek ama
akşam batıdaki büyük arabada seyahat edecek. Normal ışığından daha fazla
parlayacak. Yıldızların pek çok lideri düzenlerini bozacak. Yörüngelerini ve
görevlerini değiştirecekler.
7. Kendi
zamanlarında görünmeyecekler. Tüm yıldız kümeleri günahkârlara susacaklar
8. ve
dünyadakiler onlarla ilgili fikirlerinde yanılacaklar. Tutumlarını
değiştirecekler.
9. Evet!
Yanılacaklar ve kendilerini tanrılar sanacaklar. Onlar üzerinde kötülük
artacak,
10.
üzerlerine ceza yağıp hepsini yok edecek.”
Gök Tabletleri
80. Bölüm
1. Uriel bana
dedi ki: “Enok, bu damıtılarak gelen kitaba bak, üzerlerinde yazılı olanları
oku ve her birini anla.”
2. Ben de bu
kitap üzerinde yazılı olan her şeye baktım, üzerlerinde yazılı olan her şeyi
okudum ve anladım.
3. Sonra
dünyanın tüm nesilleri boyunca dünyada bulunan tüm insanların kaydı olan
İnsanoğlunun Tarihi kitabını okudum.
4. Hemen
ardından yüce Tanrı’yı, dünyadaki her şeyin yaratıcısı olan Şanı Ebedi Kral’ı
kutsadım!
5. Sabrı
nedeniyle Tanrı’yı övdüm ve dünyanın çocukları için kutsadım O’nu.
6. Sonra
dedim ki: “Adalet ve iyilik içinde ölene ne mutlu! Çünkü onun için hiçbir
adaletsizlik defteri yazılmayacak, hiçbir yargı hazırlanmayacak.”
7. O üç ulu
beni dünyaya indirip evimin kapısının önüne bıraktılar.
8. Dediler
ki: “Her şeyi oğlun Metuşalah’a bildir. Tüm çocuklarına de ki Tanrı’yla
karşılaştırıldığında hiçbir insan sadık değildir, çünkü yaratıcı O’dur.
9. Bu şeyleri
kaydederek çocuklarına son eğitimlerini aktarman için seni bir yıl boyunca
çocuklarınla bırakacağız. Tüm çocuklarına bilgi ver! Sonra, ikinci yılda, seni
onların arasından alacağız. Kalbin İyi Haberler için güçlensin. İyilere adaleti
bildir! Adiller adillerle birlikte sevinecek, birbirlerini tebrik edecekler.
10. Ama
günahkârlar günahkârlarla birlikte ölecek,
11. sapkınlar
sapkınlarla birlikte batacak.
12. Adaletle
davrananlar insanların elinden ölecek, kötülerin faaliyetleri nedeniyle buradan
alınacaklar.”
13. O
günlerde benimle sohbetlerini tamamladılar
14. ve
Dünyaların Tanrısı’nı kutsayarak insanlarımın arasına döndüm.
Vizyonlar ve
Göklerin Gözcüleri
81. Bölüm
1. Şimdi,
oğlum Metuşelah, tüm bu şeyleri sana anlatıyorum ve yazıyorum! Sana her şeyi
açıkladım, her şeyle ilgili kitaplar verdim.
2. Babanın
elinden aldığın bu kitapları iyi koru ve dünyadaki tüm nesillere aktar.
3. Sana,
çocuklarına ve hatta çocuklarının çocuklarına bilgelik verdim ki onlar da bu
bilgeliği kendi çocuklarına, gelecek nesillere aktarsınlar. Bu bilgeliğin
fikirleri onların kendi fikirlerinin ötesindedir. Anlayanlar uyumayacak, bu
bilgeliği öğrenebilmek için kulaklarıyla dikkatle dinleyecekler. Bu bilgelikten
alınan keyif, iyi bir yemeğin keyfinden daha fazla olacak!
4. Ne mutlu
tüm adillere! Günahkârlar gibi günah işleyip durmayan, adalet yolunda yürüyen
herkese ne mutlu! Onların tüm günlerinin hesaplanışında,
5. binlerce
yıldız kümesinin liderleriyle birlikte ve yılın dört mevsimini birbirinden
ayırmak için eklenen dört günle ve o dört günü düzgün bir şekilde eklemek için
onlardan önce gidenlerle birlikte Güneş gökleri kateder, otuz gün boyunca
pencerelere girer ve çıkar.
6. Bu dört
gün yüzünden insanlar hata yapacak. Yılın tam sayısını sayarken o dört günü
saymayarak hata yapacaklar.[80] Evet, insanlar hata
yapacak ve doğru bir şekilde saymayacaklar onları. O dört gün yılın sayımına
dahildir ve sonsuza kadar adaletle kaydedilirler; biri ilk pencerede, biri
üçüncüde, biri dördüncüde ve biri de altıncıda.
7. Böylece
yıl üç yüz altmış dört günde tamamlanır.
8. Bu hesap
doğrudur ve tam olarak kaydedilmiştir. Tüm yaradılışın Tanrısı tarafından gök
cisimlerinin yönetiminin verildiği Uriel bana ışıkları, ayları, bayramları,
yılları ve günleri gösterdi. O gece ve gündüz göklerdeki hâkimiyetiyle ışığın
insanlara ulaşmasını sağlar; Güneş, Ay, yıldızlar ve kendi yörüngelerinde dönen
tüm gök güçleri.
9. Yıldızları
doğru mevsimlere,[81] bayramlara ve aylara
yerleştiren düzen böyledir.
10. Bunların
kendi zamanlarında, düzenlerinde, mevsimlerinde, aylarında, hâkimiyet
dönemlerinde ve konumlarında girişlerini izleyen ve yönetenlerin adları…
11. Yılı dört
parçaya ayıran dört liderleri girer önce. Onlardan sonra ayları birbirinden
ayıran on iki lider. Üç yüz altmış dört günü birbirinden ayıran binlercesinin
lideri vardır. Ve eklenen dört günle ilgili olarak, yılın dört parçasını
birbirinden ayıran liderler vardır.[82]
12.
Binlercesini yöneten bu liderler birbiri ardına dizilmiş durumdadır. Her biri belirli
bir konumun ardındadır ama bölümleri liderleri belirler. Yılı dört parçaya
bölmekle görevli liderlerin adları şunlardır: Milkiel ,[83] Helemmelek,
13. Meleyal
ve Narel.
14. Ve onları
yönetenlerin adları Adnarel, Iyasusael ve Elomeel’dir.
15. Bu üçü de
yıldız sınıflarının liderlerinin emirlerini izler. Yılın dört parçasını
birbirinden ayıran yerlerin liderlerini izleyen üç lideri takip eden bir tane
daha vardır.
16. Yılın
başlangıcında önce Melkeyal yükselir ve hâkim olur. Ona Tam’aini ve “Güneş”[84] de denir.
17. Onun
hâkimiyet günleri doksan bir gündür.
18. Onun
hâkimiyet günlerinde dünyada görülen işaretler ter, sıcaklık ve durgunluktur.
Tüm ağaçlar meyve verir, yapraklar çıkar, buğday hasat edilir, etrafta güller
ve diğer tüm çiçekler açar. Ama kışın ağaçlar solar.
19. Onların
altındaki liderlerin adları şöyledir: Barkael, Zelebsel ve bin tanesinin
yöneticisi olarak eklenen bir diğeri de Hiluyasef. Ve bu liderin hâkimiyet
günleri sona erer. Ondan sonra gelen lider, parlayan güneş diye adlandırılan
Helemmelek’tir.
20. Işığının
süresi doksan bir gündür.
21. Onun
dünyadaki günlerinin işaretleri artan sıcaklık, kuraklık, ağaçların
meyvelerinin olgunlaşması ve yenmeye hazır hale gelmesidir.
22.
Koyunların çiftleşir, gebe kalır, çevredeki meyveler toplanır ve şarap yapımı
için toplanan üzümler ezilir. Bunlar onun hâkimiyet günlerinde meydana gelir.
23.
Binlercesinin başı olanların liderlerinin adları ve sırası şöyledir: Gedaeyal,
Keel, Heel.
24. Onlara
bin tanesinin bir diğer lideri eklenir: Asfael.
25. Ve
hâkimiyet günleri sona erer.
Rüya Vizyonları[85]
Sel Vizyonu
82. Bölüm
1. Ve şimdi
oğlum Matuşalah, sana gördüğüm tüm vizyonlarımı gösterip açıklayacağım.
Evlenmeden önce iki vizyon gördüm. Bunlar birbirine çok benziyordu.
2. İlki bir
kitabı çalışırken geldi. İkincisi annenle evlenmeden önceydi ve korkunç bir
vizyon görmüştüm.
3. Tanrı’ya
bu vizyonlarla ilgili olarak dua ettim.
4. Büyükbabam
Mahalalel’in evinde uzanmışken göğün bükülüp koptuğu ve yere düştüğü bir vizyon
gördüm.
5. Gök
düşerken, yer de büyük bir çukur tarafından yutuluyordu. Dağlar dağlara
yaslandı,
6. tepeler
birbiri ardına battı. Yüksek ağaçlar köklerinden kopup çukura düştü.
7. Ağzıma bir
söz geldi ve haykırdım: ”Dünya yok oldu!”Büyükbabam Mahalalel beni uyandırdı ve
dedi ki: “Oğlum! Neden bağırıyorsun? Neden böyle feryat ediyorsun?”
8. Ona
gördüğüm vizyonu anlattım ve o da bana dedi ki:
9. “Korkunç
bir şey görmüşsün oğlum. Vizyonunda çok ağır bir ana tanıklık ettin. Üzerinde
işlenen tüm günahlar nedeniyle dünya büyük bir yıkımla bir çukura batıp yok
olacak.
10. Şimdi
oğlum, kalk ve Ulu Tanrı’ya dua et, çünkü sen inançlı birisin. Tüm dünyayı yok
etmemesi, dünyanın bir parçasının kalması için Tanrı’ya dua et! Oğlum, bunların
hepsi dünyaya gökten gelecek ve dünyada büyük bir yıkım olacak.”
11. Kalktım
ve dua ettim. Yalvardım, yakardım ve dünyanın tüm nesilleri için duamı yazdım.
Sana her şeyi göstereceğim oğlum Metuşelah.
12. Dışarı
çıkıp göklere baktım. Doğuda doğan Güneş’e, batıda batan Ay’a, birkaç yıldıza
ve tüm dünyaya baktım. Başından beri tüm bunları ve her şeyi bilen Yargı
Gününün Hükümdarı’nı kutsadım, yücelttim. Çünkü Güneş’i doğunun pencerelerinden
doğuran, göğe yükselten ve gösterdiği yörüngede yürüten O’dur.
83. Bölüm
1. Ellerimi
dorğulukla kaldırdım, Yüce ve Büyük Olan’ı kutsadım. Tanrının insanoğullarına
konuşsunlar diye verdiği ağzımın nefesiyle ve etimin diliyle konuştum. Ulu
Tanrı onlara bir dil ve ağız vermiş ki şunları söyleyebilsinler:
2. “Çok
büyüksün Ulu Tanrı. Çok güçlü ve çok kudretlisin tüm varoluşun Tanrısı,
Kralların Kralı, tüm dünyanın Tanrısı. Senin kudretin, krallığın, büyüklüğün
sonsuza kadar devam edecek.
3. Hükmün tüm
nesiller boyu sürecek. Tüm gökler sonsuza kadar senin tahtındır ve tüm dünya
senin ayağının altındaki topraktır.
4. Her şeyi
sen var ettin ve her şeyi sen yönetirsin. Senin için hiçbir şey zor değildir!
Bilgelik senin tahtından uzaklaşmaz, huzurundan ayrılmaz. Sen her şeyi
bilirsin, görürsün ve duyarsın! Hiçbir şey kendini senden gizleyemez!
5. Göklerinin
melekleri[86] saygısızlık suçu işledi
ve Büyük Yargı Günü’ne kadar gazabın tüm insanların üzerinde. Ve şimdi Yüce
Tanrı, Kudretli Kral, duamı kabul etmen için sana yalvarıyorum: bana dünyada
bir nesil bırak! Tüm insanları yok etme! Dünyayı tamamen yaşanmaz hale getirme!
Sonsuz bir yıkım olmasın! Tanrım, senin gazabını uyandıranları dünyadan yok et.
Ama sadık ve doğru olanları sonsuz bir tohum haline getir. Bu hizmetçinin
duasından yüz çevirme Yüce Tanrım!”
“Hayvanların
Kıyameti”
84. Bölüm
1. Ardından
başka bir rüya gördüm. Şimdi sana tüm rüyamı anlatacağım oğlum. Enok kalktı ve
oğlu Matuşalah’a anlatmaya başladı: “Anlatıyorum oğlum. Sözlerimi duy ve
babanın vizyonuna kulak ver. Annen Edna’yı almadan önce yatağımda bir vizyon
gördüm.
2. Dünyadan
bir inek çıktı. [87]
3. Bu inek
beyazdı.
4. Onun
ardından bir buzağı geldi ve o buzağı ile bir tane daha; biri siyah ve biri
kırmızıydı.
5. Siyah olan
kırmızı olana vurdu ve dünyaya kadar kovaladı.
6. Artık
kırmızı olanı göremiyordum. O siyah buzağı büyüdü ve bir dişi buzağı onunla
birlikte gitti.
7. Pek çok
sığırın türediğini gördüm. Ona benziyorlardı ve onu takip ettiler.
8. O ilk
buzağı kırmızı olanı bulmak için ilk inekten uzaklaştı. Ama onu bulamadı
9. ve aramaya
devam ederken büyük bir feryatla bağırdı.
10. O ilk
inek onu sakinleştirmeye gelinceye kadar izledim. Buzağı artık ağlamıyordu.
11. Sonra
inek bir beyaz inek doğurdu.
12. Ardından
da pek çok inek ve siyah buzağılar doğurdu.
13. Uykumda
beyaz boğanın geliştiğini, büyük beyaz bir boğa olduğunu gördüm.
14. Ondan pek
çok beyaz inek türedi. Hepsi ona benziyordu.
15. Onlardan
da artarda pek çok beyaz boğa türedi ve hepsi birbirine benziyordu.”
85. Bölüm
1. Yine
uyurken gözlerimle bir şey gördüm. Yukarıdaki gökleri gördüm
2. ve birden
göklerden bir yıldız düştü yere.
3. Yıldız
kalkıp o sığırlarla birlikte otladı.[88]
4. Ardından
büyük siyah sığırlar gördüm. Hepsi ahırlarını ve otlaklarını değiştirdi ve
birbirleriyle yaşamaya başladılar. Yine vizyonda göklere baktım ve pek çok
yıldızın o ilk yıldızın yanına gitmek için gökten düştüğünü gördüm.
5. O
yıldızlar sığırların arasında onlar gibi olup onların arasında otladılar.
6. Onlara
baktım ve atlarınkine benzeyen cinsel organlarını çıkarıp ineklerle birleşmeye
başladıklarını gördüm. Tüm inekler gebe kaldı ve filler, develer ve eşekler
doğurdular.
7. Tüm
sığırlar onlardan korktu çünkü dişleriyle onları ısırmaya, yemeye,
boynuzlarıyla vurmaya başladılar.
8. O
sığırları yemeye başladılar ve dünyanın tüm çocukları onların önünde titremeye
ve onlardan kaçmaya başladı.
Beyaz Gök
Varlıkları
86. Bölüm
1. Yine
birbirlerini boynuzlamaya ve yemeye başladıklarını gördüm. O zaman dünya çığlık
atmaya başladı. Gözlerimi göğe kaldırdım ve vizyonumda bir şey gördüm:
Göklerden beyaz adamlara benzeyen varlıklar geldi. Oradan bir kişi çıktı ve
onlarla beraber gelen üç kişi daha vardı.
2. Sonradan
gelen üçü elimden tuttu ve beni yukarı kaldırıp dünyanın nesillerinden uzaklaştırdı.
Beni büyük bir yere çıkardılar
3. ve
dünyadaki yüksek bir kuleyi gösterdiler. Tüm tepeler o kuleden alçakta
kalıyordu. Aralarından biri bana dedi ki: “Burada bekle ve o fillere, develere,
eşeklere, yıldızlara ve sığırlara ne olduğunu gör!”
87. Bölüm
1. İlk gelen
o dört kişiden birini gördüm.
2. Gökten ilk
düşen yıldızı tuttu,
3. elini
ayağını bağlayıp bir çukurun içine koydu. O çukur derin ve dardı. Karanlık ve
korkunçtu.
4.
Varlıklardan biri bir kılıç çekti ve onu o fillere, develere ve eşeklere verdi.
Onlar da o kılıçla birbirlerine vurmaya başladı ve onlar yüzünden tüm dünya
sallandı.
5. Vizyonda
tüm bunları izlemeye devam ediyordum. Gelen o dört kişiden biri, cinsel
organları atların cinsel organına benzeyen tüm büyük yıldızların üzerine gökten
taşlar yağdırdı, sonra onları bir araya topladı ve ellerini ayaklarını bağlayıp
bir çukura koydu.
88. Bölüm
1. O
dördünden biri o beyaz ineğe gitti ve korkutmadan ona bir gizem öğretti
gizlice. Boğa olarak doğmuştu ama şimdi bir insan haline geldi![89] Kendine büyük bir gemi
inşa etti ve o gemide yaşamaya başladı. Üç inek o geminin içinde onunla
birlikte kalıyordu.
2. Yine
gözlerimi göğe kaldırdım ve yüksek bir çatı ve onun üzerinde de yedi büyük su
akıntısı gördüm. Gökten gelen bu akıntılar tüm sularını bir köye boşalttı.
3. Yine bir
şey gördüm! Köyün yüzeyinde çeşmeler açıldı, su yükselip köyü doldurdu.
4. Suyun
geminin kabuğunu tamamen kaplayışını izledim.
5. Geminin
etrafındaki su, karanlık ve sis giderek arttı.
6. Sular giderek
yükseliyor, her yeri kaplıyordu.
7. O köydeki
tüm sığırların toplandığını ve suya batıp yok olduklarını gördüm.
8. Ama o gemi
suyun üzerinde kaldı. Yerdeki tüm inekler, filler, develer ve eşekler ise diğer
tüm canlılarla birlikte dibe battı. Artık onları göremiyordum. Hepsi ölüp dibe
batmıştı.
9. Yine
vizyonda o su akıntılarının o yüksek çatıdan uzaklaştığını, çukurların
düzleştiğini ve başka çukurların açıldığını gördüm.
10. Yerdeki
su o çukurlara boşaldı ve sonunda toprak göründü.
11. Gemi
toprağa oturdu. Karanlık dağıldı ve ışık göründü.
12. Daha önce
beyaz bir inek olan, sonra insana dönüşen varlık o gemiden çıktı.
13. Yanında
üç inek vardı. O üç inekten biri beyazdı, tıpkı o inek gibi. Biri kan gibi
kırmızıydı ve biri de siyahtı. Sonra beyaz olan onlardan ayrıldı.
14. Sonra
hayvanları ve kuşları çıkarmaya başladılar
15. ve
onlardan çok çeşitli türler türedi: aslanlar, kaplanlar, kurtlar, köpekler,
sırtlanlar, yaban domuzları, tilkiler, tavşanlar,
16.
sincaplar, domuzlar, şahinler, akbabalar, kartallar ve kargalar.
17. Onlar
arasında beyaz bir sığır[90] doğdu.
18. Ve yine
birbirlerini ısırmaya başladılar. Onların arasında doğan o beyaz sığır bir
yaban eşeği ve bir de beyaz bir sığır peyda etti. Ve yaban eşekleri çoğaldı.
Ama ondan doğan o sığır siyah bir yaban domuzu ve beyaz bir koyun peyda etti.
19. O yaban
domuzundan pek çok yaban domuzu türedi.
20. Ama o
koyundan on iki koyun türedi.
21. O on iki
koyun büyüyünce birini[91] eşeklere verdiler.
22. O eşekler
de o koyunu kurtlara[92] verdiler
23. ve o
koyun kurtların arasında büyüdü.
24. Tanrı
kurtlar arasında onunla birlikte yaşaması ve otlaması için o on bir koyunu onun
yanına getirdi.
25. Çoğalıp
pek çok koyun sürüsü meydana getirdiler.
26. Ve
kurtlar korkmaya ve onlara baskı yapmaya başladı.
27. Sonunda
kurtlar koyunların yavrularını yok etmek için onları geniş bir su akıntısına
attı.
28. Koyunlar
yavruları için feryat etmeye ve durumu Tanrılarına şikâyet etmeye başladılar. Kurtların
elinden kaçan bir koyun[93] yaban eşeklerinin arasına
gitti.
29. Feryat
eden, ağlayan ve tüm güçleriyle Tanrılarını arayan o koyunları gördüm.
30. Ve
Koyunların Tanrısı yüksek bir yerden koyunların sesinin olduğu yere alçaldı,
yanlarına gelip onları otlattı.
31.
Kurtlardan kaçan o koyunu çağırdı. Onunla kurtlar hakkında konuştu ve ona gidip
kurtları bir daha koyunlara dokunmamaları için uyarması gerektiğini söyledi.
32.
Tanrılarının emri üzerine koyun kurtlara gitti. Yolda o koyuna başka bir koyun
rastladı ve birlikte devam ettiler.
33. Kurtların
mekânına gelip onlarla konuştular. Bundan sonra koyunlara dokunmamaları
gerektiği konusunda onlara uyarıda bulundular.
34. Sonra
kurtların tüm güçleriyle koyunlara zulmettiğini, koyunların da feryat ettiğini
gördüm. Tanrıları koyunların yanına geldi
35. ve
kurtlara vurmaya başladılar. Kurtlar inlemeye başladı. Koyunlar sakinleşti ve
ağlamayı kestiler.
36.
Koyunların kurtlardan uzaklaştığını gördüm. Kurtların gözleri kör olmuştu. Ama
kalan kurtlar tüm güçleriyle koyunların peşine düştü. Ve Koyunların Tanrısı
onlarla birlikte gitti, onlara liderlik yaptı
37. ve
koyunlar O’nu izledi.
38.
Koyunların Tanrısı’nın yüzü parlıyordu ve çehresi göz kamaştırıcıydı. Yine de
kurtlar o koyunları büyük bir denize[94] kadar takip etti.
39. Ama
gözlerinin önünde deniz ikiye ayrıldı
40. ve
Tanrıları onlarla kurtlar arasında durarak koyunları sudan geçirdi.
41. Kurtlar
henüz onları görmeden koyunlar denizin ortasına ilerledi ve kurtlar da onların
peşinden gitti.
42. Kurtlar
Koyunların Tanrısı’nı gördüklerinde kaçmak için geri döndüler
43. ama sular
birleşip normal haline döndü ve kurtları kapladı. O koyunları izleyen tüm
kurtların boğularak ölüşünü izledim.
44. Ama
koyunlar sudan çıktılar ve hiç suyun ve otun olmadığı bir çöle gittiler.
Gözlerini açıp görmeye başladılar.
45.
Koyunların Tanrısı’nın onları otlattığını, onlara su ve ot verdiğini gördüm.
46. Ve bir
koyun diğer koyunlara liderlik etmek için ileri çıktı.
47. O koyun
yüksek bir kayaya tırmandı ve Koyunların Tanrısı o koyunu onlara gönderdi.
48. Sonra,
Koyunların Tanrısı’nın onların önünde durduğunu gördüm. Görünüşü çok olağanüstü
heybetliydi
49. ve tüm o
koyunlar O’nu gördü
50. ve O’ndan
korktu. Yanlarındaki o lider koyuna korku içinde dediler ki: “Tanrımızın önünde
duramıyor, O’na bakamıyoruz!”
51. Onlara
liderlik eden o koyun dönüp bir kez daha o kayanın zirvesine çıktı
52. ama
koyunların gözü kör olmaya başladı ve kendilerine gösterilen yoldan uzaklaşmaya
başladılar.
53.
Koyunların Tanrısı onlara çok kızdı. O koyun durumu öğrendi.
54. Kayadan
indi, koyunların yanına gitti,
55. çoğunun
gözünün kör olduğunu ve onun yolundan saptığını gördü.
56. Koyunlar
onu gördüklerinde korkup titrediler
57. ve
ağıllarına dönmek istediler.
58. Lider
koyun yanına diğer koyunu alıp yoldan çıkan koyunların yanına gitti
59. ve onları
öldürmeye başladı. Bu koyunlar onun varlığından korktu çünkü o koyun yoldan
sapan diğer koyunları sürüye geri getirmişti. Ve o koyunlar ağıllarına geri
döndü.
60. O
vizyonda o koyunun bir insan haline geldiğini, Koyunların Tanrısı için bir ev
inşa ettiğini ve tüm koyunları o eve yerleştirdiğini gördüm.
61.
Koyunların bazı liderlerinin öldüğünü gördüm. Tüm büyük koyunların ölümünü ve
onların yerine küçük olanların yetişmesini izledim. Ve hepsi bir su akıntısının[95] yakındaki bir otlağa
geldi.
62. Sonra
koyunların bir insan haline gelmiş olan lideri de onlardan ayrıldı ve öldü.
63. Tüm
koyunlar bunun üzerine büyük bir feryatla ağladı.
64. Daha
sonra ağlamalarının geçtiğini gördüm ve koyunların sudan geçişini izledim.
65. Daha önce
onlara liderlik etmiş ama ölmüş olanların yerine onlara liderlik etmek üzere
liderler çıktı.
66.
Koyunların iyi bir yere, harika bir ülkeye varışlarını izledim.
67. Koyunların
o güzel ülkedeki evin içinde sevindiklerini gördüm. Gözleri bazen açıldı, bazen
de onlara liderlik edecek bir başka koyun çıkana kadar tekrar kör oldu. Lider
onları tekrar bir araya getirdi ve gözleri açıldı.
68. Ama
köpekler, tilkiler ve yaban domuzları o koyunları yemeye başladı; ta ki Tanrı
onların arasından onlara liderlik edecek bir koç yetiştirene kadar. Bu koç
köpeklere, tilkilere ve yaban domuzlarına yanlarından toslayarak hepsini
öldürdü.
69. Gözleri
açılan koyunlar aralarındaki koçu izlediler.
70. Ama bir
süre sonra koç şanını terk edip diğer koyunlara toslamaya, onları ezmeye ve
onlara karşı çirkin davranmaya başladı.
71. Sonra
Koyunların Tanrısı kuzuyu başka bir kuzuya gönderip onu koç olarak
yetiştirmesini istedi. Bu kuzu o diğer kuzuyu,[96] şanını terk eden koçun
yerine koyunlara liderlik etmesi için yetiştirecekti.
72. Gidip
onunla konuştu. Onu bir koç olarak yetiştirdi ve onu koyunların prensi ve
lideri yaptı. Tüm bunlar sırasında köpekler koyunlara saldırıyordu.
73. İlk koç
ikinci koça saygı gösterdi
74. ve ikinci
koç kalkıp onun önünden gitti. Köpeklerin ilk koçu düşürdüğünü gördüm.
75. Ve o
ikinci koç küçük koyunlara liderlik etti. [Büyüyüp çoğaldılar. Bütün köpekler,
tilkiler ve yaban domuzları o koçtan korkup kaçıyordu. O koç onlara toslayıp
öldürüyordu ve güçlerini tüketiyordu. Artık yırtıcı hayvanlar onlardan bir şey
çalmıyordu.][97]
76. O koç pek
çok koyun peyda edip öldü.
77. Onun
yerine küçük bir koyun koç oldu[98] ve o koyunların prensi ve
lideri oldu.
78. Ve bu
büyüdü, çoğaldı
79. Ve bütün
köpekler, tilkiler vahşi hayvanalr bundan kaçtılar
80. Ve bu koç
bütün vahşi hayvanlara tos vurdu ve öldürdü ve artık onlar tehlike oluşturamaz
hale geldiler.
81. Ve o ev
büyüdü, genişledi.[99] O koyunlar için inşa
edilmişti. Koyunların Tanrısı için evin üstüne yüksek bir kule inşa edildi.
82. Ev
alçaktı ama kule çok yüksekti.
83.
Koyunların Tanrısı o kulede kaldı, koyunlar da O’nun önüne dolu bir masa sundu.
84. Sonra o
koyunları izledim. Yine yanılıp farklı farklı yollara gittiler. Evlerinden
ayrıldılar.
85.
Koyunların Tanrısı koyunlar arasından bazılarını çağırıp o uzaklaşan koyunlara
gönderdi[100]
86. ama
sapmış koyunlar onları öldürmeye başladı. Biri kurtuldu ve kaçıp yardım için
bağırmaya başladı. Onu öldürmek istediler
87. ama
Koyunların Tanrısı onu onların elinden kurtarıp yanına aldı.
88. O
koyunlara nasihat etmek, doğru yola döndürmek için pek çok diğerlerini
gönderdi.
89. O
koyunlar Tanrının evinden ve kulesinden tamamen uzaklaştıktan sonra gözlerinin
kör olduğunu gördüm.
90.
Koyunların Tanrısı onların sürüsü içinde büyük bir katliam yaptı. Çünkü o
koyunlar O’nun evine ihanet ederek bu katliamı davet etmişlerdi. Koyunların
Tanrısı onları aslanların, kaplanların, kurtların, çakalların, tilkilerin ve
vahşi hayvanların eline bıraktı
91. ve o
vahşi hayvanlar o koyunları parçalamaya başladı.
92. Ve
Tanrı’nın o evi ve kuleyi terk ettiğini, parçalayıp yesinler diye hepsini
aslanların ve vahşi hayvanların eline bıraktığını gördüm.
93. Tüm
gücümle haykırmaya başladım. Vahşi hayvanlarca yenmekte olan koyunlarla Tanrı
arasına girip koyunlar için O’na yalvarmaya başladım.
94. Ama o
sessiz kaldı. Bunu görmesine rağmen onların yenmesinden, yutulmasından,
çalınmasından keyif aldı. Onları vahşi hayvanların elinde ölüme terk etti.
Sonra o koyunları alıp otlatmaları için yetmiş çoban çağırdı.
95. Çobanlara
ve yardımcılarına dedi ki: “Her biriniz şimdi koyunları otlatacaksınız ve ben
neyi emredersem onlara onu yapacaksınız! Onları size sayarak teslim edeceğim.
96.
Hangilerinin yok edileceğini söyleyeceğim ve siz de onları öldüreceksiniz!” Ve
o koyunları onlara verdi.
97. Bir
başkasını çağırdı ve ona dedi ki: “O çobanların o koyunlara ne yapacağını izle
ve not et. Çünkü emrettiğimden fazlasını öldürecekler.
98.
Çobanların kalkışacağı her fazla öldürüşü kaydet. Kaçını benim emrime göre,
kaçını ise kendi isteklerine göre öldürdüklerini kaydet. Her bir çobanın
yaptığı her öldürüşü ayrı ayrı kaydet.
99. Sonra
gelip çobanların kaç koyunu öldürdüğünü, kaçını ölüme terk ettiğini bana oku ki
bunu onlara karşı bir tanıklık olarak kullanayım, emrettiğim şeyleri yapıp
yapmadıklarını bileyim, anlayayım.
100. Ama
onlar bunu bilmeyecek. Sen bunu onlara bildirmeyeceksin ve onlara nasihatte
bulunmayacaksın. Sadece çobanların yaptığı her şeyi kaydedip bana
bildireceksin.”O çobanların koyunları otlattıklarını ve sonra kendilerine
emredilenden daha fazla koyunu öldürmeye ve yok etmeye başladıklarını,
101. onları
aslanların eline bıraktıklarını gördüm. Aslanlar ve kaplanlar o koyunların
büyük bir kısmını yedi ve yaban domuzları da onlara eşlik etti. Ayrıca o kuleyi
yakıp evi de yıktılar.
102. O kuleye
ve koyunların evlerinin yıkılmasına çok üzüldüm.
103. Sonra o
koyunların o eve girip girmediğini artık göremedim.
104. Çobanlar
ve yardımcıları o koyunları yemeleri için vahşi hayvanların eline bıraktı.
Bunların her biri belirli bir sayıdaydı ve kaç tanesinin öldürüldüğü bir
deftere yazıldı.
105. Her bir
çoban kendisine emredilenden fazlasını öldürmüş, yok etmişti
106. ve ben o
koyunlar için ağlamaya, feryat etmeye başladım.
107. O
vizyonda yazıcının her gün o çobanların yaptığı her bir şeyi, öldürdüğü, ölüme
terk ettiği her bir koyunu yazdığını gördüm. Sonra bu defteri alıp Koyunların
Tanrısı’na gösteriyordu.
108. Defter
Koyunların Tanrısı önünde okundu.
109.
Koyunların Tanrısı defteri eline aldı, okudu, mühürleyip yanına bıraktı.
110. Sonra
çobanların on iki saat boyunca koyunları otlattığını,
111. o
koyunlardan üç tanesinin gelip o eve girdiğini ve yıkılan her şeyi yeniden
yapmaya başladığını gördüm.
112. Yaban
domuzları onlara engel olmaya çalıştı ama olamadılar.
113. Her şeyi
önceki gibi inşa etmeye, hatta kuleyi tekrar yükseltmeye başladılar. O kule
“yüksek kule” olarak adlandırıldı.
114. Yine
kulenin önüne bir masa yerleştirdiler ama üzerindeki ekmekler kirliydi.
115.
koyunların gözleri kördü, göremediler. Çobanların da öyle
116.
koyunların çoğunu öldürmeleri için yardımcılarına verdiler ve onlar da
koyunları ayakları altında ezdiler ve onları yediler.
117. Tüm
koyunlar araziye yayıldı, vahşi hayvanların arasında kaldı ve çobanlar onları
vahşi hayvanların elinden kurtarmadı. Koyunların Tanrısı tüm bunları görüyordu.
118. Defter
tutan görevli defteri Koyunların Tanrısı’nın önüne getirdi, gösterdi, okudu.
Çobanların tüm yaptıklarını anlattı ve O’nun önünde tüm çobanlar aleyhine
tanıklık etti. Ve Koyunların Tanrısı defteri aldı, yanına koydu ve ayrıldı.
89. Bölüm
1. Otuz yedi[101] çobanın koyunları
otlattığını, her birinin bir önceki gibi süresini tamamladığını ve diğerlerinin
de kendi vakitlerinde koyunları otlattığını gördüm.
2. Ardından
vizyonda göğün tüm kuşlarının geldiğini gördüm: kartallar, akbabalar, şahinler
ve kargalar. Ama kartallar diğer kuşlara liderlik ediyordu.
3. O
koyunları yemeye, gözlerini çıkarmaya, etlerini yemeye başladılar.
4. Vücutları
kuşlar tarafından yenen koyunlar feryat etti.
5. Ben
uykumda koyunları otlatmakta olan çobana bakıp onun için üzüldüm.
6. O
koyunların köpekler, kartallar, şahinler tarafından yendiğini gördüm. Onlarda
hiç et, deri veya kas kalmamıştı. Sadece iskeletleri kalana kadar onları
yemişlerdi. Kemikleri de yere düştü. Çok az koyun kaldı.
7. Yirmi üç
çobanın kendi vakitlerinde elli sekiz kere koyunları otlattığını ve vakitlerini
tamamladıklarını gördüm.
8. O beyaz
koyunların kuzuları olduğunu gördüm! Gözlerini açıp görmeye ve koyunlara
bağırmaya başladılar.
9. Evet,
onlara seslendiler, ama koyunlar kuzuların onlara ne söylediğine dikkat etmedi.
Kulakları son derece sağır ve gözleri de tamamen kör olmuştu.
10. Vizyonda
kargaların o kuzulara doğru uçup birini aldığını
11. ve
koyunları parçalayıp yediğini gördüm.
12. O
kuzuların boynuzları çıktığında kargaların onların boynuzlarını kırdığını
gördüm.
13. Sonunda o
koyunlardan birinden büyük bir boynuz çıktı ve tüm koyunların gözleri açıldı![102]
14. O koyun
gözleri açılan diğer koyunlara baktı ve onlara bağırdı.
15. Dağ
keçisi[103] bunu gördü ve hepsi ona
doğru koştu.[104]
16. Aynı anda
tüm kartallar, akbabalar, kargalar ve şahinler o koyunları parçalayıp yemeye
devam etti. Koyunlar ise sessiz kaldı. Ama dağ keçisi üzülüp ağladı.
17. O
kargalar o boynuzlu koyunla savaştı ve boynuzunu[105] kırmaya çalıştılar
18. ama buna
güçleri yetmedi.
19. Tüm
kartallar, akbabalar, kargalar ve şahinler ve çobanlar bir araya geldi.
20. O yaban
keçisinin boynuzunu kırmak amacıyla bağırdılar ve onu öldürmek için…Fakat o
onlarla savaştı ve yardım gelmesi için bağırdı.
21. Sonra,
çobanların adını yazan ve Koyunların Tanrısı’nın yanına çıkan adamın geldiğini
gördüm,
22. Yardım
etti ve herkes onun dağ keçisine yardım için indiğini gördü.
23.
Koyunların Tanrısı da geldi ve onu gören herkes kaçtı; her şey onun önüne
düştü. Tüm kartallar, akbabalar, kargalar ve şahinler toplandılar ve oradaki
koyunları getirdiler.
24. Hepsi
birleşip dağ keçisinin boynuzu kırmaya çabaladılar.
25. Tanrı’nın
emriyle defteri tutan adamı gördüm. Son on iki çobanın neden olduğu katliamla
ilgili defteri açtı ve Koyunların Tanrısı’na o çobanların kendilerinden
öncekilerden daha fazla koyun öldürdüklerini gösterdi.
26.
Koyunların Tanrısı’nın geldiğini ve eline gazap asasını aldığını gördüm. Asayı
yere vurdu ve yer parçalara ayrıldı. Tüm yırtıcı hayvanlar ve kuşlar düştü ve
yer onları yuttu.
27. Sonra
koyunlara büyük bir kılıç verildiğini gördüm ve koyunlar alandaki tüm yırtıcı
hayvanların üzerine gitti ve öldürdü
28. ve
karadaki ve gökteki tüm yırtıcı hayvanlar onların önünden kaçtı.
29. Güzel bir
yerde bir taht dikildiğini gördüm.
30.
Koyunların Tanrısı o tahta oturdu ve Defter bütün mühürlü defterleri aldı
31. ve
Koyunların Tanrısı’nın önünde onlar açıldı.
32. Tanrı
beyaz olan o ilk yedisini çağırdı; öncülük eden ilk yıldızdan başta olmak
üzere, cinsel organları atlarınkine benzeyen tüm yıldızların huzuruna
getirilmesini emretti. Ve hepsini O’nun huzuruna getirdiler.
33. Tanrı o
yedi beyazdan biri olan, önünde yazı yazan adama dedi ki: “Koyunları emanet
ettiğim ve emrimden daha fazla koyunu öldüren o yetmiş çobanı topla.”Hepsinin
bağlanıp O’nun önüne getirildiğini gördüm. Önce yıldızlar yargılandı ve suçlu
bulundular. Ceza yerine götürülüp kızgın alevlerle ve ateşten sütunlarla dolu
bir çukura atıldılar. Yetmiş çoban yargılandı ve suçlu bulundu. Onlar da ateşli
çukura atıldı.
34. Sonra
dünyanın ortasında ateşle dolu bir çukur açıldığını gördüm.
35. O kör
koyunları getirdiler. Koyunlar yargılandı ve suçlu bulundu. O ateşli çukura
atıldılar ve yandılar.
36. Bu çukur
o evin hemen sağındaydı.
37. O
koyunların kemiklerine kadar yanışını izledim.
38. Sonra o
eski eve yürüdüğünü gördüm. Tüm sütunları söktüler. Tüm döşeme ve süslerini de
çıkardılar. Hepsini sağ tarafta bir yere taşıdılar.
39. Koyunların
Tanrısı ilkinden daha büyük ve daha yüksek olan yeni bir ev yaptı ve onu ilk
evin yerine koydu. Sütunları yeniydi, süsleri yeniydi ve eskisinden daha
büyüktü.
40. Tüm
koyunlar evin içindeydi. Kalan tüm koyunları gördüm. Yerdeki tüm hayvanlar ve
göğün tüm kuşları oraya gelip o evdeki koyunlara biat etti ve söylediklerini
yerine getirdiler.
41. Ardından,
daha önce elimden tutup beni yukarı çıkarmış olan beyaz giysili üç kişi elimi
tuttu. O koçun eli de beni tutuyordu. Ve beni yukarı kaldırıp, yargılama
gerçekleşmeden önce o koyunların arasına koydular.
42.
Koyunların hepsi beyazdı. Yünleri bol ve temizdi. Tüm yok edilenler,
dağıtılanlar, tüm vahşi hayvanlar ve göğün tüm kuşları o evde toplandı.
Koyunların Tanrısı çok sevindi çünkü hepsi iyiydi ve O’nun evine geri
dönmüşlerdi.
43. Koyunlara
verilmiş olan kılıcın yerine koyuluşunu izledim. Kılıç eve geri getirilmişti ve
Tanrı’nın ve o eve davet edilmiş tüm koyunların huzurunda mühürlendi.
44. Artık o
kılıç onlara zarar vermedi. Çünkü hepsinin gözleri açıldı! İyiyi gördüler ve
aralarında görmeyen kimse yoktu.
45. Evin
büyük, geniş ve çok dolu olduğunu gördüm. Büyük boynuzları olan beyaz bir
ineğin doğduğunu gördüm. Tüm vahşi hayvanlar ve göğün tüm kuşları ondan korktu
ve sürekli ona yalvardılar. Onların tüm neslinin dönüşümünü izledim.
46. Hepsi
beyaz inekler oldular!
47.
Ortalarında olan ilki söze büründü ve söz başında büyük siyah boynuzları olan
büyük bir hayvan oldu.
48.
Koyunların Tanrısı bundan ve diğer tüm sığırlardan sevinç duydu.
49.
Aralarında uyudum. Uyandım ve her şeyi anladım. Bu uyurken gördüğüm vizyondur.
Uyandım ve Adalet Tanrısını kutsadım, O’nu onurlandırdım.
50. Sonra
hıçkıra hıçkıra ağladım. Buna dayanamayacak hale gelinceye kadar durmadı
gözyaşlarım. Gördüğüm şeylerden dolayı ağladığımı fark ettim. Çünkü tüm bunlar
gerçekleşecek. İnsan nesillerinin tüm yaptıkları bana sırasıyla gösterildi.[106]
51. O gece
ilk rüyamı hatırladım. Gördüğüm o vizyon nedeniyle ağladım ve çok üzüldüm.
İki Yol ve Haftalar
Enok ve Oğulları
90. Bölüm
1. Şimdi,
oğlum Metuşalah, bana tüm kardeşlerini çağır, annenin tüm çocuklarını topla,
çünkü ses bana çağrıda bulunuyor ve bir ruh üzerime yayılıyor. Burada toplanın
ki size sonsuza kadar yaşayacaklarınızı göstereyim.
2. Ve Metuşelah
gidip kardeşlerini çağırdı, akrabalarını topladı.
3. O da tüm
oğullara dedi ki:
4. “Enok’un
çocukları! Babanızın tüm sözlerini duyun. Ağzımın sesini dikkatle dinlemenizi
istiyorum! Canlarım, doğruluğu sevin ve doğruluk içinde yürüyün.
5. Doğruluğa
ikiyüzlülükle yaklaşmayın ve ikiyüzlülerle arkadaş olmayın. Adaletle yürüyün
oğullarım. O sizi doğru yola yönlendirecek ve yol arkadaşınız olacaktır.
6. Biliyorum
ki dünyada şiddet artacak ve büyük bir ceza gelecek. Dünyadaki suç köklerinden
kesilecek ve tüm yapısı yok edilecek. Ve dünyada tekrar adaletsizlik
yükselecek. Tüm adaletsizlik, şiddet ve günah işleri iki kat hâkim olacak.
7. Günah,
adaletsizlik, inançsızlık, zulüm, kirlilik ve her türlü kötülük arttığında,
hepsine göklerden büyük bir ceza gelecek
8. ve Yüce
Tanrı dünyada kızgınlıkla gelecek, göklerden büytük ceza gelecek.
9. ve Yüce
Tanrı kızgınlıkla gelecek, cezalandırcak ve dünyada bir yargılama yapacak.
10. O
günlerde zulüm köklerinden kesilecek. Adaletsizlik ve kandırma kökünden
kesilecek.
11. Tapınakları
ateşle yakılacak ve tüm dünyadan silinecekler. Günahkârlar ateşle yargılanacak,
azap içinde yok olacaklar.
12. Adiller
uykularından uyanacak, bilgelik arttırılacak ve onlara verilecek.
13. O zaman
tüm adaletsizliklerin kökü kesilecek, günahkârlar kılıçla yok edilecek.
Kafirlerin kökleri her yerden sökülecek,
14. zulüm ve
küfür planlayanlar kılıçla yok edilecek.
15. Bunun
ardından bir hafta daha gelecek; sekizinci hafta. Adaletin haftası. Ona bir
kılıç verilecek ki zalimler için doğru bir yargılama yapılabilsin. Günahkârlar
adillerin eline verilecek. Ve sonunda adiller adaletleri ile büyüklük
kazanacaklar. Büyük Kral için ebedi bir onurlandırma olarak bir ev inşa
edilecek. Sonra, dokuzuncu haftada, tüm dünyaya doğru bir yargılama yapılacak
ve günahkârların tüm işleri dünyadan silinecek. Sonra tüm insanlar bakışlarını
doğruluğun yoluna çevirecek. Sonra, onuncu haftanın yedinci gününde, Gözcüler
için ebedi yargılama gerçekleşecek ve ardından melekler arasında sonsuz cennet
açılacak. Önceki gökler gidecek, sona erecek, yeni gökler çıkacak! Ve göklerin
tüm güçleri yedi katlı bir ışık yayacak. Sonra sonsuza kadar sayısız hafta
olacak. Herkes iyilik ve adalet içinde olacak ve artık günahtan söz
edilmeyecek. [107]
16. Ve şimdi
size söylüyorum çocuklarım ve size doğruluğun yollarını ve zulmün yollarını
gösteriyorum.
17. Bunları
size tekrar göstereceğim ki neyin geldiğini bilesiniz.
18. Dinleyin
çocuklarım. Adaletin yolundan yürüyün, adaletsizlik yolunda yürümeyin çünkü
adaletsizlik yolunda yürüyenler sonsuza kadar yok olacaklar.”
91. Bölüm
1. Bu
bilgelik öğretisi Enok tarafından yazılmıştır. Bu öğreti tüm insanlar için,
dünyada yaşayacak olan çocuklarım için ve doğruluk ve huzuru izleyecek olan
gelecek nesiller için dünyanın bir değerlendirmesini sunmaktadır.
2. Zamanın
olumsuzlukları yüzünden ruhlarınız kararmasın. Yüce Olan her şey için bir zaman
ayırmıştır.
3. Adil Olan
uykudan uyanacak, adalet yolunda yürüyecektir ve onun yolu ve sözü sonsuz
iyilik ve rahmettir. O sadıklara merhametli olacak, onlara sonsuz adalet ve güç
verecek. Ebedi ışıkta yürüyecek. Günah ise karanlıkta sonsuza kadar yok
edilecek ve o günden sonsuza kadar bir daha görülmeyecek.
Haftalar Vahyi
92. Bölüm
1. Sonra Enok
kitaplarını çıkardı ve onlardan anlatmaya başladı.
2. Dedi ki:
“Size adaletin çocuklarından, dünyanın seçilmişlerinden, doğruluk ağacından
bahsedeceğim.
3. Ben Enok
size bunları anlatacağım oğullarım. Göksel bir vizyonda bana görünenlere,
başmeleklerin sözlerinden ve göksel tabletlerinden öğrendiklerime dayalı
olarak.”
4. Ve Enok
kitaplarından anlatmaya başladı ve dedi ki: “Ben ilk haftada yedinci olarak
doğdum, yargı ve adalet henüz sürerken.
5. Benden
sonra, ikinci haftada büyük bir kötülük çıkacak. Bir aldatma yayılacak.
6. Ve o
süreçte ilk sonlanış meydana gelecek. O süreçte insanlar kurtarılacak.
7. Ondan
sonra adaletsizlik tekrar artacak ve günahkârlar için bir yasa yapılacak.
8. Sonra,
üçüncü haftanın sonunda, bir insan[108] Doğru Yargılamanın Ağacı
olarak seçilecek ve onun nesli sonsuza kadar Adalet Ağacı olacak.
9. Dördüncü
haftanın sonunda ulular ve adiller vizyonları görülecek. Tüm nesiller için bir
yasa hazırlanacak ve özel bir yer yapılacak. Beşinci haftanın sonunda Kutsal
Hâkimiyet Evi ebedi olarak inşa edilecek.
10. Sonra,
altıncı haftada, o zamanda yaşamakta olan herkes kör olacak. Herkesin kalpleri
Bilgelikten uzaklaşacak. O süreçte o evde bir adam[109] yükselecek.
11. Sonunda
Hâkimiyet Evi ateşle yakılacak. Seçilmiş kökün tüm ırkı dağıtılacak.
12. Sonra,
yedinci haftada inancından dönmüş bir nesil yükselecek. Dönmüşlükleriyle pek
çok şey yapacaklar. Ve o dönemin sonunda, Tanrı’nın tüm yaratımıyla ilgili yedi
katlı bir öğreti aktarmak üzere, sonsuz Adalet Ağacı’nın seçilmiş adilleri
belirlenecek.[110]
13. Tüm
insanoğulları arasında Yüce Olan’ın sesini sıkıntısızca duyabilen kim var?
O’nun düşüncelerini kim düşünebilir? Göğün tüm işlerine bakabilecek kim var?
Kim göklere bakıp onları anlayabilir? Kim bu şekilde bir ruhu görebilir,
tanımlayabilir, yükselip onların faaliyetlerini izleyebilir, onları düşünebilir
veya onlar gibi davranabilir? Tüm insanlar arasında kim dünyanın genişliğini ve
uzunluğunu bilebilir? Her şeyin ölçüsü kime gösterildi?
14. Ya da
göklerin uzunluğunu, yüksekliğini, ne üzerine kurulmuş olabileceklerini,
yıldızların sayısını ve tüm ışıkların nerede durduğunu kim bilebilir?”
Enok Adillere
Öğütte Bulunuyor
93. Bölüm
1. Şimdi size
söylüyorum çocuklarım; adaleti sevin ve adalet içinde yürüyün. Çünkü adaletin
yolları kabul etmeye değerdir. Adaletsizliğin yolları ise aniden yok edilecek,
sona erdirilecektir.
2.
Gelecekteki bir neslin belirli insanlarına zulmün ve ölümün yolları
gösterilecek, onlar da ondan uzak duracak, onu izlemeyecektir.
3. Şimdi size
söylüyorum adiller: Kötülüğün yollarında yürümeyin, ölümün yollarında yürümeyin
ve onlara yaklaşmayın yoksa yok olursunuz.
4. Kendiniz
için adaleti arayın, doğruluk içinde bir hayatı seçin.
5. Huzurun
yollarında yürüyün ki yaşayıp bereketlenesiniz. Kalbinizin düşüncelerinde
sözlerime sarılın. Bunun kalplerinizden silinmesine izin vermeyin. Biliyorum ki
günahkârlar sizi gizli bilgiler aramaya cezbedecektir ama gizli bilgilere yer
açmayın. Hiçbir ayartma biçiminin sizi küçültmesine izin vermeyin.
6.
Saygısızlığı, zulmü, aldatmayı temel edinenlerin vay haline, çünkü onların sonu
ani bir şekilde getirilecektir ve onlar huzur bulmayacaktır.
7. Evlerini
günahla kuranların vay haline, çünkü evleri temelinden yıkılacak, kılıçla
devrilecektir. Altın ve gümüş edinmek için yaşayanlar da apansız yargılamayla
yok edilecektir. Vay halinize zenginler! Çünkü siz zenginliklerinize güvendiniz
ama zenginliklerinizden ayrılacaksınız çünkü zenginlik günlerinizde En Yüce’yi
hatırlamadınız.
8. Kafirlik
ve adaletsizlik işleyerek katliam gününe, karanlık güne, büyük yargı gününe
mahkum ettiniz kendinizi.
9. Size şunu
bildiririm ki sizi yaratan sizi devirecektir.
10.
Düştüğünüzde size merhamet edilmeyecek. Yaratıcınız sizin mahvedilişinizden
keyif alacak.
11. O
günlerde içinizdeki doğru olanlar günahkârları, adaletsizlikleri
azarlayacaktır.
94. Bölüm
1. Gözlerim
çeşme gibi oldu size ağlamak, gözyaşlarımı yağmur gibi dökmek ve kalbimin
acısını dindirebilmek için!
2. Suçlamada
ve garezde bulunmanıza kim izin verdi? Bunu o kadar çok yaptınız ki yargılama
size mutlaka ulaşacaktır günahkârlar!
3. Onlardan
korkmayın adiller. Çünkü Tanrı onları sizin elinize verecektir, haklı
arzularınıza göre onları yargılayabilmeniz için.
4. Vay
halinize yüksek sesle çözülmeyen lanetler okuyanlar; bu günahlarınız yüzünden
şifa sizden uzak olacak! Vay halinize komşusuna kötülükle yanıt verenler, çünkü
size de yaptıklarınıza göre yanıt verilecek!
5. Vay
halinize yalancı şahitler ve adaletsizlik tartanlar! Apansız yok edileceksiniz!
6. Vay
halinize günahkârlar, çünkü adillere eziyet edersiniz. Adaletsizliğiniz
yüzünden teslim alınıp eziyete maruz bırakılacaksınız. Yaptıklarınızın bedeli
ağır olacak.
95. Bölüm
1. Ümitli
olun adiller! Günahkârlar önünüzde bir anda mahvolacak! Haklı arzularınıza göre
hükümlerini dilediğiniz gibi vereceksiniz.
2.
Günahkârların felaket gününde çocuklarınız kartallar gibi yükselecek ve yuvanız
şahinlerinkinden yüksekte olacak. Yükselip dünyanın boşluklarına, pikalar gibi
kayaların çatlaklarına gireceksiniz.
3.
Günahkârlar sizi göremeyecek, sirenler ağlayacaklar.
4. Neden
korkuyorsunuz acı çekmiş olanlar? Şifa bulacaksınız. Parlak bir ışık yolunuzu
aydınlatacak ve gökten huzurun sesini duyacaksınız. Vay halinize günahkârlar,
çünkü zenginliğiniz sizi doğruymuş gibi gösteriyor ama kalpleriniz sizi
kötülükle suçluyor. Bu gerçek, kötü işlerinizin bir hatırası olarak aleyhinize
tanıklık edecek.
5. Vay
halinize buğdayın en iyisini yiyenler, büyük bardaklardan şarap içenler ve
gücüyle kendilerinden güçsüz olanları ezenler!
6. Vay
halinize her çeşmeden su içenler! Aniden sarhoş olup solacaksınız. Çünkü hayat
çeşmesini terk ettiniz.
7. Vay
halinize haksızlığa yaslanan, kandıran, kafirlik edenler; bunlar kötülüğünüze
tanıklık edecek!
8. Vay
halinize adilleri ezen güçlüler. Mahvedilme zamanınız geliyor. Sizin yargılanma
gününüzle birlikte adiller için iyi günler gelecek.
Günahkârların,
Yöneticilerin, Zenginlerin Sonu
96. Bölüm
1. İnanın ki
adiller, adaletsizlik gününde günahkârlar rezil olup mahvedilecekler.
2. Bilin ki
günahkârlar, En Ulu Olan sizin mahvedilmenizi düşünüyor ve göğün melekleri
sizin yok olmanızdan keyif duyacak. Yargılama gününde adillerin dua sesini
duyduğunuzda ne yapacaksınız günahkârlar ve nereye kaçacaksınız?
3. Bu sözün
tanıklık edeceği kişilerle aynı sonu paylaşacaksınız: “Günahkârların yoldaşı
oldunuz.”
4. O günlerde
adillerin duası Tanrı’ya ulaşacak ve yargılanma gününüz gelecek. Tüm
adaletsizlikleriniz Yüce Tanrı önünde okunacak.
5. Yüzünüz
utançla kaplanacak çünkü Tanrı adaletsizliğe dayalı tüm işleri reddeder.
6. Vay
halinize denizde ve karada yaşayan günahkârlar; anılarınız kötülükle dolu. Vay
halinize adaletsiz bir şekilde gümüş ve altın edinip “Zengin olduk,
hazinelerimiz oldu, istediğimiz her şeyi elde ettik.
7. Şimdi
planladığımız şeyi yapabiliriz. Çünkü çok gümüş biriktirdik ve evlerimizde pek
çok kölemiz var. Ambarlarımız su gibi yoğun” diyenler.
8.
Yalanlarınız su gibi dağılacak, zenginliğiniz ansızın terk edecek sizi. Her
şeyi haksızlıkla edindiniz ve o yüzden büyük bir lanet bulacaksınız.
9. Size,
bilgelere ve aptallara yemin ederim, dünyada pek çok garip şey göreceksiniz.
Siz erkekler kadınlardan daha çok süs takacak, bakirelerden daha renkli
giysiler giyeceksiniz. Tüm o ayrıcalık, lüks, güç, gümüş, altın, varlık, şıklık
ve yiyecekler su gibi dağılacak.
10.
Öylelerinde eğitim ve bilgelik olmayacaktır. Eşyalarıyla birlikte
mahvolacaklar.
11. Şöhret ve
görkemle dolu olmalarına rağmen, ruhları utanç, yıkım ve yokluk içinde ateşe
atılacak.
12. Size
yemin ettim günahkârlar: Bir dağın köle olmayacağı, bir tepenin bir kadının
hizmetçisi olmayacağı nasıl açıksa,
13.
günahların da dünyaya dışarıdan gönderilmediği, insanın onu kendi kendine
yarattığı açıktır. Bunu yapanlar büyük bir lanetin içine düşecek.
14. Kadına
kısırlık verilmemiştir ama kendi elleriyle yaptıkları yüzünden çocuksuz
ölecektir.
15. Yüce ve
Adil Olan adına size yemin ettim günahkârlar, tüm kötü işleriniz göklerde
görülmektedir ve hiçbir zulmünüz örtülü veya gizli değildir.
16. Her gün
her günahın göklerde En Yüce’nin huzurunda yazıldığını ruhunuzla veya
kalbinizle bilmediğinizi, anlayamayacağınızı mı düşünüyorsunuz? O halde
gaddarlığınızla işlediğiniz tüm zulümlerin yargı gününüze kadar her bir gün
yazıldığını biliyorsunuz artık!
17. Vay
halinize aptallar, çünkü aptallığınızla mahvolacaksınız. Bilgeleri
dinlemiyorsunuz ve o yüzden sizin kaderinizde iyi şeyler yok.
18. Artık
yıkım gününe hazırlandığınızı biliyorsunuz. Yaşamayı umuyorsunuz günahkârlar,
19. ama
ayrılacak ve öleceksiniz. Fidye ile kurtarılamazsınız. Büyük yargı gününe,
ruhlarınızın felaket ve büyük utanç gününe hazırlanıyorsunuz.
20. Vay
halinize kötülükler yapan, kanla beslenen katı kalpliler. Yediğiniz, içtiğiniz
iyi şeylerin kaynağı nedir? En Yüce Olan Tanrı’nın dünyaya bolca verdiği iyi
şeylerden huzur bulamayacaksınız.
21. Vay
halinize haksız işleri sevenler! Neden iyi şeyler umuyorsunuz? Bilin ki
adillerin eline verileceksiniz ve onlar da sizi boğazınızı keserek öldürecek.
Size acımayacaklar.
22. Vay
halinize adillerin sıkıntısından keyif duyanlar, çünkü sizin için mezar kazılmayacak!
23. Vay
halinize doğruluk sözlerine hiç değer vermeyenler; hiç hayat ümidiniz
olmayacak.
24. Vay
haline yalan ve sorumsuzca sözler yazanların! Onlar o yalanları yazar ki
insanlar duyup komşularına insafsızca davransın.
25. O yüzden
onlar huzur bulmayacak, apansız ölecekler!
97. Bölüm
1. Vay
halinize fesat çıkarıcılar, yalancılıklarıyla ünlü olanlar! Mahvolacaksınız.
Erdemli bir hayatınız olmayacak.
2. Vay haline
doğruluk sözlerini saptıranların, ebedi yasayı çiğneyenlerin, kendilerini
olmadıkları şeylere çevirenlerin!
3. Ayaklar
altında ezilecekler.
4. O günlerde
hatırlatma duaları etmeye hazırlanın adiller. Bunları meleklerin önünde bir
tanıklık olarak sunacaksınız ki onlar da En Yüce’nin önünde günahkârların
günahlarını hatırlatabilsin.
5. O günlerde
ülkeler karışacak ve yıkım gününde ülkelerin insanları ayaklanacak.
6. O günlerde
fakirlik içindeki gebeler çocuklarını düşürecek, kucaklarındaki çocuklarını da
terk edecekler ve çocukları onlar yüzünden ölecek. Evet, emzirdikleri
çocuklarını terk edecekler ve bir daha dönmeyecekler. Sevdiklerine
acımayacaklar.
7. Yine, size
yemin ederim günahkârlar, bitmek bilmez bir kan dökülüş günü hazırlanıyor sizin
için!
8. Altından,
gümüşten, ahşaptan, taştan ve kilden oyma şekiller yapan putperestler ve bilmeden
bile olsa kirli ruhlara, şeytani meleklere ve her tür put tanrılarına tapanlar
bunlardan hiçbir fayda bulamayacaklar. Kalplerinin ahmaklığı yüzünden suça
ortak olacaklar. Kalplerinin korkusu ve rüyalarında gördükleri şeyler onların
gözlerini kör edecek. Bunlar yüzünden hilekar ve paranoyak olacaklar. Bir taşa
taparak tüm işlerini bir yalana dayandırdılar. O yüzden bir anda yok olacaklar.
9. O günlerde
bilgelik sözlerini kabul edip anlayanlara, En Yüce’nin yollarını izleyenlere,
O’nun adaletinin yolunda yürüyenlere, haksızlarla birlikte haksızlık yoluna
girmeyenlere ne mutlu.
10. Onlar
kurtarılacak.
11. Vay
halinize komşularına kötülük yayanlar, çünkü cehennemde öldürüleceksiniz.
12. Vay
halinize günaha ve sahtekarlığa temel atanlar, dünyada acılara neden olanlar,
çünkü sizin sonunuz da acı ve ani olacak.
13. Vay
halinize evlerini başkasının ıstırabıyla dikenler, evleri günah tuğlaları ve
taşlarından yapılanlar. Size söylüyorum, huzurunuz olmayacak.
14. Vay
halinize babalarından kendilerine ulaşan paha biçilmez mirası reddedip putların
peşinden gidenler. Huzur bulmayacaksınız.
15. Vay
halinize büyük yargı gününe kadar zulme yardım eden, komşularını öldürenler!
Çünkü O sizin şanınızı yere çalacak ve kalplerinize hastalık verecek.
Kızgınlığının ruhunu uyandırıp sizi kılıçla yok edecek.
16. Tüm
adiller ve ulular günahlarınızı hatırlayacak.
Tüm Günahkârların
Son Yargılaması
99. Bölüm
1. O günlerde
babalar oğullarıyla aynı yerde katledilecek, kardeşler yanyana ölecek ve
sonunda kanları ırmak gibi akacak.
2. Bir insan,
oğullarını ve torunlarını kendi eliyle öldürmekten geri kalmayacak.
3.
Günahkârlar kendi elleriyle onurlu kardeşlerini öldürecekler. Şafaktan
günbatımına kadar birbirlerini öldürecekler. Bir at günahkârların kanının
içinden geçerken göğsüne kadar kanın içinde kalacak, taşıdığı araba kana
batacak.
100. Bölüm
1. O günlerde
melekler gizli yerlere inip tüm günahkârları bir araya getirecek.
2. O yargı
gününde En Yüce ortaya çıkıp günahkârlara bir yargılamada bulunacak. Sonra tüm
kötülüklere ve günahlara bir son verene kadar, tüm adilleri ve uluları göz
bebekleri gibi korumaları için melekleri görevlendirecek.
3. Adiller
uzun bir uyku uyusalar bile korkacakları bir şey yoktur.
4. Sonra
insanlar bilgelerin güven içinde yaşadığını, bu kitabın tüm sözlerini
anladığını görecek, zenginliklerinin onları kurtaramadığını, günahlarından
arındıramadığını anlayacaklar.
5. Vay
halinize adillere işkence eden, onları ateşte yakan günahkârlar! Kudretli
felaket gününde yaptıklarınızın karşılığını bulacaksınız.
6. Vay
halinize kötülük fırsatlarını gözleyen katı kalpliler. Bir korkuyla
kaplanacaksınız ve size yardım edecek kimse olmayacak.
7. Vay
halinize günahkârlar, ağzınızın söyledikleri, ellerinizin yaptıkları,
adaletsizliğinizin neticeleri nedeniyle. Siz de ateşten daha fena alevlerde
yanacaksınız.
8. Bilin ki
Yüce Tanrı gökteki meleklere, Güneş’e, Ay’a ve yıldızlara günahlarınızı
soracak, çünkü siz dünyada adilleri yargıladınız.
9. Her bulut,
kar, çiğ ve yağmur size karşı tanıklık etmek için çağrılacak. Günahlarınızı
bildikleri için bunlar üzerinize yağdırılmayacak!
10. Şimdi
yağmura hediyeler sunun ki o sizden esirgenmesin. Çiğ de öyle. Altınınızı ve
gümüşünüzü aldıklarında size inebilirler! O günlerde kırağı ve kar fırtınaları
tüm felaketleri ile üzerinize indiğinde, onlara karşı duramayacaksınız.
Tanrı Korkusu
100. Bölüm
1. Göklere
dikkatle bakın göklerin çocukları. En Yüce’nin tüm işlerine bakın ve ondan
korkun. O’nun huzurunda kötülük yapmayın.
2. Eğer O
sizin yüzünüzden göğün pencerelerini kapatırsa, yağmurun ve çiğin yağmasını
engellerse o zaman ne yapacaksınız?
3.
Yaptıklarınız yüzünden size kızgınlığını gönderirse, ondan ricada
bulunamazsınız, çünkü siz O’nun adaletine karşı kibirle ve küstahça konuştunuz.
Yine, huzur bulmayacaksınız.
4. Gemileri
yöneten denizcileri görmüyor musunuz? Dalgaların gemilerine nasıl vurduğunu,
rüzgârların gemilerini nasıl salladığını ve felakete sürüklediğini görmüyor
musunuz?
5. Tüm
dünyevi malları kendileriyle birlikte suyun üzerinde olduğu için korkuyorlar.
Kalpleri, denizin onları yutup yok edebileceğini sezer.
6. Tüm
okyanus, okyanusun tüm suları ve hareketleri En Yüce’nin işi değil midir ve O
suları kumlarla sınırlayıp onların faaliyetlerine sınırlar koymadı mı?
7. Ama eğer O
kızarsa deniz korkar! Kurur ve tüm balıkları ve içindeki her şey ölür. Ama siz
dünyadaki günahkârlar, ona saygı duymazsınız. Göğü, yeri ve arasındakileri O
yaratmadı mı?
8. Karada ve
denizde hareket eden her şeye bilgelik ve anlayışı kim verdi?
9. Denizciler
denize saygı duymaz mı? Ama siz günahkârlar, siz En Yüce’ye saygı duymazsınız.
Yargı Gününde
Dehşet ve Huzur
102. Bölüm [111]
1. O günlerde
Tanrı üzerinize acı verici bir ateş getirdiğinde nereye kaçacaksınız, kendinizi
nerede koruyacaksınız?
2. Size
sözünü bildirdiğinde korkup dehşete kapılmayacak mısınız?
3. Tüm
ışık-taşıyanlar büyük bir dehşetle korkacak, tüm dünya korkup titreyecek.
4. Tüm
melekler aldıkları emirlere uyacak. En Yüce’nin önünden kendini gizlemek
isteyecekler. İnsanoğlu sallanıp titreyecek
5. ve siz
günahkârlar sonsuza kadar lanetleneceksiniz. Huzurunuz olmayacak.
6. Ama siz
korkmayın adil ruhlar. Adalet içinde öldüğünüz için umutlu olun. Eğer ruhunuz
büyük bir acı içinde Şeol’e[112] inmişse, eğer yaşamınız
boyunca bedeniniz iyiliğinizin hak ettiği şeyleri bulmamışsa, artık üzülmeyin.
Günahkârların yargılanma ve lanetlenme gününü bekleyin.
7. Siz
öldüğünüzde günahkârlar der ki: “Adiller nasıl ölüyorsa biz de öyle ölüyoruz.
Yaptıklarından ne fayda buluyorlar? Tıpkı bizim gibi keder ve karanlık içinde
ölüyorlar. Bizden ne fazlaları var? Ölümden sonra eşitiz. Ne elde edecekler?
Sonsuza kadar ne görecekler? Bak, onlar da öldü ve artık sonsuza kadar ışık
görmeyecekler. Sonuç aynı. Ölüp hiç var olmamış gibi oldular ve ruhları acı
içinde Şeol’e indi.” Size söylüyorum günahkârlar: Siz yemeyle, içmeyle, günah
işlemeyle, hırsızlıkla, başkalarını soyarak zengin olup güzel günler görmeyle
tatmin oluyorsunuz. Adilleri, onların sonunun nasıl olduğunu düşündünüz mü hiç?
Ölüm günlerine kadar onlarda zulüm bulunmaz.
Adillerin ve
Günahkârların Kaderi
103. Bölüm
1. Yüce,
Onurlu ve Güçlü Olan’ın namıyla size ant içiyorum adiller: Bir gizemi anladım.
Gök tabletlerini okudum. Kutsal kitapları gördüm. Orada sizler için yazılanı
gördüm.
2. Orada tüm
iyiliğin, neşenin ve huşunun hazırlandığı kişilerle ilgili bir şey yazılıydı. O
yazı adalet içinde ölenlerin ruhları için yazılmıştı. Yaptıklarınızın
karşılığında fazlasıyla iyilik ve bereket bulacaksınız.
3. Adalet
içinde ölenlerinizin ruhları yaşayacak ve sevinç içinde olacak. Yüce Olan’ın
önünde, dünyanın tüm nesilleri boyunca sonsuza kadar ruhlarınız ve ruhlarınızın
hatıraları ölmeyecek! Artık günahkârların kötü muamelelerinden neden
korkasınız?
4. Vay
halinize günahlarının zenginliği içinde ölen günahkârlar. Sizin gibi olanlar
sizin hakkınızda şöyle der: “Ne mutlu günahkârlara, çünkü onlar hayatlarını
yaşadılar. Bak, nasıl bolluk ve zenginlik içinde öldüler. Hayatlarında dert
veya felaket görmediler. Hepsi onur içinde öldü. Hayatları boyunca yargılama
görmediler.”
5. Bilinsin
ki onların ruhları Şeol’e düşürülecektir. Büyük bir felaketle mahvolacaklar.
Karanlık zincirler içindeki ruhlarınız acı bir yargılamanın olduğu bir ateşin
içine girecek. Büyük yargılama dünyanın tüm nesilleri boyunca devam edecek!
6. Vay halinize,
çünkü sizin için huzur olmayacak. Hayatta olan adillere ve iyilere de şöyle
demeyin: “Felaket günlerimizde çok acı çektik ve tüm zorlukları tattık. Çok
kötülükle karşılaştık, çok şey yitirdik.
7. Ruhlarımız
küçüldü, aşağılandı ve tükendi.
8. Mahvolduk!
Sözle bile olsa bize yardım edecek kimse yok! İşkenceye ve yıkıma uğradık
9. ve yaşam
ümidimiz her geçen gün azaldı.
10. Baş
olmayı istedik,
11. kuyruk
olduk. Çok çalıştık, emeğimizin karşılığını görmedik. Günahkârlara yem olduk.
Bizi çok ağır bir boyunduruğun altına koydular. O boyundurukla bizi
hâkimiyetleri altına aldılar.
12. Bizden
nefret ettiler ve bizi incittiler. Bizden nefret edenlere boyun eğdik. Ama
onlar bize acımadı.
13. Onlardan
kaçmak kurtulmak istedik ama güven içinde kaçabileceğimiz bir yer bulamadık.
Yöneticilerimize acı ve elem içinde şikâyette bulunduk, bizi tüketenlere
sesimizi haykırdık.
14. Ama
çığlığımızı umursamadılar, sesimizi dinlemediler. Bizi soyanlara, tüketenlere,
küçültenlere yardım ettiler. Zulümlerini de gizlediler. Bizi tüketenlere,
dağıtanlara, katledenlere boyunduruk geçirmediler. Katliamlarını gizlediler.
Bize karşı ellerini kaldırdıklarını bile hatırlamadılar!”
104. Bölüm
1. Size yemin
ederim adiller, gökteki melekler Kudretli Olan’ın önünde iyiliğinizi biliyor. Adlarınız
Yüce Tanrı’nın ihtişamı önünde yazılıyor.
2. Daha önce
hastalık ve felaketle utanç içine düşürüldünüz diye ümidinizi yitirmeyin. Şimdi
göğün ışıkları gibi parlayacaksınız. Göğün pencereleri sizin için açılırken
parlayacak ve görüleceksiniz. Feryatlarınızda yargılama için çağrıda bulunun;
yargılama size görünecektir. Yöneticilerden ve zulmedilişinize yardım
edenlerden acılarınızın hesabı sorulacaktır.
3. Umutlu
olun! Umudunuzu yitirmeyin, çünkü gökteki meleklerin sevinci kadar büyük bir
sevinç duyacaksınız. Büyük yargı gününde saklanmanız gerekmeyecek; günahkâr
bulunmayacaksınız ve dünyanın tüm nesilleri boyunca ebedi yargı sizden uzak
olacak.
4.
Günahkârların güçlendiğini, işlerinin yolunda gittiğini gördüğünüzde korkmayın
adiller!
5. Onlarla yoldaş
olmayın, onların zulmünden uzak durun, çünkü siz göğün topluluklarıyla dost
olacaksınız![113] Günahkârlar
“Günahlarımızın hepsi keşfedilip yazılmayacak” diyorlar ama günahları her gün
kaydediliyor!
6. Şimdi size
o aydınlığı ve karanlığı, gündüzü ve geceyi gösteriyorum; tüm günahlarınızı
görün. Kalplerinizde kötü olmayın. Yalan söylemeyin, hayasız sözler etmeyin.
Yüce Tanrı’yı yalanlayıp putlara yönelmeyin. Yalanlarınız ve inançsızlığınız
adalete değil, büyük günaha dayalı.
7. Şimdiden
şu gizemi biliyorum ki, günahkârlar adalet sözlerini pek çok yolla değiştirip
saptıracak.
8.
Kötülükleriyle konuşacak, yalanlar söyleyecek, büyük aldatmalar meydana
getirecekler. Kendi yönetimlerinin kitaplarını yayınlayacaklar. Benim sözlerimi
kendi dillerinde doğru bir şekilde yazdıklarında,
9. baştan
sona tanıklık ettiğim her şeyle ilgili olarak anlattıklarımın hiçbirini
değiştirmeden, eksiltmeden, hepsini dürüstçe yazacaklardır.
10. Bir başka
gizem biliyorum ki, adillere ve bilgelere kitaplar verilecektir ve o kitaplar
onlar için bir neşe, erdem ve büyük bilgelik kaynağı olacaktır.
11. Evet,
adillere kitaplar verilecek, onlar o kitaplara inanacak, onlardan büyük bir
sevinç duyacaklar. O kitaplardan doğruluğun tüm yollarını öğrenen adiller bunun
karşılığını alacaklardır.[114]
104. Bölüm[115]
1. O günlerde
Tanrı bu bilgelik sözlerini tekrarlamaları için insanoğullarının çağrılmasını
emredecek: “Göster bunu onlara!
2.
Kılavuzları ol ve tüm dünyaya bir ödül ol! Oğlum ve ben onlarla birleşeceğiz,
tüm yaşamları boyunca doğruluğun yollarına tanıklık edeceğiz. Ve huzur
bulacaksınız. Sevinin doğruluğun çocukları!”
Nuh’un
Kitabı’ndan Bir Parça Daha
105. Bölüm
1. Bir süre
sonra oğlum Matuşalah oğlu Lemek’e bir eş aldı.
2. Eşi ondan
hamile kaldı ve bir oğul doğurdu. Vücudu kar gibi beyaz ve açan bir gül gibi
kırmızıydı. Başındaki uzun lüleler yün gibi beyazdı ve gözleri güzeldi.
Gözlerini açtığında tüm evi güneş gibi aydınlattı. Evet, tüm ev ışık doldu.
3. Birden
ebenin ellerinde doğrulup ağzını açtı ve Adaletin Hükümdarı’yla konuştu. Babası
Lemek ondan korkup kaçtı. Kendi babası Matuşalah’a gitti. Ona dedi ki: “İnsana
benzemeyen, göğün Tanrısının oğullarına[116] benzeyen garip bir oğlum
oldu. Yaradılışı farklı, bizimki gibi değil.
4. Gözleri
güneşin ışınları gibi. Yüzü ışıltılı. Bana öyle geliyor bu bebek benden değil,
meleklerden.
5. Ve belki
de onun günlerinde dünyada bir mucize meydana gelecek.
6. Ve şimdi
baba, atamız Enok’a gidip ondan gerçeği öğrenmen için sana yalvarıyorum. Çünkü
onun mekânı melekler arasındadır.”
7. Matuşalah
oğlunun sözlerini duyduğunda bana geldi; dünyanın en ucuna.[117] Benim orada olduğumu
duydu ve gelip yüksek sesle bağırdı.
8. Sesini
duyup ona geldim. Ona dedim ki: “İşte buradayım oğlum. Bana geldin?”
9. Cevap
verdi: “Büyük bir endişe nedeniyle ve yaklaştığım rahatsız edici bir vizyon
nedeniyle geldim sana.
10. Dinle
baba. Oğlum Lemek’in bir oğlu oldu. Yaradılışı insana doğasına benzemiyor.
Rengi kardan daha beyaz, gülden daha kırmızı. Saçı beyaz yünden daha beyaz ve
gözleri güneşin ışınları gibi. Gözlerini açtığında tüm evi aydınlattı.
11. Ebenin
ellerinde doğrulup ağzını açtı ve göğün Tanrısını kutsadı.
12. Babası
Lemek korktu ve bana geldi. O bebeğin ondan olmadığına, göğün meleklerinden
olduğuna inanıyor. İşte ben de sana geldim, bana doğruyu söyleyesin diye.”
13. Ve ben,
Enok, ona cevap verdim: “Tanrı dünyada yeni bir şey yapacak. Bir vizyonda
gördüm bunu. Babam Yeret’in neslinde, göğün bazı melekleri Tanrı’nın sözünü
çiğnedi. Günah işliyor, yasayı çiğniyorlar. Onlar kendilerini kadınlarla
birleştirip onlarla günah işlediler. Bazılarıyla evlenip onlardan çocuk sahibi
oldular. Dünyada devler meydana getirecekler; ruha göre değil, bedene göre.
Sonra dünyada büyük bir ceza olacak ve dünya tüm bu kirlerden temizlenecek.
14. Evet,
dünyada büyük bir yıkım olacak. Büyük bir tufan meydana gelecek ve bir yıl
boyunca büyük bir yıkım gerçekleşecek.
15. Oğluna
doğan bu çocuk hayatta kalacak, üç çocuğu da onunla birlikte kurtarılacak.
Dünyadaki tüm insanlar öldüğünde o ve oğulları kurtarılacak.
16. Onun
soyundan , ruhsal değil ancak ete bürünmüş devler olacak. Dünya’da büyük bir
cezalandırma olacak ve Dünya kötülüklerden arınacak. Şimdi oğlun Lemek’e de ki,
ona doğan onun gerçek oğludur. Adını Nuh (rahatlama) koyun. Çünkü o hayatta
kalacak. O ve oğulları, günah ve sadakatsizlik nedeniyle dünyada meydana
gelecek olan büyük yıkımdan kurtarılacak. Sonra dünyada öncekinden de büyük bir
adaletsizlik gelişecek. Çünkü ben uluların gizemlerini biliyorum.
17. Tanrı
bana gösterdi, açıkladı ve gök tabletlerinde okudum.”“O tabletlerde peşpeşe
nesillerin yoldan sapacağı yazılıydı. Sonunda adil bir nesil gelecek ve
sapkınlık yok edilecek. Tüm dünyada günah sona erdirilecek ve dünya iyilikle
dolacak.
18. Ve şimdi
gidip oğlun Lemek’e bildir ki,
19. doğan
çocuk gerçekten onun oğludur ve bu yalan değildir.”
20. Matuşalah
ona gizli olan her şeyi gösteren babası Enok’un sözlerini duyduktan sonra geri
döndü. Öğrendiklerini oğluna anlattı ve çocuğun adını Nuh koydu. Çünkü tüm
yıkımdan sonra dünyayı o rahatlatacaktı.
21. Enok oğlu
Matuşalah için ve ondan sonra gelenlerin son günlerde yasayı koruyabilmeleri
için bir kitap daha yazdı. Siz, iyiliğin yolundan gidenler, kötülük için
çalışanların sonunun getirileceği ve sapkınların gücünün sona erdirileceği
günlere kadar bekleyin. Günahlar sona erdirilene kadar bekleyin çünkü
günahkârların adları hayat kitabından ve diğer kutsal kitaplardan silinecek.
Onların tohumları ve ruhları yok edilecek. Bir boşlukta ağlayıp feryat edecek,
sonu olmayan bir ateşte yanacaklar. Ve orada görünmez bir bulut gibi bir şey
gördüm. Derinliğinden dolayı onu tam olarak göremiyordum ama parlak bir şekilde
yanan bir alev gördüm. Parlayan dağlara benzer şeyler etrafta daireler çiziyor,
ileri geri hareket ediyordu.
22. Benimle
birlikte olan başmeleklerden birine sordum: “Bu parlayan şey nedir? Çünkü o
gökyüzü gibi değil, yanan bir ateşin parıltısı gibi ve bir ağlayış, feryat, acı
sesi çıkarıyor.”
23. Ve o da
bana dedi ki: “Gördüğün bu yer günahkârların ruhlarının atılacağı yerdir.
Kafirler, kötülüğün hizmetçileri, Tanrı’nın peygamberlerin ağzından
söylediklerini saptıranlar oraya atılacaktır. Bu olayların bazıları göklerde
yazılıdır[118] ve melekler bunları
okuyup günahkârlarla ilgili olacakları görür. Alçakgönüllü olanların, bedensel
olarak sıkıntı çekenlerin, kötüler tarafından gözden düşürülen ama Tanrı
tarafından ödüllendirilenlerin ruhlarıyla ilgili her şey de kaydediliyor.
Altını, gümüşü ve diğer dünyevi değerleri değil Tanrı’yı seven, bedenlerine acı
çektiren,
24. dünyasal
yiyeceklere arzu duymayan, bunları tek bir soluk gibi geçici gören, bu şekilde
yaşayanları kastediyorum.
25. Tanrı
onları çok güçlü bir şekilde test etmiştir ve onların ruhları saf bulunmuştur.
Her şeye rağmen onlar O’nun adını yüceltir. Onların kaderlerindeki tüm tanrısal
lütufları defterlere kaydettim. Tanrı onları ödüllendirecektir çünkü onlar
gökleri dünyasal yaşamlarından daha çok sevdi. Kötülerin ayakları altında
ezilmelerine, aşağılamalara maruz kalmalarına rağmen onlar yine de Beni
onurlandırdı.
26. Şimdi
ışık neslinin iyi ruhlarını toplayacağım. Karanlıkta doğan ve bedensel olarak
mükafat bulmayanları dönüştürüp imanlarının hak ettiği gibi onurlandıracağım
onları. Benim kutsal adımı sevenlere parlak bir ışık getireceğim. Onları göksel
tahtlara oturtacağım. Orada çağlar boyu ışıl ışıl parlayacaklar, çünkü Tanrı
yargısında sadıktır.
27. Tanrı
göğe uzanan yolların mekânlarında onlara sadakat bahşedecektir. Karanlıkta
doğanların karanlığa geri gittiğini görecekler; sadıklar ise ışıl ışıl
parlayacak. Günahkârlar onların parıldayışını gördüklerinde hıçkırarak
ağlayacaklar ve elbette günler, mevsimler boyunca kendileri için belirlenen
yerlere gidecekler.”
Burada
Peygamber Enok’un vizyonu sona erer. Duasının kutsaması ve zamanının
armağanları O’nunla olsun. Amin.
Enokyan - Hanok
Helena
Petrova Blavatsky (Gizli Doktrin kitabından bir
alıntı)
Kimi zaman
Enos, Hanok ve nihai olarak Grekler tarafından Enokyan olarak tanımlanan
esrarengiz ve kozmopolit Enok’u göz ardı ettiğimiz takdirde Şeytan efsanesinin
gelişim tarihi de eksik kalacaktır. Erken dönem Hıristiyan yazarlar Düşmüş
Melekler kavramını onun kitabından alıp geliştirdiler.
Enok’un Kitabı apokrif olarak
belirtilmiştir. Peki apokrif ne anlama gelir. Bu sözcüğün etimolojisi onun
gizli bir kitap olduğunu açıklar. Hirofant ve inisiye rahiplerin koruması
altında mabet kütüphanelerinde avamın gözlerinde uzak tutulduğunu ima eder.
Apokrif, Grekçe saklamak anlamına gelen “kripto” fiilinden gelir…
Özellikler
Masonlar olmak üzere konuya ilgi duyan bazı yazarlar Enok’u Memfisli Tehuti,
Thoth, Grek Hermes ve hatta Latin Merkür ile ilişkilendirmişlerdir. Kişi olarak
bunların her biri birbirinden ayrıdır. Ancak esas anlamda, hepsi aynı kutsal
yazarlar, inisiyatörler ve Okült ve Kadim Bilgeliğin kayıt edenleri
kategorisine dahildir. Onlar Kuran’da (bakınız Şura XIX) İdris veya “Bilge”
(İnisiye) olarak geçen, Mısır’da sanat, bilim, yazı, müzik ve astronomiyi ilk
keşfedip insanlara sunan “Thoth” olarak bilinmektedir. Yahudiler arasında
İdris, Enok’a dönüştü. Bar Hebraeus’e göre Enok “yazmayı ilk keşfeden” kitap,
sanat, bilim ve gök hareketlerini ilk ortaya atan kişiydi. Grekler ona Orfeus
derlerdi ve aynı şekilde her milletle adı değişti. Yedi sayısı ve astronomik
açıdan bir yılın gün sayısı olan 365 sayısı bu ilkel inisiyatörler ile
ilişkilendirilmektedir. Bu sayılar onların misyon ve kutsal görevlerini
tanımlar, ancak tabii ki kişiliklerini değil. Enok, Adem soyunun yedinci
neslinin, yedinci Patrikidir (önder). Orfeus inisiyasyonun yedi katmanlı
sırrını temsil eden yedi telli lir, forminks’e sahiptir. Başında yedi ışınlı
güneş diskli Thoth güneşsel gemisiyle 365 derecelik yolculuğuna yapar. Son
olarak Thoth-Lunas haftanın yedi gününün yedi yönlü tanrısıdır. Ezoterik ve
ruhsal açıdan Enokyan “Açık Gözlü Kahin” anlamına gelir. Hanok inisiyatör
anlamına gelir.
Enok hakkında
Josephus’un (MS 1. asır) anlattığı hikâyeye göre yazma ve kıymetli kitaplarını
Merkür veya Seth (Şit) sütunlarının altında saklamıştı. Bu da “Bilgeliğin
Babası” Hermes hakkında anlatılan hikâyeyle aynıdır. Yine de İsrail’i hak
etmediği kadar yüceltmesine rağmen, … Josephus tarih yazıyordu ve o sütunların
kendi zamanında var olduğunu ve Set (Şit) tarafından yapıldığını yazmıştı.
[1]Kutsal Kitap çevirisinde Enok yerine Hanok kullanılmıştır. Ancak Enok
adı batı ezoterizm ve mistisizminde daha yaygın olduğu için (örneğin Enokyan
Maji) kitap boyunca Hanok yerine Enok ismini kullanmayı daha uygun gördük.
[2] Bundan böyle Eski Ahit (Yahudi Kutsal Kitap külliyatı) sözcüğü yerine
Tanah sözcüğünü kullanmayı daha uygun görüyoruz.
[3]Burada Masonluk ile Enok Kitabı arasında bağlantı olduğunu not etmek
gerekmektedir.
[4]Aynı şekilde Zecharia Sitchin’in Annunaki ve Nefilim arasında kurduğu
bağlantı da anlamsızdır.
[5]Daha önce de belirttiğimiz gibi bu Tanah’ta geçen Enoş değil, Enok’tur
burada çok yanlış bir yazım kullanılmıştır.
[6]Burada ikinci derece ifadesi daha uygun düşerdi.
[7]Yeryüzü de gökyüzünün bir yansımasıdır. Yerdeki düzen de Tanrı’nın
göklerdeki düzeni gibi olmalıdır. Bu nedenle, Babil mitolojisinde yıldızların
yerlerini Marduk belirler, Kuran’da yıldızların yerleri üzerine yemin edilir.
[8]Sözcük olarak çalışma, öğreti, disiplin anlamına gelmektedir.
[9]Bu sözcük, incelemek, yorumlamak anlamına gelen darash kökünden
türemiştir.
[10]Rab zaten “efendi”, “üstad” demektir.
[11]Tanrı İlu/Elu ile ilah sözcüğü ile ortak kökenden gelir. Yine Melek
adlarının sonundaki –el takısı da buradan gelir.
[12]Tanrı oğulları, El’in oğulları
[13]“Seçilmiş Olan” ve “Adil Olan” çok eski ifadelerdir ve Mesih
düşüncesiyle yakından alakalıdır. Yahudi mistisizminde bunlar tekil ifadeler
olsa da, Enok kitabında bunları bazı yerde tekil bazı yerde çoğul olarak almak
gerekmektedir. Bir başka deyişle bu sıfatlar bazı topluluklara da verilmiştir.
“Seçilmiş olan daha çok Mesih karşılığıdır. Çoğul olarak bunu “seçilmişler”
olarak da görebiliriz. Bunun mesihler değil, mesih Gözcüleri olarak düşünülmesi
söz konusu olabileceği gibi, kurtarıcılar , kurtulanlar gibi anlamları da
olabilir. “Adil Olan” ya da “Adalet Üstadı” çok daha karmaşıktır. Yazmalarda
geçen bir önemli kavram da “more hassedek” diye adlandırılan ve Doğru olan,
Dürüst olan, Adaletin Efendisi, Adalet Üstadı ya da Adil olan, Adil Efendi diye
tercüme edebileceğimiz kavramdır. Kumran topluluğunun inançlarına göre, bu kişi
beklenen Mesih’ten farklı bir kişiydi. Bazı yazmalara göre Adalet Üstadı, İsa’dan
önce 180-60 yılları arasında bir dönemde yaşamış ve ölmüş biridir. Ancak dönüşü
beklenmektedir. Burada şaşırtıcı olan Adalet Üstadı’yla İsa’nın hayatı
arasındaki şaşırtıcı benzerliktir. Ölü Deniz yazmaları arasındaki Habakkuk
yorumuna göre, Habakkuk kitabı aslında Adalet Üstadı’nı anlatmaktadır ve
zamanın sonunun geldiğini haber vermek de Adalet Üstadı’na düşmüştür: “Ve Tanrı
son nesile neler olacağını yazmasını Habakkuk’a bildirdi. Dediklerine gelince;
onu okuyan koşsun, bu Adalet Üstadı’nı anlatmaktadır. Tanrı ona peygamberlerin
sözlerinin sırrını açıklamıştır. “Bu bölüm oldukça ilginçtir, çünkü Adalet
Üstadı direk olarak Tanrı’dan vahiy alıyor olarak gözükmektedir. Aslında burada
Adalet Üstadı Tanrı’dan vahiy alan biri olarak görülmekten öte, eski bilgileri
yeniden derleyen biri olarak da görülebilir. Burada bir başka dikkat çekici
nokta da, Kumran topluluğu zamanında çok yaygın olan, zamanın sonunun geldiği
düşüncesinin, Adalet Üstadı tarafından ele alınıyor olmasıdır. Oysa Vaftizci
Yahya da bu savla ortaya çıkmıştır. Burada Yahya’nın bu yazmaları bildiğini de
düşünebiliriz, daha ileride göreceğimiz gibi de bu hiç de düşük bir olasılık
değildir. Zamanların sonunun geldiğini söyleyen Adalet Üstadı, Habakkuk
yorumuna göre etrafındaki insanların karşı koymasıyla karşılaşmış ve onlar
tarafından suçlanmış, hatta cezalandırılmıştır. Ancak metinde nasıl
cezalandırıldığı yazmamaktadır. Şam yazmasına göre ise Adalet Üstadı Tanrı’dan
esin alan biri olmaktan öte, insanlara yol gösteren bir rehberdir. Aynı şekilde
doğruluktan, adaletten yana olanları bu anlamlardan ötürü “doğru olanlar”
yerine yargılamayla olan ilişkiden de dolayı “adiller” diye çevirmeyi uygun
bulduk. Bu sözcük Kutsal Kitap’ta (örneğin Mezmurlar 34; 17’de: “Doğrular
yakarır, Rab duyar, Bütün sıkıntılardan kurtarır onları.”) doğrular diye
çevrilmiştir. Ancak yine de adiller sözcüğünün söz ettiğimiz nüansı daha çok
belirttiğini düşünüyoruz.
[14]Enok Kitabı’nın birçok yerinde geçen Gözcüler sözcüğü birçok
araştırmacının dikkatini çekmiştir. Genelde “Düşmüş Melekler” için kullanıldığı
varsayılan Gözcüler sözcüğü aslında melekler için genel kullanılan bir
sözcüktür. Melekler her zaman gözlediği için bu sıfat eskiden onlara
yakıştırılıyordu. Hatta meleklerin yıldız olduğu ve gece gözledikleri dahi
söylenmiştir. Nitekim Daniel kitabında da melekler gözcü olarak geçer.
[15]İncil’de geçen “Adem’den sonraki altıncı kuşaktan olan Hanok, bu
adamlara ilişkin şu peygamberlikte bulundu: “İşte Rab herkesi yargılamak üzere
on binlerce kutsalıyla geliyor. Tanrı yoluna aykırı, tanrısızca yapılan bütün
işlerden ve tanrısız günahkârların kendisine karşı söylediği bütün ağır
sözlerden ötürü Rab, bütün insanlara suçluluklarını gösterecektir.” (Yahuda 1;
14) ifadesi, bu ifadenin direk Enok Kitabı’ndan, biraz farklı bir versiyonundan
olsa da, alındığını göstermektedir. Demek ki o zamanlarda bu mektup yazılırken
ellerinde Enok kitabı vardı ve muteber bir kitaptı.
[16]Bkz: Tanah “Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu. İlahi
varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.”
(Yaratılış 6; 1-2).
[17]Hermon: (İbr.) “lanet” (ç.n.)
[18]Farklı Versiyon: Samyaza, Urakabarameel, Akibeel, Tamiel, Ramuel,
Danel, Azkeel, Saraknyal, Asael, Armers, Batraal, Anane, Zavebe, Samsaveel,
Ertael, Turel, Yomyael, Azazyel.
[19]Tanah’ta bu konu daha farklı geçer. Yaratılış 6;4’te “İlahi varlıkların
insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra
yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.”
şeklinde olan bölümde Nefil’ler (İbranice Nefilim) dev demektir. Tanah’ta bu
devlerin her zaman var oldukları belirtilmektedir.
[20]Bunların farklı versiyonları vardır.
[23]Tanrı, Tanah’da Nuh ile direk konuşur.
[24]Farklı versiyon: “Nefilim”
[25]Bu tam da yüksek bir makama verilecek bir talepname gibi
anlaşılmalıdır. O zamanın adetleriyle de karşılaştırırsak, burada net bir
hiyerarşi düşüncesi göze çarpar.
[27]Oynayan alev, alevden dil gibi de çevirebiliriz. Sembolik olarak
bildiğimiz alevden bahsetmediği kesin.
[28]Kerubiler, Türkçesi ile Keruvlar ya da İbranicesi ile Kerubim,
“melekler” demektir. Yaratılış bölümünde ve Enok Kitabı’nda Kerubim çok farklı
kullanılır. Bunlar kanatlı melek figürüne uysa da aslında bazen de şu an ne
olduğunu anlayamadığımız bir enerji formunu da anlatırlar. Kutsal Kitap’ta
değişik yerlerden nasıl geçtiğine bakmak bir fikir verebilir:
Yaratılış 3,24 “Onu kovdu. Yaşam ağacının
yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen
alevli bir kılıç yerleştirdi.”
Mısırdan
Çıkış 25,18-22 “Kapağın iki kenarına dövme altından birer Keruv yap.
Keruvlar’dan birini bir kenara, öbürünü öteki kenara, kapakla tek parça halinde
yap. Keruvlar yukarı doğru açık kanatlarıyla kapağı örtecek. Yüzleri birbirine
dönük olacak ve kapağa bakacak.
Seninle
orada, Levha Sandığı’nın üstündeki Keruvlar arasında, Bağışlanma Kapağı’nın
üzerinde görüşeceğim ve İsrailliler için sana buyruklar vereceğim.”
“Kapporet” sözcüğü
Tanrı’nın öfkesinin yatıştırıldığı, halkının günahlarının bağışlanıp Tanrı’yla
barıştırıldığı özel yeri ifade ediyordu.
Mısırdan Çıkış 26,1 “Tanrı’nın Konutu’nu on
perdeden yap. Perdeler lacivert, mor, kırmızı iplikle özenle dokunmuş ince
ketenden olsun, üzeri Keruvlar’la ustaca süslensin.”
Mısırdan Çıkış 37,7-9 Kapağın iki kenarına
dövme altından birer Keruv yaptı. Keruvlar’dan birini bir kenara, öbürünü öteki
kenara koyarak kapağı tek parça halinde yaptı. Keruvlar yukarı doğru açık
kanatlarıyla kapağı örtüyor, yüzleri birbirine dönük kapağa bakıyorlardı.
Çölde Sayım 7,89 Musa RAB’le konuşmak için
Buluşma Çadırı’na girince, Levha Sandığı’nın Bağışlanma Kapağı’nın üstündeki
iki Keruv arasından kendisine seslenen sesi duydu. RAB Musa’yla bu şekilde
konuştu. Sözcüğü Tanrı’nın öfkesinin yatıştırıldığı, halkının günahlarının
bağışlanıp Tanrı’yla barıştırıldığı yeri ifade ediyordu.
1. Samuel 4,4 Halk Şilo’ya adamlar
gönderdi. Keruvlar arasında taht kurmuş, Her Şeye Egemen RAB’bin Antlaşma
Sandığı’nı oradan getirdiler. Eli’nin iki oğlu, Hofni ile Pinehas da Tanrı’nın
Antlaşma Sandığı’nın yanındaydılar.
2. Samuel 6,2 Böylece Davut’la ordusu,
sandığın üzerindeki Keruvlar arasında taht kuran Her Şeye Egemen RAB’bin adıyla
anılan Tanrı’nın Sandığı’nı getirmek için Baale-Yahuda’ya gittiler.
2. Samuel 22,11 Bir Keruv’a binip uçtu,
Rüzgarın kanatları üstünde belirdi.
1. Krallar 6,23-25 İç odada her biri on
arşın yüksekliğinde, iğde ağacından iki Keruv yaptı. Her kanadı beşer arşın
olan Keruv’un açık kanatları bir uçtan öbür uca toplam on arşındı. Öbür
Keruv’un kanat açıklığı da on arşındı. Her iki Keruv’un da ölçüsü ve görünüşü
aynıydı.
1. Krallar 6,27 Süleyman Keruvlar’ı
tapınağın iç odasına yerleştirdi. Keruvlar’dan birinin açık kanadı bir duvara,
ötekinin kanadı karşı duvara erişirken, öbür kanatları da odanın ortasında
birbirine değiyordu.
1. Krallar 6,28 Süleyman Keruvlar’ı da
altınla kaplattı.
1. Krallar 7,36 Hiram dayanakların ve
aynalıklarının genişliği oranında her birinin yüzeyine Keruvlar, aslanlar,
hurma ağaçları, çevrelerine de çelenkler oydu.
1. Krallar 8,6 Kâhinler RAB’bin Antlaşma
Sandığı’nı tapınağın iç odasına, En Kutsal Yer’e taşıyıp Keruvlar’ın
kanatlarının altına yerleştirdiler.
1. Krallar 8,7 Keruvlar’ın kanatları
sandığın konduğu yerin üstüne kadar uzanıyor ve sandığı da, sırıklarını da
örtüyordu.
2. Krallar 19,15 şöyle dua etti: “Ey
Keruvlar arasında taht kuran İsrail’in Tanrısı RAB, bütün dünya krallıklarının
tek Tanrısı sensin. Yeri, göğü sen yarattın.”
[29]Kerubilerin sesi burada, “Kerubiler arasında taht kuran İsrail’in
Tanrısı”nı çağırıştırıyor.
[31]Aynı motif Tanah Yaradılış’ta (1; 23-24) geçmektedir “Böylece RAB
Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı.
Onu kovdu; yaşam ağacının yolunu denetlemek için Aden bahçesinin doğusuna
Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.”
Buradan ateş
ya da alevli kılıcın bir tür koruma amacı olduğu da ortaya çıkar. Bu alevli ya
da ateşli kılıcın Keruvlarla birlikte anılması da ilginçtir.
[32]İkisat’ın ne olduğu tartışmalıdır. Genelde “yılanlar” diye çevrilir ama
Seraphim olarak de çevirebiliriz. Bu sözcük de yılan anlamına gelmekle birlikte
bir grup meleği tanımlamaktadır. Bu bağlamda bu ifadenin bir bölüm meleği ifade
etmesi daha olasıdır.
[34]Göklerin yedi yıldızı o dönemde bilinen yedi gezegendir. (Güneş, Ay,
Merkür, Venus, Mars, Jupiter, Saturn). Bunların her birini eski bir Tanrı
olarak da görebilriz. Haftanın yedi günü de buradan gelir. Yedi sembolizmi
Tanah’da önemli bir yer kaplar. Aynı şekilde bu sembolizme Enok kitabında da
çok rastlarız.
[35]Burası Enok kitabının en ilgi çekici yerlerinden biridir, sembolik
ifadesi üzerinde düşünülmesi gerekir; çünkü Tanah’ın Yaradılış bölümünde çok
daha farklı bir ifade vardır: “RAB Kayin’e, ‘Kardeşin Habil nerede?’ diye
sordu. Kayin, ‘Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?’ diye karşılık verdi.
RAB, ‘Ne yaptın?’ dedi, ‘Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor. Artık
döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak
dolaşacaksın.’ Kayin, ‘Cezam kaldıramayacağım kadar ağır’ diye karşılık verdi, ‘Bugün
beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacağım. Yeryüzünde aylak
dolaşacağım. Beni kim bulsa öldürecek.’ Bunun üzerine RAB, ‘Kim seni öldürürse,
ondan yedi kez öç alınacaktır’ dedi. Kimse Kayin’i bulup öldürmesin diye onun
üzerine bir nişan koydu.” (4; 9-15)
[36]Bu da farklı bir Cennet betimidir. Tanah’ı da çok dikkatli okursak
aslında Eden’in İslam dininde belirtilene benzer bir Cennet olmadığını görürüz.
Bu betimleme İslam’ın müjdelediği Cennet’e daha yakındır.
[38]Aşağıdan da anlaşılacağı gibi bu Adem ile Havva’nın Cennet’ten
kovulmasına neden olan ağaçtır. Bu ağacın neden burada olduğu tartışma
konusudur. Cenent bahçesi ile Adalet bahçesinin özdeşleştirilmesi ise farklı
bir mistisizmin varlığını düşündürtür.
[39]O zamanki Evren görüşünün Dünya’nın düz olduğu ve gök cisimlerinin
Dünya’nın uçlarındaki kapılardan çıktığı şeklinde olduğu buradan anlaşılıyor.
[40]Gök cisimlerinin yerlerinin belirlenmesinin Babil mitolojisine göre
Marduk tarafından yapılmış olması ve Kuran’da yıldızların yerleri üzerine yemin
edilmesi bu yasaların ne kadar önemli olduğunu gösterir.
[41]Çeşitli versiyonlarda farklı bölümlendirmeler olduğundan burada 36.
Bölüm yoktur. Ancak eksiklik yoktur.
[42]Bu bölümün Ölü Deniz Yazmaları ile benzerliğine dikkat çekmek gerek.
[43]Kutsal ırk sözcüğü burada tam bir muamma. Bu ırkın düşen meleklerle bir
alakası olmadığına göre, aslında insanoğlunu tohumlayan farklı bir ırktan söz
edildiği düşünülebilir. Bunu Yaratılış mistisizmi içine de oturtmak olanaksız.
[45]Enok’un vizyonun başında saydığı soy ağacı ile alakası olsa gerek.
[46]Bazı yorumcular bunu İsa diye yorumlamakla acele ederler. Enok
kitabının hiçbir yerinde İsa’yla ilgili bir ifade yoktur ancak zorlama yorumlar
vardır. Dönem mistisizmine göre acı çekenin kim olduğu bellidir; ancak günümüze
kadar bir kesinlikle ulaşmamıştır.
[47]Dinsiz melekler de diyebiliriz.
[49]Bunu gökcisimleri olarak da yorumlayabiliriz. Ancak eskiden Ay’ın
küçülerek yok olduğuna ve her defasında yeni bir Ay’ın çıktığına inanılıyordu.
Dilimizdeki “Yeni Ay” deyimi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Bu nedenle
burada da her defasında yeni bir Ay’ın çıkığı yer düşünülmüş olabilir.
[50]Ölü Deniz Yazmalarında karşımıza çıkacak olan Aydınlık-Karanlık
savaşının ilk ifadelerini buluyoruz. Belki de bu mistisizmin sürekliliğinden
ötürü, İbrani kültürü, Pers kültürünün tesiri altında bu kadar kolay kalmış ve
düaliteyi benimsemiştir.
[51]Burada kaybolmuş bir başka kitaptan alıntı olabileceğini
varsayabiliriz.
[52]Burada Mesih figürüne girildiğini varsayabiliriz.
[53]Mesih’in İsa ile özdeşleştirilmemesi gerekir. İncil’de İsa’nın inkâr
edileceğini söylemesi belki de çok daha eski bir “inkâr edilen Mesih”
düşüncesiyle alakalı olabilir. Bazı araştırmacılar bu ifadenin sonradan
eklendiğini söylese de, bu karmaşık ifadelerin farklı bir mistisizme ait olduğu
düşünülebilir.
[55]Tipik Ana Tanrıça inancı. Bu tür pagan inançlar Enok Kitabı’nda yer yer
karşımıza çıkıyor.
[56]Bu ezoterik ifade Mezopotamya paganizminin etkisinde olabilir.
[57]Bu ifade Yaratılş bölümünde (9 ;18) geçen ifade ile benzerdir.
[58]Işık sembolizmi Ölü Deniz Yazmalarında da sıklıkla geçer. Kökeninde
Mezopotamya ve özellikle de Mısır inançlarında olduğu gibi Işık Tanrı’nın ya da
Güneş’in karanlıkları yenmesi vardır. Bu bağlamda İsa’nın doğumunun da ışık ve
Güneş ile ilgili bir bayrama (24 Aralık) denk gelmesi bir rastlantı değildir.
[59]Gerçekten de bu kitapların yazıldığı coğrafyada, şimşekler yağan
yağmura eşlik ettikleri için bolluk ve bereket getirdiklerine inanılıyordu.
[61]Gökgürültüsünün şimşeğin çakışından sonra gelmesiyle alakalı.
[63]Burada “Kadın oğlu” terimi ilginçtir. Bu terim pagan Tanrıça
inancıyla alakalıdır. Hata bu deyimin özel hali “Dul Kadının Oğlu”dur. Dul
kadın yine Tanrıça’yı anlatmaktadır. Bu arada “insan” sözcüğünün Arapça “nisa”
yani kadın sözcüğünden geldiğini anımsamakta da fayda var.
[64]Nuh Peygamber’in öyküsü başlı başına bir mistisizmin doğmasına neden
olmuştur. Bu konuda çok kaynak günümüze ulaşmamıştır ama Enok Kitabı’nda geçen
bu bölüm çok ilginç bilgiler vermektedir.
[66]“O günlerde Tanrı’nın sesi benimle idi” diye de tercüme edilebilir.
[67]Gemiyi meleklerin yaptığına dikkat etmek gerekiyor.
[68]Daha önceki bölümlere atıfta bulunuyor. Nuh peygamber ile ilgili
bölümün sonradan eklediği de düşünülebilir.
[69]Bilginin kayda geçirilmesi eski öğretilerde hiç hoş karşılanmıyordu.
Özellikle ezoterik gelenek hep sözlü olarak aktarılmıştır. “bilmek” her zaman
doğru karşılanmamıştır . “bilmek” ayrıca Tanah’da, marjinal bir anlam alark
cinsel birleşmeyi de kasdetmiştir. Zaten Adem ile Havva ağacın meyvesinden
yiyerek bunu “bilmişler”dir.
[70]Cinselliğe atıf var mı tartışılır…
[71]Bu ahit Tanah’da geçen ahit midir belli değil ama Enok (54 ; 2-3)’teki
ifadeyi de akla getiriyor: “Bundan sonra dünyada yaşayan herkese böyle
yapmayacağım. Göklerde bir imza atacağım ve yerle gök durdukça o imza benimle
onlar arasında bir güven simgesi olacak. Bu, buyruğuma uygundur.” Bu bağlamda
Yaratılış bölümünde geçen ahite de uygundur.
[72]Burada başka mitolojilerde de rastlayacağımız gibi atalar kültüne bir
gönderme var ve bir önceki nesili ulular (azizler) ile aynı yere koyuyor.
[73]Yemen taşı da denilen kırmızı ya da kahverengi zirkon çeşidi.
[74]Melek gruplarının isimleri.
[75]Burada ve devamında ezoterik bir anlam aramaktan çok Doğa olaylarının o
güne göre açıklanmasını bulabiliriz.
[76]Zaman ölçme ile ilgili güneş takviminden kalma yöntemler.
[77]Yılı günlerinin 364 olarak hesaplandığı göz önüne alınırsa, bu dört gün
her ay 30 gün olduğundan fazladır. (364 –12 x 30=4)
[78]Farklı versiyonda yedisinin de denizde olduğunu söyler.
[79]“Yedi parçasının yarısı” diye de geçiyor. Ayın evreleri ile yedi
gezegen arasında bir ilişki kurma denemesi de olabilir.
[80]Evren’in düzeni Tanrı tarafından kurulduğu için bunda hata yapmak çok
büyük günah.
[81]Mevsim dönemlerinin o günlerde yıldızların konumuna göre hesaplandığını
unutmamak gerek
[82]Yahudi mistisimindeki sayı sembolizmini inceleyecek olanlar için bu
bölümü unutmamakta fayda var.
[83]Ya da Melkel… İkisinin adındaki “m-l-k” köküne dikkat. Bugün
kullandığımız “melek” sözcüğü de bir görüşe göre zaten bu kökten türemiştir;
“mülk” üzerinde hakim olan anlamına da gelen bu sözcükle , “malik”, melik”,
“melike”, “mülkiyet” vs gibi sözcükler aynı kökenden gelir. Diğer bir görüş ise
Melek sözcüğünün “haberci” anlamına gelen “malak” (çoğulu “malakhim”)
sözcüğünden geldiğini söyler. Yunancada da “angelos” haberci demektir.
[85]Vizyonları Eski Ahit’te Daniel, Yeni Ahit’te Vahiy bölümleri ile
karşılaştırmak gerek.
[86]Yine “düşmüş” meleklerden söz ediyor.
[87] Mısır’daki Hathor tapımını da anımsatıyor.
[88]Burada artık Ana Tanrıça imgesinden bahsedebiliriz. Meteorların Ana
Tanrıça ile olan ilişkisini ve boğa ve sığırların Ana Tanrıça ile olan ilgisini
göz önüne aldığımızda bu iki sembolün birlikteliği pagan Ana Tanrıça döneminden
kalma bir sembolizme işaret ediyor. Bu öykünün pagan halini bilemiyoruz.
[89]Bu insan anlaşıldığı kadar bir Nuh figürü. İneğin insan olması bazı
mitlerde vardır. Aynı zamanda bu bir inisiyasyon çalışmasını da anımsatıyor. Nu
h figürüne benzer bir figürün geçmesi ise Tufan efsanesinin kaybolmuş bir
farklı versiyonunu düşündürtüyor.
[91]Eğer Tanah’ı düşünürsek Yusuf olmalı.
[101]Aslında otuz beş olması gerek.
[102]Daniel’in rüyası ile karşılaştırın: “1 Kral Belşassar’ın krallığının
üçüncü yılında, ben Daniel daha önce gördüğüm görümden başka bir görüm gördüm.
2 Görümde kendimi Elam İli’ndeki Sus Kalesi’nde, Ulay Kanalı’nın yanında
gördüm. 3 Gözlerimi kaldırıp bakınca kanal kıyısında duran bir koç gördüm; iki
uzun boynuzu vardı. Boynuzlardan daha geç çıkanı öbüründen daha uzundu. 4 Koçun
batıya, kuzeye, güneye doğru boynuz attığını gördüm. Hiçbir hayvan ona karşı
koyamıyor, kimse onun elinden kurtaramıyordu. Koç dilediği gibi davrandı ve
gitgide güçlendi. 5 Ben bu olayı düşünürken, batıdan ansızın gözleri arasında
çarpıcı bir boynuzu olan bir teke geldi. Yere basmadan bütün dünyayı aştı. 6
Güç ve öfkeyle, kanalın yanında durduğunu gördüğüm iki boynuzlu koça doğru
koştu. 7 Öfkeyle saldırdığını, koça vurup boynuzlarını kırdığını gördüm. Koçun
tekeye karşı duracak gücü yoktu; teke koçu yere vurup çiğnedi. Koçu onun
elinden kurtaracak kimse yoktu. 8 Teke çok güçlendi, ama en güçlü olduğu sırada
büyük boynuzu kırıldı. Kırılan boynuzun yerine, göğün dört rüzgarına doğru
çarpıcı dört boynuz çıktı. 9 Bu boynuzların birinden başka bir küçük boynuz
çıktı; güneye, doğuya ve Güzel Ülke’ye doğru yayılarak çok güçlendi. 10
Göklerin ordusuna erişinceye dek büyüdü. Gökteki ordudan ve yıldızlardan
bazılarını yeryüzüne düşürdü, ayakları altına alıp çiğnedi. 11 Kendisini gök
ordusunun önderine kadar yükseltti. Tanrı’ya sunulan günlük sunu kaldırıldı,
tapınak terk edildi. 12 Başkaldırı yüzünden günlük sunuya karşı çıkıldı. Gerçek
ayak altında çiğnendi. Küçük boynuz yaptığı her şeyde başarılı oldu. 13 Sonra
kutsal bir varlığın konuştuğunu duydum. Başka kutsal bir varlık ona, “Bu
görümde - günlük sunuyla, yıkım getiren başkaldırıyla, Kutsal Yer’in ve ordunun
ayak altında çiğnenmesiyle ilgili görümde - olanlar ne zamana dek sürecek?”
diye sordu. 14 Kutsal varlık bana, “2.300 akşam, sabah olacak, sonra Kutsal Yer
yeniden düzene konulacak” dedi.15 Ben Daniel, gördüğüm görümün ne anlama
geldiğini çözmeye çalışırken, insana benzer biri karşımda durdu. 16 Bir insan
sesinin Ulay Kanalı’ndan, “Ey Gabriel, görümün ne anlama geldiğini şuna açıkla”
diye seslendiğini duydum. 17 Gabriel durduğum yere yaklaşınca korkudan yere
yığıldım. Bana, “Ey insanoğlu!” dedi, “Bu görümün sonla ilgili olduğunu anla.”
18 O benimle konuşurken, yüzükoyun yere uzanmış, derin bir uykuya dalmışım.
Dokunup beni ayağa kaldırdı. 19 Bana, “Daha sonra Tanrı‘nın öfkesi sona
erdiğinde neler olacağını sana söyleyeceğim” dedi, “Çünkü görüm sonun
belirlenen zamanıyla ilgilidir. 20 Gördüğün iki boynuzlu koç Med ve Pers
krallarını simgeler. 21 Teke Grek Kralı’dır; gözleri arasındaki büyük boynuz
birinci kraldır. 22 Kırılan boynuzun yerine çıkan dört boynuz, ulusundan
çıkacak dört krallığı simgeliyor. Ama ilk kral kadar güçlü olmayacaklar. 23 “Bu
dört krallığın sonu yaklaşıp yapılan kötülükler doruğa varınca, sert yüzlü ve
aldatmada usta bir kral ortaya çıkacak. 24 Kendisinden gelmeyen büyük bir güce
kavuşacak. Şaşırtıcı yıkımlar yapacak, el attığı her işte başarılı olacak. Güçlüleri
ve kutsal halkı yok edecek. 25 Yapacağı işleri aldatarak başaracak, kendisini
yükseltecek. Güvenlikte olan birçoklarını yok edecek, Önderler Önderi’ne karşı
duracak. Ama kendisi insan eli değmeden yok edilecek. 26 “Akşam ve sabahla
ilgili sana bildirilen görüm gerçektir. Ama sen görümü gizli tut. Çünkü uzak
bir gelecekle ilgilidir.” 27 Ben Daniel günlerce bitkin ve hasta kaldım. Sonra
kalkıp kralın işlerini yapmayı sürdürdüm. Bu anlaşılması güç görümden ötürü
şaşkındım.” (Daniel 8)
[103]Dağ keçisinin kimi sembolize ettiği belli değil. Büyük İskender olma
olasılığı var.
[104]Boynuzu çıkan koyun ile dağ keçisi birbirine karışıyor.
[105]Eğer bu dağ keçisi İskender ise, boynuz- Zülkarneyn ilişkisi daha da
önem kazanıyor.
[106]Tanah’da geçen olayların Enok tarafından vizyon gibi anlatıldığı bu
olayın hangi tarihte kaldığını kestirmek kolay değil. Ancak tapınağın yeniden
yapıldığını görüyoruz. Büyük olasılıkla, bu anlatım İsa’nın doğduğu zamana
kadar gidiyor.
[107]Bu bölüm her versiyonda yoktur.
[110]Burada, farklı versiyonlarda haftalar devam eder. Bu bölümleri burada
almadık.
[111]Bu versiyon numaralandırılırken 101. Bölüm atlanmıştır.
[112]Scheol sözcüğü Yahudi inanışında bir tür Cehennem’e denk gelmektedir.
Sözcük olarak “batmış olan”, “gömülü olan” anlamları taşımakla beraber
Dünya’nın dibini de ifade eder. Burada Refaim isimli gölge varlıklar da vardır.
[113]“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.Kim bunu
yaparsa,artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur.Ancak kâfirlerden
gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır.Allah, kendisine karşı
(gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş Allah’adır.” (Al-i lmran 28)
[114]Burası yoruma çok açık. Bazı Müslüman araştırmacılar burada Kuran’dan
söz edildiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak Enok’un ağzından yazıldığından Musa ve
diğerlerin haber vermesi daha olası.
[115]Bu versiyon numaralandırılırken iki kere 104. Bölüm konmuştur.
[117] Gılgamış Destanı’nda, Nuh benzeri Utnapiştim’in de Dünya’nın ucunda
olduğunu unutmamak gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder